Pazartesi, Şubat 13

Galatasaray 1-0 Kayserispor




Geçen hafta Gaziantepspor maçı öncesinde kadro açıklanınca Twitterdan şöyle yazmıştım. Tepkim Necati'ye değil, Neacti'nin dönmesine. Ama Galatasaray adamı göt eder. Yeri gelir kendi taraftarını da eder. Nasıl basket takımı CSKA'yı yeniyorsa, ben de iki gün sonra kendimi stadyumda buldum. Üstelik yakın zamanda bu stada gitmem demişliğim de vardır ki bu sene sanırım Fenerbahçe maçından sonra sadece 1 maç ıskaladım. Hayat tesadüflerle dolu.

Geçen seneki Kayserispor maçına da Sinan'ın bulduğu kombine ile tesadüfen gitmiştim. Kayserispor maçları tesadüfleri sever.

Stada girer girmez maça başlıyoruz. Perşembe gecei yaşanan heyecanlı, gergin ve coşkulu anlardan sonra (buna bir gün öncesindeki derbiyi de eklemek mümkün) Seyrantepe'nin havası çok sönük kalıyor. Yukarıdan düşen karlar bile daha çok ilgi çekiyor. Maç belki kaliteli bir maç oluyor ama biz havaya giremiyoruz. Basketbolun, futbolun önüne geçtiği dakikalar. Nerede her topun el yaktığı hücumlar, nerede sağa sola atılan yan paslar.

Takımı genel olarak beğenmedim. Eski temposundan uzaktı. Isıran takım değildi. Arada olsun böyle. Bunun sorun değil, ufak bir kaza olduğunu biliyoruz. Hissediyoruz. Üstelik bunu kaza olarak görürken bile tabelada 1-0 yazıyor. 3 puan cebimizde. Manisaspor maçı için denmişti "tam Fenerbahçe tarzı galibiyet" diye. Bu da öyle oldu. Bir atak, bir gol 3 puan. Yola devam etmek için yeterli.

Golün asistini yapan Riera'dan bahsetmek lazım. Geçen hafta FB-BJK maçında yine Twitter'dan şöyle yazmıştım. Riera yine beni andırdı ama başka bir şekilde. Solak kenar oyuncusu.

Mücadeleden kaçınır, yavaştır ama tekniktir. İş yapar ama bazen çiledir, takımı yakar bazen. Sonra bir gün sol bek sakatlanır, sol ayaklı olduğu için beke o geçer. Beklenenden daha iyi oynar. O sol bek benim. O sol bek Riera. Hiç fena değildi. Maç öncesi korkmuştuk ama şimdi Hakan Balta'dan daha çok güvenirim. En azından arkasına adam kaçırmadı. 1 kere kaçırdı onda da akıllıca faul yaptı. Üstelik karşısında Amrabat ve Troisi gibi adamlar vardı.

Bu arada biz neden Amrabat'ın peşinden koşmak anlamak mümkün değil. Troisi daha iyi bir futbolcu gibi. En azından kafası daha iyi çalışıyor. Gerçi Kayserispor'dan kimseye ilgi göstermemek lazım.

Maçın en güzel hareketi Muslera'nın Sabri'yi alkışlatmasaydı. Bazı zeka yoksunlarına güzel kapak oldu. Takım Sabri'yi seviyor. Sabri'ye güveniyor. Sabri bu ara formsuz. Bunu ben de kabul ediyorum. Ama bu onun kötü futbolcu olduğunu göstermez. Bu arada Sabri'nin bu seneki yabancılarla çok iyi anlaştığını görmek sevinmek için ayrı bir neden.

Elmander'e de girelim. Dün iyi değildi. Ama isteği ve mücadelesi her zamanki gibiydi. Yanında Baros olsa belki daha iyi olur. Her şey bir yana Elmander'in en güzel özelliği saha içindeki altyapı antrenörü olması. Eğer bundan 3-4 sene sonra Sercan, Emre Çolak, Engin gibi adamlar kendilerini Avrupa'da bulursa bunun baş nedeni onlara her an futbolu öğretmeye çalışan Elmander'dir. Elmander'i izlemenin en güzel tarafı onun topsuz oyunda görmek. Daha güzel olanı da pozisyonlar bittiğinde yanındakilere birşeyler anlatırken görmek.

Takımı böyle ufak ufak değerlendirmek çok güzel aslında. 1996-2000 arasının Milliyet gazetesi gibi. Takım kazanmış, yazacak birşey yok, sadece futbolcular hakkında ufak yorumlar. Bu takımı, o takımla kıyaslamak belki çok erken ve gereksiz bir heyecan. Bu takım belki çok başarılı da olamayacak. Ama bu takımın bize gösterdiği çok farklı şeyler var. Onları görmek sevindirici.

Mesela eskiden maç sonunda takım tribüne çağrılır ama takım tribüne gelmezdi. Üstelik o gelmeyen takımlar başarısız bir sezon geçirmiş/geçiren takımlardı. Son iki şampiyonlukta bile liderliği bu kadar uzun süre yaşamamıştık.

O takımlar, tribüne çağrıldığı vakit kıçını dönüp soyunma odasına gitmeyi adet haline getirmişti. Oysa bu takım bambaşka. Tribün takımı çağırmadığı anda bile tribünün önüne gelip taraftarı alkışlayan bir takım. Yabancısıyla yerlisiyle. Eğer Galatasaraylı olmasaydım bile, bu takımı keyifle takip ederdim Bu takımın bize gösterdiği çok farklı şeyler var ve o şeylerin başarılı olmasını istediğim için takımın her golüne ve galibiyetine daha çok seviniyorum. Bu duygularımız, hislerimiz bozulmasın.

3 yorum:

ugur dedi ki...

"Sabri'nin bu seneki yabancılarla çok iyi anlaştığını görmek sevinmek için ayrı bir neden."

geçen senelerde takım otobüsünün arka 4lüsündeki (arda sarp ayhan sabri) sabriyle şimdiki sabrinin farklı olması o kadar kritik ki. yabancı-yerli kutuplaşmalarını çok yaşayan bir takım olarak bu tablo göz yaşartıcı. gerçi bunda yabancıların kendilerini benimsetmesi var. bence bu seneki takımın en kritik noktası budur.

Hakan Özkan dedi ki...

Kutay hocam blogunu severek takip ediyorum, bu yazıya 3 noktada itirazım var:

1- Engin 29 yaşında, yani 3-4 sene sonra kendini Avrupa'da bulması imkansız gibi.

2- "Elmander dün iyi değildi" cümlesi. Bir santrafor bundan daha yararlı olamaz herhalde, tek eksiği goldü. Sırf gol atamadı diye iyi değildi denmemeli. Çok çok iyiydi bence.

3- Troisi'nin Amrabat'tan daha iyi futbolcu olduğu fikri. Troisi de iyi bir futbolcu evet ama Amrabat ile aralarında büyük fark var bence. Troisi tek yönlü bir futbolcu, en büyük numarası sürati ve sert şutları(Stoch gibi). Amrabat çok daha yaratıcı. Tek yönlü değil.(Formda bir Quaresma gibi.)

kutay dedi ki...

@hakanözkan

görüşleine katılıyorum aslında ama benden kaynaklanan ufak iletişim sorunu olmuş..

1- engin 3-4 sene beklerse gidemez ama 3-4 sene sona avrupadaki ikinci yılında olabilir mesela..) engin'i nedense ben bundesliga'da futbolu bırakır gibi görüyorum almnanya kökenli olmasından kaynaklanıyor hehalde..


2- elmander standartını o kadar yükseğe çekti ki bazen begenmeyecek noktaya geliyoruz. elmander kayseri maçında çok iş yaptı, çok faydalıydı ama biraz yorgun ve (kendi standatında) güçsüz gözüktü. bu maratonda olur ara ara böyle. buna rağmne yine de necatiden veya sercandan iyidi.)

3*)amrabat çok yetenekli, troisi kadar değil kabul ediyorum. ama kafa yapısı benim için troisiyi öne cıkarıyor. amrabat için quaresma benzetmesi bu acıdan da doğru olabili kötü bir amrabat tıpki q7 gibi hiç çekilmez ama troisinin verebeilecği her maç az cok bellidir, bazı maçlar daha da fazladır. amrabat'ın yeteneklerini nasl kullanması geektiğini öğrenmesi lazım