Salı, Ocak 29

Dünya Karmasını Tutmak



Gündemi haftalar boyu meşgul eden Sneijder transferi hakkında bir şeyler yazmayı planlıyordum. Aslında daha çok transfer süreci hakkında yazmayı planlıyordum ama transferin sonuçlanmasını bekledim. Transfer sonuçlandı, kaşla göz arasında bu sefer de Drogba geldi. İşler değişti. Bildiğin yıldızlar topluluğuna döndü takım.

Galatasaray için Galata$aray yazan yabancı gazeteciler var. Belki de Ünal Aysal'ı, Arap Şeyh'i sanıyorlardır. Çok da umrumda değil. İnsanların seni nasıl tanımladığı önemli değil. Önemli olan senin nasıl hissettiğin.

Daha önce yazmıştım, sanırım Rijkaard yeni geldiğindeydi. Galatasaray ile kendi hayatım genelde parallelik gösterir. Özetle; Galatasaray iyiyse ben de iyiyim, kötüyse ben de kötüyüm, o arayışta ise ben de özel hayatımda arayışlara giriyorum. Nick Hornby de Arsenal'ini anlatırken buna benzer cümleler kurmuştu Fever Pitch'de.

Belki de ilk defa Galatasaray ile bu kada ayrışıyorum. Benim hayatımdaki kötü durumum bir yana, Galatasaray hiç olmadığı kadar iyi gözüküyor. Görkemli, şatafatlı, klas, parıldayıcı... Bunlar güzel sıfatlar. Ama bana, hatta bizim takıma çok yabancı.

Yazının sonu hedef küçültme isteğine gitmiyor. Ama büyük hedefleri kazanmak çok mu önemli, bunun için bu kadar yabancılaşmak mı gerekir bilmiyorum. Yabancılaşıyor muyuz onu da bilmiyorum.

Fakat şu var. Taraftarlığın en büyük hazzı, takımının kötü giden zamanında yanı olmaktan geçiyor. En güzel başarı hikayeleri, "en kötü zamanda oradaydım" hikayesi ile başlar. Kopenhag'daki Arsenal zaferi Chelsea hezimeti ile başlar, 1996-2000 arası 4-0'lık Fenerbahçe yenilgisinden bir hafta sonra oynanan Sarıyer maçıyla...

Veya maç içinde; rakip karşısında bocalayan beki, üst üste goller kaçıran forveti ayağa kaldrımak büyük haz. Böylece yaşanan başarılardan sonra gönül rahatlığıyla "az da olsa benim de payım var" diyebiliyorsun. Peki ya şimdi?

Drogbalı, Sneijderli takıma ne diyeceğim ben. Tabi futbol bu belli olmaz, ama kağıt üzerinde oldukları kadar iyi çıkarlarsa, kötü maçlar olmazsa ben ne yapacağım? Taraftarın görevi ne olacak? Rakiplerle aranda nu kadar fark oluşursa şampiyonluk ne kadar mutlu eder?

Zaten o yüzden 2006 şampiyonluğu çok değerli değil mi? Çok güçlü takımın şampiyonluğu ne kadar haz verebilir? Önemli olan benim keyif almam mı diye sorsan ona da cevap vermemem.

İşin maddi kısmına girmeyi çok istemiyorum. Kulüp para harcasa da harcayamasa da benim takımım. Çok önemsemiyorum. İsterse milyon dolarlar harcansın, paralar boca edilsin, bunun hesabını başkanlar verir zamanı gelince, veya veremez.

Omlet yapmak için yumurta kırmak gerekir diyen Faruk Süren, 2000'e rağmen hala "efsane başkan" statüsünde değilse biraz da bunda, ama zaten dedim ya mesele bu değil.

Drogba-Sneijder transferleri gelecek için çok büyük hamleler. Olur ya, belki 3-5 sene sonra çekler ödenmez, transfer yapılmaz, zorluklar yaşanır, işte o zaman kazanılacak başarılar büyük keyif verecek. O zaman çekilecek çileler kutsallaşacak. O yüzden sevindirici tarafı var. 



5 yorum:

Adsız dedi ki...

yuh amına koyiiimm ya, git beykozspor'u tut. acıdan başarısızlıktan zevk alıyorsan git düş sokagı sakinleri dinle.

takım kötüyken ne zaman şampiyon olabilir? kötüyken başarı gelebilir mi? 2006'da iyiydik, fener de iyiydi. ama biz bir tık daha iyiydik ki şampiyonluk geldi. 50 puanla şampiyon oldugumuz bir yıl var mı? yok. o zaman takım kötüyken şampiyonluk da yok. şampiyonluk yoksa sorun var, sorun varsa hep sorun var. soruna çözüm geldiginde ise başarı var. takımda bir bucuk sezondur çözüm var.

rakiple aramda 1 fark olarak şampiyon olacagıma 30 puan koyarak şampiyon olayım.

kırılma noktası kötü maç mı istiyorsun? daha geçen hafta kasımpaşa koymadı mı gözümüzün önünde? 8-0 yenilseydik mi kırılma noktası sayılacaktın? 2 hafta kamp yapıyorsun, yenilerek baslıyorsun. al sana kırılma noktası.

büyük hedefleri kazanmak evet çok önemli. küçülmeyi napacaksınız amk, türkiye'de bin tane küçük takım var, aç tff bilgi bankasından seç birini onu tut o zaman. acı macı her şey var.

bu yazıda tam bir karı gibi düşünmüşssün ve yazmıssın, karı milleti acıdan zevk alır, en mutlu oldugu an bile kendi kafasının içinde yok yere acılar yaratır. bu yazı da o kafayla yazılmış.

yazının kısa özeti: ne emmeye ne gömmeye geliyorsun amk.

ayrıca; hayatım kötü hayatım kötü yaza yaza insan hayatı düzelmez. binlerce kez hayatım kötü yazarsan belki kitap olur, ordan kurtarırsın. ama böyle olmaz. hayatı düzeltmek için ne yaptın? yok. risk var mı? yok. düzene alışıp aynen devam. şu an söyledigini 5 sene sonra (loto çıkmazsa) söyleyecegini de biliyor musun? biliyorsun. e o zaman değiştir amk bir şeyleri. asıl işin ucuna. "hayatım kötü" yazmakla olmuyor bu işler. sancısız iyi hayat olmuyor maalesef. önce sancı. ama sancıdan kurtulmak için bir şey yapmayınca hep sancı. gerçi sancı mancı hepsinin amk, yaşıyor olmak en büyük mutluluk. he eger bundan da keyif almıyorsan, bari bir an önce öbür dünyaya calısmaya basla, namaz oruc falan. öbür tarafta cennet varsa (bence banko var) vaziyeti kurtarma ihtimali, hayatım kötü yazarak burada vaziyeti kurtarma ihtimalinden daha yüksek.

amk senin gibi kafalar bana kişisel gelişim kitabı yazdıracaklar bi gün, bestseller olucam raflardan inmicem, yazarlar aç kalacak ondan korkuyorum.

selametle.

17.

Adsız dedi ki...

yazıyı gene okudum, gene begenmedim amk, hiç begenmedim.

ben kendimi şovmen sanırdım, benden daha büyük şovmenlik amk bu.

17.

Adsız dedi ki...

amk gene aklıma kırılma macı geldi. braga macı neydi, yagmurlu cluj macı neydi? al sana chelse macıyla eslestirilecek mac. mac bitti fatih hoca "galatasaray'ın söyleyecek son bir sözü daha var" dedi. o macın sabahında ben bi adamla iddiaya girdim gruptan cıkarız diye. o zaman inanıyor muydun takımın gruptan cıkacagına? ben inanıyordum. herhalde cluj macından sonra bi fatih hoca bi de ben iddiaya girmisimdir birileriyle gruptan cıkarız diye, baska insan yoktur.

17

kutay dedi ki...

ulan mal mısın, kırılma noktası dıye kasımpaşa diyor, cluj dıyor, yazıyı hiç mı okumadın amk, okudun da anlamadın herhalde.. kasımpaşa maçında sneijder ile drogba mı vardı...

hayatında kaç kerek maça gitmişsin, bacak arası yiyen sol bek'e "hadi oğlum, siktir et" dememiş adamsın, senin anlamanı beklemıyordum zaten

kutay dedi ki...

ayriyeten "hayat kötü" kısmını da yanlış anlamışsın, kötü olmasını seviyorum zaten; baskı olmuyor, biraz iyi olunca kaybetme baskısı oluyor. kötü olan güzeldir, dibe vurmak iyi, kişsel gelişimlerin yalanlarında yazmaz bunlar