Cumartesi, Şubat 11

Galatasaray 68-64 CSKA Moskova




Nasıl başlayacağımı düşünüyorum iki gündür. Nasıl anlatılır? Hatta önce idrak etmeye çalışıyorum, ne kadar büyük bir başarı var ortada? Bazıları 3-2'lik Milan maçıyla, bazıları 2006 şampiyonluğuyla kıyaslıyor. Belki şu an sıcağı sıcağına böyleyiz, 1 sene dolmadan tatlı bir anı olarak kalacak. Belki de gerçekten çocuklarımıza anlatılacak maç, bu maç olacak.

Mesele CSKA'yı yenmek değil aslında. Top 16 da değil, Euroleague de değil. Özlenen duyguların geri dönüşü var. Geçen sene final yürüyüşünde hissetmiştik birşeyler. Yıkılan Ali Sami Yen'in yerini alan Abdi İpekçi, geri dönen eski tribüncüler, tekrar bir araya gelen Galatasaray camiası...

Şimdi 80'ler, 90'lar geri dönüyor sanki... Herşeyiyle.. Sadece bizden olanların yaşayabildiği hisler. 1987'deki PSV maçı belki de bu maç. Özgüven maçları. Kapalı'nın ortasındaki davullar United maçı, Gençlik Marşı, Frankfurt maçı.

Mesele gerçekten basketbol ile ilgili değil. O 12.000 insanın ağlayarak tezahürat yapmasının sebebi kesinlikle "Top 16'da alınan kritik bir galibiyet" değil. Maçı izleyen herkesin bir sonraki sabah duyduğu hazzın nedeni CSKA Moskova'nın namağlup unvanını bitirmiş olmak değil.

Bu takım 2 senedir öyle işler yapıyor ki. Kupası, finali önemli tabi ama tarihe geçme nedeni daha başka olacak bu takımın. Bu takımın başardığını, son 10 senede ne tribün, ne kongre, ne lise, ne başkası başarabildi.

Maçtan 1 hafta önce, iki CSKA maçı arası forumlarda yazılanlara bakıyorum. Vururuz, yeneriz, diyenler var. Bir kısmı ironi, bir kısmı totem olarak başladı, sonra ciddiye bindi. Bu kadar rahat olacağımızı tahmin edemezdim. Yenilirsek çok üzülecek ve şaşıracak insanlar vardı.

Uzun seneler sonra salona bu kadar erken girdim. Salona girdğimde skorbordun geri sayımında 77 yazıyordu. 77 dakika ne amk? En son 2 Ocak 2005'te Fenerbahçe maçı için bu kadar erken girmiştim. Onda da deplasmandaydık. O gün çok güzeldi ve burada herhalde 25 kez yazmışımdır. CSKA Moskova maçını, 9 Şubat'ı 50 kere yazmak gerek.

77 dakika önce salondayım. Salonun, tribünün yavaş yavaş doluşunu izlemeyi özlemişim aslında. İnsanlar geliyor yavaş, herkes çok emin galibiyetten. Sanki 2001 yılındayız ve Milan ile oynuyoruz. Koreografi için son hazırlıklar. Bir ucundan da biz tutuyoruz, çorbada tuzumuz olsun. Zaten şu takımın başarısında milyarda bir payımız varsa ne mutlu bana. O hazzı hissediyorum. Bunu en son 2006 şampiyonluğunda hissetmiştim. Zaten o yüzden maç sonunda herkes coşku içindeyken, biz bir köşeden olan biteni izlemeyi tercih ettik.

Lazer ve ışık şovlarını sevmiyorum. Karanlıkta söylenen milyonlarca'ya tapıyorum. Tribünde hazırlanan şeyi göremedim o esnada ama CSKA'nın oyuncularını bakarken gördüm. Şunu da itiraf edelim, böyle bir maçtan önce böyle bir şey hazırlamak göt ister. Böyle bir maçta; maç öncesi yazdığını maç sonrası açabiliyorsan büyük tribünsün işte.

Maç başlıyor. Takım iyi oynuyor. Maç öncesi "kesin yeneriz" diyenler bile şaşırıyor. Andriç, Krilenko'nun yanından vuruyor, Göksenin Teodosiç'i siliyor. Ulan maçı neden yazıyorum ki, çok net hatırlamıyorum oysa. Tekrar izlemek lazım.

İkinci periyotun sonu ve üçüncü periyotun başında sönüyoruz. "Adamlar maça başladı, herifler oynuyor artık" deniyor. O esnada takım geri geliyor. Hem de üçüncü periyotta. Bu sene takım ne zaman düşse tribün ayağa kaldırdı. Bu sefer ödeşme zamanı. Tribünü ayağa kaldıran takım oldu.

Neyin ne zaman olduğunu hatırlamıyorum. Ne zaman öne geçtik mesela. Öne geçince geriye düştük mü? Ne oldu ne bitti. Hatta inceden, "ulan buraya kadar getirip kaybedeceğiz yazık olacak" deniyor.

O maçın başında, salona ilk girdiğim anda baktığımda 77 yazan skorbord, "nasıl geçecek zaman" beklerken, kafayı kaldır, 2'den düştüğünü gör. 1.59, 1.58... Ne oluyoruz lan? Yeniyoruz galiba. Öndeyiz çünkü. Öndeysek kazanırız. Adamlar buradan döner mi? Ship ve Gordon varsa dönmez. Ship ve Gordon'daki yürek.. Galatasaray'da hiç 22 sayı attı mı Ship?

CSKA'da Khyrapa yokmuş. Bizde de Tutku yoktu. Teodosiç topa degaj dikmiş. O esnada kimin altında üstündeyiz bilmiyorum. Göremedik haliyle. Ama Teodosiç'in suratının maç içinde girdiği o ifadeleri yakından gördük. 3 serbest atıştan ikisini nasıl kaçırdı acaba?

Yazının sonunu bağlayamadım. Burada tıkandım. Zaten iki gündür bağlayamadık. Maç bitti, salon boşaldı. Biz de kaldık öyle boş boş. Bu kadar yazmak bile başarı.

2 yorum:

ygtylmz dedi ki...

@68kutay > @48kutay

ama hepsinden önce @81kutay .

eldazer dedi ki...

eline sağlık.