Cuma, Haziran 18

7.Gün / Kandil ve İlahi Güçler



Turnuvada 1 haftayı devirdik ve artık heyecanı hisstemeye başlıyoruz. 2.maçların başlamasıyla beraber, saha içine gösterilen ilgi kadar puan hesaplamaları da konuşulmaya başladı. Artık telafisi olmayan bir yola giriliyor. 3.maçlarla beraber ülkelerin kaderleri tek maçla belirlenecek. Kader çizmek zor iş, bunun için ilahi güçler gerekiyor. Ya birine çok koşulsuz şartsız inanmanız ve peşinden gitmeniz lazım veya mucizevi olayların sizin lehinize denk gelmesi lazım.

Dün kandildi. Dünya Kupası artık kandillere denk geliyor, yakın zamanda Ramazan'a bile denk gelecek. Bu günde sahaya çıkan ilk takımlar Arjantin ve Güney Kore oldu. Maradona'ya duyulan bağlılık almış başını gidiyor. Sadece Arjantin'de değil bütün dünyada. Bizden 10 yaş büyük olan insanların hissettiği Maradona sevgisi gerçekten bambaşka. Şahsen benim öyle sevdiğim bir futbolcu olmadı. Daha doğrusu Maradonasevenler onun futbolcu olmasından doğan bir sevgiye sahip değiller. Daha başka nedenler var, adı konması zor. İlahi bir boyutu var. İdol kelimesi bile Maradona'nın yanında biraz eksik.

Maça geçelim diyeceğim ama maçı izleme nedenimiz bile aslında Maradona. Arjantin'den çok Maradona'yı destekliyoruz sanki. 4 oldu. Yine de zorlandı takım. Olsun. 2de 2 demek 2002'deki gibi ters bir durumun olmayacağını gösteriyor. Higuain "neden Milito oynamaz" sorusuna attığı 3 golle cevap verdi. Kore 2-1 yenik durumdayken kaçırdığı golle şansını kaybetti.

İkinci maç Yunanistan ile Nijerya arasında. Avrupa futbolunda zirveye oynamamış bir takımı alıp Avrupa Şampiyonu yapan bir hoca o ulusun ruhani lideri sayılmaz mı? Otto Rehagel, kupa kazandırdığı ülkeye ilk dünya kupası galibiyetini de elde ettirdi. Ama bunda şansın da yardımı oldu. Artık Nijerya'yı sevmeyen Afrikalılar'ın yaptıkları büyüler midir bunun nedeni yoksa gerçekten bir anlık basiret bağlanması mıdır bilinmez ama Lukman Haruna'nın akıl tutulması oyunun hakimi Nijerya'yı, Yunanistan'ın tek kale maçını izlemeye başlamısına neden oldu. Hele bir de ikinci yarıda boş kaleye kaçan bir gol vardır ki, maçın değil belki de grubun kırılma noktasıydı.

3.maçı izlemek mümkün olmadı. 4 gün sonra ilk defa maçı kaçırdım. Sebebi Aşk-ı Memnu. Tercihi yapan ben değilim evdeki çoğunluk. İki satır dizi hakkında yazalım o zaman. İzlenmeyecek bir dizi değil, dizinin neden izlendiği hakkında da bir çok teorim var. İzleyen kimseyi de "neden izliyorsun" diyerek aşağılamak hem yakışıksız, hem gereksiz hem haddimiz değil. Ama sezdiğim bir nokta var ki, - bu sadece benim çevreme mahsus olabilir- izleyen insanların "ne kadar boş bir dizi" demesi. Yeter bu kadar, dönelim kupaya.

Son maç için ilahi dialoglar Fransa'dan, Meksika'ta, İrlanda'dan Arjantin'e kadar uzanıyor. Maçı izlemedim, golleri bile henüz görmedim. Fakat bu maçın üzerinden çok ekmek yenir. Zaten İrlanda'da Meksika'nın golleriyle müşterilerine pizza dağıtan pizzacılar insanları doyurdu.

Maradona'yı ilah yapan gollerden biri, Ada takımına elle atılmıştı. Bir başka ada takımı 24 sene sonra el yardımıyla gol yedi ama golü atan takım dünyanın en antipatik takımı, elle oynayan futbolcu dünyanın en sevimsiz futbolcusu oldu. Dün kupayı takip eden ne kadar insan varsa, Fransızlar dışında herkes, Meksika'yı tutmuştur. Hatta bazı Fransızlar bile Meksika'ya sempatiyle bakmış olabilir. 5 kıtadan yayılan sinerji, Afrika'da atılan 2 gole dönüştü. Fransa 2002'den sonra 2010'da bir kez dha hayal kırıklığı yaşamaya çok yakın.

Bize de bugünden kalan ilahi güçlerin yardımını dilemek oluyor. Kupada 1 haftayı bitirdik.

Hiç yorum yok: