Bu sezon böyle.. Artık fikstürden maç seçip istediğimiz maça gidemiyoruz. Artık ne bulursak...
Boşta olduğum zamanları televizyondan maç izlemeyerek geçirmek isitiyorum. Ama herhangi bir maçı yerinden izlemek hala büyük tutku. Bu doğrultuda bu seferki rota Akatlar oldu. Bu sene de Akatlar'a gittik, gördük, görevimizi yerine getirdik. Üstelik bir NBA yıldızını yerinde, canlı canlı, üstelik uzun yıllar akılda kalacak bir maçını da izlemiş olduk.
Maçı yazmdan önce salondaki atmosfer ve hissettirdikleri. Saat tam 8'de salona gelmemize rağmen herhangi bir şey kaçırdığımızı düşünmüyorum. Salona girer girmez olaya adapte olmakta zorlandık. Az sayıda taraftar, hafta içi bir gün isimsiz bir rakibe karşı oynanan maçta... Bu sahne bizim için çok eskilerde kalmadı. Ama güzel bir tokat oldu. Geçen senenin Pepsi Caserta maçı, daha öncesinin Dexia Mons maçı ve/veya benzerleri.. O günleri yaşamayan insanlar için geçen haftaki Barcelona maçı daha anlamsız kalacak. Beşiktaş taraftarı da ileride bir Euroleague maçı yaşarsa bu Göttingen maçında salonda olanlar haklı bir gurur yaşayacaktır.
Maçı anlatmaya belki gerek yok ama Deron Williams için satırlar yazılabilir. Bu bir EuroChallenge maçı olabilir. Avrupa'nın bile dikkate alınmayan turnuvalarından birinde, Avrupa'yı hiç bir zaman dikkate almamış NBA yıldızlarının bu kadar rahat skor üretmesi küçümsenebilir. Doğrudur da. Ama burada başka bir olay var. Deron 50 sayı atmış olsa da aslında takımı oynatan bir oyuncu olduğunu da gösterdi. Her topu ben kullanacağım iddiası yok. Önce diğer seçenekleri düşünüyor, en sonunda takımın ona ihtiyaç olduğunu hissettiği anda sahne alıyor. Sonuç: Beşiktaş gibi dengesiz bir kadroda takımın ona her zaman ihtiyaç oluyor. Sonuç; Deron 50 sayı atıyor. Dün çok yüzdeli oynadığını da eklemek lazım.
İşin ilgin yanı, rakibin 25 sayı atan ve herkese yuh amk dedirten uzunu Raymond Sykes gölgede kaldı. Adam 25 sayı attı ama konuşulmuyor. Sıçrama yeteneğiyle maça damga vurdu. Aldığı ribaundlar, vurduğu smaçlar ilgi çekti.
Beşiktaş'ın sıkıntısı ise daha başka. Takımda kadro dengesizliği var ama onun yanında Williams tembelliği de var. O hallediyor, biz koşmasak da olur mantığı var sanki. Tehlikeli. Rakibimin en iyi oyuncusunun 50 sayı attığı bir maçtan sonra bile, biz bu takımı yeneriz diyorsam bunun nedeni diğer oyuncular olur.
Akatlar için birşeyler yazarak tamamlayalım. Molalarda bu kadar kötü şarkılar çalınmaz. Eskiden Beşiktaş marşları çalardı en azından, şimdi 1998'deki Jennifier Lopez şarkıları çalıyor. Gerek yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder