Maçın biletlerini maçtan 10 gün önce aldık. Önemi çok büyüktü. TKBL, bir nevi İspanya La Liga. Hatta daha fazlası. Bugün La Liga'da lider olan Real Madrid, Barcelona'yı yenemiyor. TKBL'de öyle bir durum yok. Ufak kazalar heyecan katıyor, küçük avantajları alıp veriyor. Ama asıl önemli olan iki takımın birbiriyle oynadığı maçlar.
Sezonun başında bir kırgınlığım vardı şubeye. Bu tarz bir yapılanma hiç bizim işimiz değildi. Amaç Fenerbahçe'yi geçmekti ama bunu gerçekleştirmek için izlenen yol bir Fenerbahçe metoduydu. Rakibinin en iyisini al, yıldızları topla, parayı harca. Bu sistemin tutmayacağını tahmin ediyordum. Fakat camia; yöneticisinden taraftarına herkes çok güveniyordu. "Taurasi siker atar, Fener'e maç vermeyiz" diye kurulan cümlelerin tarihi haziran-temmuz. Üzerinden 7-8 ay geçti sadece.
İlk maçta depalsamanda yenilen 15 sayıyı bu kusursuz(!) sistemin hatası olarak değil de yine hakemlere, Caferağa'nın sıkıntısına veya Alba'nın sakatlığına bağladık. Alba bu maçta yine sakattı. Sezon içinde bunlar oluyor. Tarihin en pahalı kadrosunu kurup bir sakatlıkla yıkılan şube. Herşeyi düşünüp, sakatlık faktörünü es geçenler.
Fenerbahçe'nin Mersin yenilgisi kötü oldu. Derbinin önemi zaten yüksekti, Mersin, Fenerbahçe'yi yenince iyice arttı. Galatasaray rehavete kapıldı mı bilmem ama Fenerbahçe tokatı yedi ve kendine geldi. Fenerbahçe'nin son yıllarda yaşadığı en hayırlı yenilgi. Zaten kaç kere yenildiler ki? İlginçtir bu sene 2 kere Caferağa'da yenildiler. Biri eski Galatasaraylı Derya Özyer'in takımı, diğeri eski coack Kalaycıoğlu'nun takımı.
Maçın ilk 3 periyotu başa baş geçti. Aslında ne kadar yanıltıcı. Sorumluluk alamayan oyuncular, isabetsiz şutlar. Sert olmayı bırak, yapılamayan savunma. Diğer tarafta tam derbi topçuları. Sezon başında Galatasaraylı'nın suratına bakmayacağı Matoviç her derbide yürek koyuyor. Pondexter'in varlığ yetiyor. Pısırık Angel bile bu maça farklı hazırlanmış. Yerli kalitesi farkı belirliyor diyoruz ama Birsel, Nevriye çok maça girmiyor. Gerçi yine fark var ortada, bizimkiler maçta değil. İlk şutunu 38'de deneyen Işıl'a selamlar, sevgiler. Dünyanın en kolay parasını kazanıyor. Yapması gerekenler; üçlü çektirmek, Fenerbahçe'ye atarlanmak, bir de derbilerde yalandan küçük küçük ribaundlar almak....
Laf var icraat yok. Lafa gelince camianın en atarlı şubesi. Yabancısı "intikam" der, kaptanı Fener'i ağzından düşürmez ama maç günü kimse olmaz ortada. Hani eski defterleri açmak istemem ama Augustus'un geçen sene final serisinde ortaya koyduğunun yarısını sahaya koyan yoktu. Ama tabi Augustus kötü, Taurasi dünyanın en iyisi. Üstelik Fener'den geldi, Fener'e hırsı var. "Basketbolun Messi'si varken, niye başkasını kadromuzda tutalım" O işler öyle olmuyor. Zaten WNBA finallerinde senin gönderiğin MVP oluyor.
Yine de berbat geçen 3 periyota rağmen, bir şans daha çıktı karşımıza. Son periyot. Şube tarihinin en önemli periyotlarından biri aslında. Tabi geçmişi düşününce, küme düşülen seneyi veya Taranto maçının son periyodunu akla getirince, normal sezondaki bir derbi maçının 10 dakikasına bu sıfatı yakıştırmak benim de hoşuma gitmedi. Ama ortada harcanan para da var ve o paranın çöpe gidişini izlemek çok koyuyor. Çünkü biliyoruz ki, bu şube çok değil birkaç sene önce giyecek forma bulamıyordu, deplasmana zor gidiyordu, maaşını alamıyordu. Kolay bulunan paranın boşa harcandığını görmek çok üzücü. En azından o paranın hakkı gelmeli isteği, son periyoda ayrı anlamlar yükletti. O periyotta 10 dakikada 9 sayı atıldı.
Son periyot şubenin iflası aslında. Tribünden çıkan ve Ali Koç'a sallanan paralar işin şovu. Fenerbahçe'ye karşı tepki olacak. Oluyor. O esnada düşünceler çok farklı oluyor. İnsanlar hala Harakova'nın adımlarını sayıyor ve tartışıyor. Allah Belanı Versin'e anons yapan hakemi görünce Işıl'a, zamanında Esra'ya edilen küfürlere kayıtsız kalışlar akıllara geliyor. O dakikada film kopuyor. Hakeme, TBF'ye veya Fenerbahçe'ye saldırmak normalleşiyor ama gözümüzden kaçmasın başka şeyler.
Bazıları sağlıklı düşünüyor. Hocayı istifaya çağrıyor. Hocanın istifa etmeyeceğini biliyoruz. Ne de olsa önünde hala hedefler var. En azından kendi salonunda Final 8 oynayacak bir takımın başında. Ve -eğer o kadar yeteneksiz değilse- bu takım yine iyi kötü final oynayacak. Henüz bitmemiş bir sezon varken istifa etmesi düşünülemez. Ama taraftarın tepkisini koyması güzel. Susturuldu o taraftar. Tepkinin adresi Bülent Tulun oldu.
Bülent Tulun'u seven ona güvenen Galatasaraylı bulmak için aylarca ülkeyi gezmek gerekir. Herkes biliyor, tanıyor. Ama bu takım kurulurken ortalarda Bülent Tulun yoktu. Bu takımı bu hale getiren o değil. Adı bağrılan Hakan Üstünberk'in sorumlu olduğu bir takım vardı sahada. Üstünberk eleştirilir mi? Erkek takımını görünce hiç eleştirilemez. Ama sorumluları iyi belirlemek lazım. Çok da ilginçtir aslında; erkek takımının başına Mahmuti'yi getirebilen vizyon, kız takımı için niye Yıldızoğlu'na bu kadar sabreder. Bu takımın hocası Cem Akdağ'dır. Yabancı isteyene de saygım sonsuzdur. Fenerbahçe'nin coach standartını her sene yukarıya taşıması da takdir edilesi. Haydar Kemal Ateş'ten nereye geldiler.
Fenerbahçe yendi, saha avantajını, liderliği kaptı. Belki de şampiyonluğu. Tonla para harcayıp hala Fenerbahçe'yi geçemiyorsak, bu sistem de tutmuyorsa, uğraşmayalım. Futbolcu kadar para kazanan basketbolcu olmasın. Şubeye dökülen para erkek takımına harcansın. Hak edene gitsin. Koymuşum Euroleague'e, Fenerbahçe maçlarına... Taranto maçını oynarken ne kadar mutluyduk oysa...
5 yorum:
pısırık angel olmamış. kastedileni tam olarak kestiremesem de büyük maçlarda sinen gibi bir şey denmek istenmiş herhalde. çünkü arkasından gelen cümle: o bile bu maça farklı hazırlanmış. bir süper yıldızdan bahsediyoruz. büyük maçlarda hep daha iyi oynar, yürek koyar zaten.
Angel'mi pısırık?
ilginç...
angel türkiye'de özgüveni taurasi'den bile yüksek bir oyuncu bence, pısırık hiç değil. ama maça farklı hazırlandığı kesin. her gece twitter'da check out my new illusion video yazan kadın, sabaha kadar twitterda takılan kadın, salı gecesi yoktu. bence uyuyayım dinleneyim maça dinç çıkayım dedi.
pısıktan kastım kesinlikle saha içi değildi.
angel'ı cok bilmem, wnba'ı ara ara izlerim, kim kimdir bilmem ama angel'ı 1.5 senede sadece bizim maçlarda bile 10 defa izlemişimdir. her zaman topunu oynayan ve işini yapan topçuydu. pısırıktan kastım derbide otalık alev alev olurken boş boş bakıslar atmasydı.. bu sefer öyle olmadı, hakeme giderlendi tribünle kapıştı.. pısırık belki yanlış kelime; sessiz angel'in adenalinle oynadıgı bir maç diyelim
Hoca ve ışıl la ilgili yorumlarına katılmamak elde değil...
Bahar ıda bu ikiliyle birlikte tenkit etmek lazım. ışıl da bahar da ileri gideceklerine gerilediler. profesyonellikten eser yok demekki, eski oyunlarının yarısını oynayamıyorlar. tabi hocanında payı vardır bunda, elindeki değeri geliştireceğine gerilemesini izliyor resmen. ne sayı atabiliyorlar(ışıl potaya giderdi unutmuş, boş üçlük oluyor atmaya korkup pas veriyor) ne özgüven kalmış, aldıkları paralara yazık günah...
koçta milli takımda ilk 5 başlattığı tuğbayı gözden çıkarıp sariye yi takıma kattı, bu kadar tutarsızlık olmaz. sariye topu rakip sahaya taşımaktan başka işleve sahip değil...
Yorum Gönder