Salı, Haziran 29

18.Gün / Takım


Klasik söylem; çok iyi futbolculardan iyi bir takım olamayabilirsiniz. Önemli olan takım olmayı becerebilen en iyi futbolcuları bulabilmektir.

Ronaldo, Ronaldinho, Adriano, Carlos, Romario... Brezilyalı olup da yetenekli olmayan futbolcu yok. Aynı şekilde Brezilyalı olup da sorun çıkarmayacak futbolcu yok. Brezilya futbol tarihi Ronaldo'nun obezliğinden, Adriano'nun sokakta uyumalarına kadar birçok unutulmaz olayı bünyesinde barındırıyor.

Bu turnuvadaki Brezilya'nın en önemli yönü bu işte. Luis Fabiano'dan Bastos'a, Elano'dan Maicon'a kadar hepsi bir disiplin içinde yer alabilecek futbolcular. Aslında buna da uymak zorundalar, çünkü 3-5 isim dışında geriye kalanların hepsi birkaç yıl öncesine kadar Brezilya milli takımıyla dünya kupasında oynama hayaline çok yakın isimler değillerdi. Dunga onlara güvendi, onlar Dunga'ya ve birbirlerine güvendi.

Eğlenmeyi seven futbolcular, başkalarını da eğlendirirdi. Ama canları sıkıldığı zaman kilitleniyorlardı. 2006'da uçakları düşmezse şampiyon olurlar denilen takım çeyrek finali geçemedi. 1998 finali en büyük yıldızının hastalığına ve sponsorlara kurban gitmiş olabilir. 1982 yılındaki gelmiş geçmiş en güzel takım bile şık paslar atmayı gol atmaya tercih ettiği için 90 dakika sonunda sadece 2 golde kalıp İtalya'ya elenmişti.

Bu Brezilya daha az yeteneklilerden oluşuyor. Buna rağmen daha bir takım, daha iyi bir takım. İyi bir takım başarıya gider. İyi bir takımın duruşu olur, karakteri olur. Önemli olan insanların o takımı sevmesi değil, o takımın insanları sevindirmesidir. Başarıya giden her yol mübah mıdır sorgusu da gereksizdir, çünkü bu takım fair oynmaya da devam etmektedir.

Hollanda da böyle bir takım. Onlar da eskisi gibi değil. Kanat organizasyonları yok, Van Nistelroy, Van Basten, Kluivert gibi santrforları yok. Ama artık saçma savunma hataları da yok. Pozisyon vermiyorlar. Ve bu sayede hep kazanıyorlar.

Şimdi şu sorulabilir; kaybederken eğlenmek, zevk almak mı, yoksa zevksiz bir şekilde kazanmak mı? Hangisine daha çok ihtiyacınız olduğuna bağlı. Kazanmaya ihtiyacı olmayanlar zevk almaya bakabilir. Kaybetmenin de çok ulvi ve kutsanacak tarafları vardır ama kazanmak için sadece tek şansı olanlar (Dunga ve takımı) ve yıllardır kaybeden olanlar (Hollanda) artık kazanmayı tercih ediyorlar diye yalnız bırakılmamalı. Üstelik onlar kazanırken, takım olmanın önemini, beraber hareket etmenin güzelliğini ortaya çıkaracak ki bu bile bir sempati nedenidir.

Hiç yorum yok: