Salı, Kasım 29

Johnson

Johnson, Fenerbahçe'de en sevdiğim önliberolardan biriydi. 1999-2000 sezonunun başında Rıdvan çok istiyordu, alındı ama yanında eşantiyon bardak misali Preko'yu da vermişlerdi. Yaw Preko hiçbir zaman bekleneni veremedi Fenerbahçe'de...
***
Johnson'a dair hatırlanan şey çok; 1999 TSYD'de Hagi'nin darbesiyle kaburgalarının kırılması, sahada bitmek bilmeyen enerjisi, bana göre en underrated Galatasaray galibiyetimizi getiren golü atması (yengeç dansının çıktığı maç kadar değeri yok amk), 2000-2001 sezonu başında Mustafa Denizli'nin istememesi, uzunca bir süre kadroya almaması... Bugün bakıyorum da, pek hocaya göre bir oyuncu değildi Johnson. Dağılan Yugoslavya'yı Fenerbahçe'de birleştiren adam Mustafa Denizli böyle düşündüyse vardır bir bildiği diyor devam ediyorum... Gerçi Johnson ile devam etmemizin sebebi biraz da yönetimin Igor Biscan'ı alamamasıdır. Biscan iyi ki gelmemiş, Johnson'daki samimiyet yoktu onda.
***
Alex ile oynasaydı Lugano'dan daha fazla kafa golü atardı bence. Normal süresi 4-4 biten kupa maçında maçı 3-1'e getiren golünden sonra yaşadığı sevinç, kollarını iki yana açarak korner bayrağına doğru koşması... (hiçbir anlamı olmayan bir gol sevinci ama samimiydi, bu sahne kazınmış kafama) Kadıköy'deki yanılmıyorsam Samsun maçından sonra taraftarlara verdiği isostar yazan beyaz atleti sıkıldıkça çıkan suyu unutmak da mümkün değil.
***
Samuel Johnson Kayserispor'da, ve Gaziantespor'da oynadı daha sonra. Materazzi Zidane'a ana-bacı yapınca fikri soruldu, ben olsam ben de kendimi tutamazdım dedi. O kafayla Materazzi'ye vursa Materazzi ölürdü bence. Ne demek bu şimdi... Afrikalı, kuvvetli, koca kafalı... Irkçı mı oldum şimdi? Johnson'u seviyoruz.

Hiç yorum yok: