Pazar, Şubat 26

Eskişehirspor 2-1 Fenerbahçe

Fenerbahçe kötü oynuyor, hem de haftalardır...Ligin ikinci yarısında iyi oynadığı bölümler o kadar az ki hemen hatırlıyorum mesela; G.Antep maçının 2.yarısında 20 dakikalık bir bölüm, Manisa maçının ilk yarısı hadi tamamı diyelim, Kayseri maçının Navarro hata yapana kadar olan bölümü, Mersin maçının ilk yarısı ve Sivas maçında toplasak 10-15 dakikalık bir bölüm. Beşiktaş maçında falan da gayet rezalet top oynadık. 11 tane 90 dakikada aklıma gelenler bunlar, eksiği fazlası olabilir.
Bir sürü sebep söylenebilir, ben temelde yönetim kurulunun dava mahkeme derken futbol takımıyla hiç ilgilenmediğini, takımın havasının bir türlü değişememesi. Sivassspor maçından sonra başlayan kaybediyoruz paniğinin hiç mi hiç önemli olmadığını, ispatlayacak hiçbirşeyleri olmadığını ve sadece mücadele etmeleri gerektiğini onlara hatırlatacak birileri lazım. Çünkü hafta içinde bu sene başka, bu sene şampiyon olalım 3 sene olmayalım, emek falan diyip de dünkü gibi yürüdüğün zaman samimi olmuyor. Yönetimin bu otorite boşluğu davadan yabancı oyunculara göre normal olarak çok daha fazla etkilenen yabancı oyuncular üzerinde görülüyor. Aykut Kocaman haftalar öncesinde bunu görmüş yerliler de yabancılar kadar sorumluluk almalı demişti Galatasaray maçından sonra. Hocanın burada yapabileceği ne vardır bilmiyorum. Blogdan reçete yazacak halimiz yok. Ama dün düşündüklerimle gördüklerim arasında ciddi farklar var dedi, o zaman yanlış şeyler düşünüyor demektir. Hoca başımın tacı ama bu takım bizi üzüyor, önlemini alacak yegane insan da o. Bu hayatta babam bile beni hayal kırıklığına uğratabilir ama Aykut Kocaman uğratırsa çok üzülürüm.
Biraz bireysel performanslara değinmezsem olmaz, geldiğinden beri hiç beğenmediğim, hayatımda gördüğüm en yeteneksiz solak olan, etrafında dönerken geniş açı çizen, adımları kısa, kademe anlayışı zayıf, etliye sütlüye karışmaması bizim memlekette "abi adam disiplinli" yalanıyla süslenen, haftalardır kötü değil çok kötü oynayan Ziegler, sahada adeta gezen, hiç sorumluluk almayan, hiç mücadele etmeyen, bir tane bile ikili mücadeleye girmeyen, özgüveni sıfır olan ve sağ kanatta oynasın abi orta sahaya yardım eder muhabbetinin arkasına sığınamayacak olan M.Topuz, sene başından beri kayıp Semih, sakatlığı varsa geçene kadar oynatılmasın, öbür türlü çekilmiyor dediğim Gökhan, fazlaca eleştirmek insafsızlık olur ama stoperde top tekniği arayan Barcelonalı kardeşlerimizi epeyce hayal kırıklığına uğratan Serdar... Bu liste daha uzar gider belki, kötü oynansa cidden hiç sıkıntı değil, deniyoruz olmuyor deriz, ama biz hiçbirşey oynamıyoruz. Artık tek ümidim, Galatasaray'ın bugün takılması ve Trabzon hariç (o maç tribünlerin gazını alıp cevap veremezsek fark yeriz) A.Gücü deplasmanının kalması. Yoksa misal geçen sene son haftalardaki fikstür gibi bir fikstürümüz olsa playoffa kadar puan farkı 15-20 olur. Her neyse yeterince üzgün ve kızgın olduğum için konuyu uzatamıyorum, ama Çağlayan'da gece 2'de biber gazı ve tazzikli su yiyen insanlar daha iyisini görmeyi hakediyor.

Hiç yorum yok: