Birkaç zamandır günlerim güzel geçiyor. Beklediğimden, alıştığımdan daha iyi şekilde. Böyle devam etmeyeceğini, bir zaman sonra er veya geç bozulacağını biliyorum. Bunun yanında, bazı günlerin kötü geçeceğini de biliyorum.
Dün biraz öyle bir gündü. Pazartesi olarak başlaması zaten başlı başına hataydı. Ardından bazı sorunlar, meseleler. Hayatın içinde var diyerek geçiştirebiliyoruz şu an. Kötü bir günü az kayıpla atlatmanın verdiği rahatlıkla televizyon izliyoruz.
Leyla ile Mecnun muhteşem bir dizi. Ben ilk bölümlerini ufak ufak izlerken, bazı arkadaşlar "bunu mu izliyorsun" diyordu. Şimdi en çok onlar izliyor.
Dün yine izliyoruz. Göndermeler, mahalle sıcaklığı cart curt. Bir gün dizi ile ilgili detaylı bir yazı yazmaya çalışırız belki. Ya da hiç ilişmeyiz. Ama dünkü bölümün son dakikalarını buraya yazmak lazım. Ağzımıza sıçtın İsmail Abi.
"Gemi beklemek"in tek başına vurucu bir tarafı vardı zaten. Gülüyorduk, ediyorduk ama bir karakterin "gemi bekliyorum ben" demesi gayet etkiliydi. Her gün, ayin yapar gibi, ibadet eder gibi. Böyle karakterleri seviyorum; sokakta veya ekranda. Dün bir de o geminin niye beklendiğini öğrendik. Daha da sevdik İsmail Abi'yi. Bilerek veya bilmeyerek; hayata, olana, bitene, değişmeyecek gerçeklere inat etmek için sahilde bekleyen adamlara saygım çok fazla. İnandırıcı gelmeyecek belki ama bize mücadele etmek için güç veren adamlar bunlar.
İşin bir de Mecnun tarafı var. Arkadaşıyla, o gemiyi bekleyen adam. Onun yanında el sallayan adam. İbadetine, ayinine, ritüeline destek olan adam. O adam harbi adamdır ki çevremizde onların olması da daha büyük şanstır.
Ulan alt tarafı dizi diyorsunuz belki ama değil işte. O kadar bizden şeyler var ki. Bizden kastım "Türk insanının sıcaklığını anlatan, vsvsvs" uyduruk tanımından değil. Biz, yani ben. Ben ve benim çevrem. Bizim çocuklar. Mecnun falan, baya bizim çocuklar, bizim kafalar.
Onur Ünlü'yü, Hafriyat'ı falan biliyorduk da bu senaryoyu yazan Burak Aksak kim? 1985 İstanbul doğumlu biri. Bizim yaş, bizim şehir. Çok belli. Bizden biri yazıyor gibi. Bizim şehirden. Büyük ihtimal aynı çizgi filmleri izlediğimiz, aynı sene sınavlara girdiğimiz, aynı maçları izlediğimiz, aynı sokaklarda erik yediğimiz biri. Bizden birinin yaptığı birşey. Eline, zekasına kuvvet.
"Arkadaşların ile hatıraların senin herşeyin."
Küçük İsmail ile baba arasındaki son sahne ise; son yıllarda izlediğim en vurucu sahne. Herşey Çok Güzel Olacak da Altan'ın "benim babam nasıl ölür ya" ağlayışı kadar.
1 yorum:
behzat ç'nin sezon finalinden sonra bu sene gördüğüm en vurucu ve en mükemmel finaldi.
neyseki yeni sezon 1 ağustosta başlıyormuş.
o gemi gelecek be abi
Yorum Gönder