Pazartesi, Kasım 7

Ne İçin?




Bayram günü. Bayramlarla aram çok iyi değildi. Çok eskiden hiç iyi değildi. Üniversiteye girdikten sonra daha iyi bayramlar oldu. Özellikle Ramazan Bayramları iyidi, güzeldi.

30 gün tutulan oruçtan sonra edilen ilk kahvaltı. Ailemizin beraber ettiği kahvaltı. Sevgi dolu mutlu bir yaşantımız olmasa da bayramlar güzeldi. Nerede o eski bayramlar dememe yetecek olan birkaç güzel bayram. Sabah, namazda mahalleliyle selamlaşmak, bayramlaşmak. Hatta bir gece öncesinde Dereağzı'nda yaptığımız klasik haline gelen ve artık unutulan halı saha maçları.. Hepsi iyidi.

Üniversite yıllarındaki bayramlar güzeldi. Sonra bir kaç bayram Bodrum'da geçti. Onlar da güzeldi. Mevsimin güzel olduğu zamanlara denk gelmesi önemliydi. Yazlıkçı da olsa o köyde evi olan, hepsinden öte hatırası olan herkes, o bayramlarda oradaydı. Çocukuğumu bilen insanlarla bayramlaşmak falan. Bunlar da güzeldi.

Ondan sonra, 3 sene, 6 bayram geçti. Sadece 1 tanesinde çalışmadım. Yavaş yavaşHolywood'un "çok çalıştığı için Noel'de evine gidemeyen taşralı genç" modeline doğru yaklaşıyorum. 23 sene beraber yaşadığım babamdan "bu bayram gelecek misin" sorusunu duymak ve "sanırım gelemeyeceğim" demek artık iç acıtıyor. İşin enteresan kısmı, eskiden böyle bir diyalog olsaydı, rahatsız olmazdım. Ama mesafenin uzaklığından mıdır, yoksa çevremizdeki arkadaşlarımızın evlenmesinden midir, ya da bizim aile kurmamıza daha uzun seneler olmasından mıdır, eski aileye bağlılık ve özlem daha çok arttı.

Gerçi artık bayramda uzakta olmak koymuyor. Alıştım. Ama bu sefer bir fark var. Bayram ile kardeşimin doğum günü aynı zamanda. Yarın (şu anda gece yarısı), yani bugün, onun doğum günü. Bu doğum gününde de onu telefonla arayacağım. O artık alıştı. Onun için mesele değil. Her sene "olsun seneye gelirsin" diyor. Seneye 17 yaşında olacak. Yuh diyor insan. Daha dün 11 yaşındaydi, bugün konustum, 15 yaşındaydı.

İşte böyle anlarda insan kendisini sorguluyor. Her türlü sıkıntıyı çekebilir, her türlü şeye sabredebilir ama ailesinin yanına gidemiyorsa, sevdiklerinin yanında olamıyorsa o zaman bir yerlerde problem var demektir. Bazı fedakarlıklar yapılıyor. Yapılması mesele değil ama bunu ne için yapıldığının hiç farkında değilim.

Sorgulamaların da, bu yazının da tıkanılan noktası burası işte. Bir yerde problem var. O problemi bulamıyorum. 17 yaşından 26 yaşına kadar sürekli bir arayış işindeyim.

"Ulan arayış içinde olan sensin, ne aradığını bilmniyorsun, bize ne" dersen haklısın. Fakat 20 yaşına kadar mahallede veya halı sahada maç yaparken "ulan iyi oynayalım da belki bir abi,amca bizi görür, yetenek diye keşfeder" diye yetişen bir grubuz. Bu da o hesap. Belki biri okur da, bize birşey der, birşeyleri keşfetmemizi sağlar diye buraya yazıyorum. Bir de yazmak gerçekten rahatlatıyor. Yazmasam içimde dert olacak, yazınca kusuyor gibi oluyorum, rahatlıyorum.

Yazıyı kısa kes. Yatma vakti. Yarın yine iş. En azından sevdiğim işi yapıyorum. Yeterli mi acaba? Ve değiyor mu? Ne için çalışıyorum? Doğrusunu mu yapıyorum? Bir de bu sorular daha ne kadar sorulacak?
***
Ama şarkı güzel. Boss iyidir. Şarkıda anlatılan hikaye, bı yazıdaki konuya uygun. Şarkıyı söyledikleri yer Arjantin, anlatılmayan hayallere uygun. River isimli şarkıyı söyleyebilecek en güzel yer belki de, River Plate stadı..

Hiç yorum yok: