Pazar, Ocak 27

Galatasaray 85 - 65 Antalya BB




Sezon içindeki herhangi bir maçtan çok farklı değil. Süpriz bir sonuç yok. Rahat geçiyor. Rahat geçeceği zaten kağıt üzerinde de yazıyor. Ufak tefek rakibin dişleri gözüküyor ama o da çok uzun sürmüyor. Maçın özel bir öyküsü yok. Kazanıyoruz. Şampiyonluk hedefleyen, güçlü kadroya sahip
yüksek bütçeli bir takım için normal, standart bir maç, beklenen bir son.

Peki o zaman biz niye salondayız? Bu maçlarda olan biten şeyler sağa sola çok yansımaz. Bilinmez. Zaten maçı televizyondan izleyen çok yoktur. Salon da boş. Gazetelerde, sitelerde haber olmaz, forumlarda konuşulmaz. Ama Can Korkmaz turnikeye girerken salondan çıkan ses önemlidir. Veya takım hücum yaparken kenardaki Ersin Dağlı'nın ayaklanması. Cenk'in başarısız hücumundan sonra Engin'in onun kafasını okşaması. Furkan'ın aldığı her hücum ribaunda tribünün ayaklanması, hocanın Sertaç'ı sahaya sürmesi, hocanın oyuncuları farklı yerlerde denemesi, ve bunların hepsine şahit olmamız, zorlukların ve kolaylıkların neler olduğunu canlı canlı görmemiz...

Hem taktiksel, hem mental, hem duygusal olarak sezonu sanıldığından daha çok etkiler bu maçlar. "Bu tip maçlar önemlidir" diyemeyeceğim, o kadar da saçmalamıyorum. Ama sezon sonu TBL'de final oynarsak, hatta şampiyon olursak bu maçların büyük anlamı olacak. Salona gelenler, bu maçları daha farklı anacak. Zaten gelenler hep aynı. Aynı tipler. Birbirini tanımayan insanlar bile aslında birbirlerini biliyor.Takımın nereden ne şekilde geldiğini de biliyorlar. Haziran ayında bunu anlatması çokzevkli olacak. Şampiyonluğu, başarının ufak bir payı varsa bize düşen, o haz ömür boyu unutulmayacak.



Hiç yorum yok: