Pazartesi, Ocak 6

Hoşça Kal Güzin


Güzel başlıyor, güzel devam ediyor. Güzel de bitiyor. Mutlu sonlu yani. Fakat son noktada vasatın biraz daha iyisinden fazlası olmuyor.

Oysa çok iyi bir kadro var. Ayten Gökçer'i hiçbir zaman beğenemedim ve o yüzden yine benzer bir performans göstermesi beni şaşırtmadı. Gerçi beğeneni çoktur. Fakat esas İsmail Hacıoğlu çok iyiydi. Zaten 2008 yapımı bir film. O yıllar Hacıoğlu'nun zirve dönemiydi. Şimdiki gibi bıyık bırakıp 'aslan delikanlı' rollerine girmediği ama her rolün altından kalktığı yıllardı. Yan rollerde de Oktay Kaynarca, o zamanlar daha yeni yeni acemi cadılıktan çıkan Merve Boluğur ve Ali Sürmeli gibi isimler yer alıyor. Filme büyük katkıları var.

Hoşça kal Güzin'in bir televizyon filmi olduğunu hatırlatmak lazım. Türkiye'de yapılan televizyon filmleri genelde belli bir standartı yakalıyor, kendilerini izlettirmeyi başarıyorlar. Çok yoğun bir şekilde her hafta bir film süresi kadar dizi bölümü çeken sektör, ekrana film çekince hiç zorlanmıyor. Hatta aradan geçen 12 seneye bakınca, sinemadaki seviyeyi görünce de televizyon filmlerinin çan eğrisinde ortalamanın üzerinde kaldığını söyleyebiliriz.

Madem bu kadar övgüyle bahsettik, neden ilk paragrafta kötü girdik? O konuya da değinelim. Filmde bir anlatıcı var. İsmail Hacıoğlu'nun karakteri Serkan, devamlı bize bir şeyler anlatıyor. Anlattıkça anlatıyor. Sanki bir film değil de kitap gibi, ya da mahalledeki kahve muhabbeti gibi dinliyoruz. Adeta filmi hızlıca çekmenin bir yolu gibi kullanılmış. Ayrıca duygular çok fazla göze sokulmuş. Abartıdan kaçınılmamış. Karakterleri anlamaya çalışmamıza zaman verilmemiş. Her şey hızlıca önümüze sunuluyor. Bir de bu televizyon filmlerinin ortak bir özelliği vardır, "İnanınca, isteyince her şey olur" düsturunu anafikre empoze ederler. Bu filmde de bu gelenek ıskalanmıyor. Yine de vasat bir dizi bölümünden çok daha iyi bir olduğunu bir kez daha söylemek gerek. Yönetmen Cem Görgeç, bu filmden sonra bir daha yönetmenlik koltuğuna oturmamış. Fakat senarist olarak birçok dizide payı var. Aslında bu bilgiler bile, nasıl bir filmle karşılaşacağımızın işareti gibi. Kötü bir film değil ama etkileyici olduğunu da söylemek zor.

Bu arada Ayten Gökçer'in canlandırdığı eski sinema oyuncusu Güzin İpek; akla hemen Güzin Özipek'i getiriyor. İlginçtir; filmdeki Güzin ile Güzin Özipek'in ölüm tarihleri de aynı; 12 Ağustos. Belki başka benzerlikler de vardır. Belki bir saygı duruşudur, belki bir esinlenmedir. Bu da filmden aklıma takılan en önemli husu oldu.

Hiç yorum yok: