.....
Arabeskte bir şey eksikti: Politika.
"Bir yastıkta başlarımız bir araya gelmeden / Ayırdılar ikimizi kader bahane" Eee? Bunun ardından şöyle sözler gelmeli değil mi: "Bizi yoksulluk ayırdı. Yoksulluğun da sebebi kapitalizm. O halde kahrolsun kapitalizm!" Ne yazık ki arabesk, aşktan üretilen enerjiyi, şehri aydınlatmada kullanacağına, toprağa iletmiştir. Ali Tekintüre imzalı şu sözlere bakalım: "Bitmiyor isyanlar, bitmiyor suçlar!" Bence mükemmel. Peki sonrası? "İnliyor başımı vurduğum taşlar." Olur mu hiç?
Popüler müziğimizin en büyük efsanesi Orhan Gencebay "Bir yanda hayat kavgası var / Bir yanda aşkın ızdırabı" diyor ve devamında hayat kavgasını es geçip yine aşkı anlatıyor.
Sezen Aksu'nun şarkısında "Arka sokaklarda neler oluyor?" şeklinde önemli bir soru var. Öncesi? "... dolayısıyla bilemiyorum." Sosyolojik vurgunun, politik göndermenin zerresi yok.
Derken, Hakkı Bulut, beyhude bir işe girişti: Acısız arabesk.
Halbuki arabeskin aşağılanmasının asıl nedeni kaderciliği, acılığı filan değil, müthiş bir protesto potansiyeli taşımasıydı. Bu yüzden yasaklanıyordu. Bir tek şarkı, Türkiye'de mazlumları devrime sevk edebilirdi. Gelgelelim bu enerji kullanılmadı. Ve ne yapacağına dair bir işaret alamayan yoksul gençler, kendilerini jiletle doğradılar. Bundan ötürü de horlandılar. Nihayet, Ahmet Kaya sazı aldı.
O da imkansız aşkı anlatıyordu. Fakat bu kez aşk'ın bir öznesi vardı: Yoksul, sosyalist genç adam. Sadece sosyalistler değil, ülkücüler, İslamcılar ve sade vatandaşlar da Ahmet Kaya'ya kulak verdi. Halk bu tadı seviyordu. Arabesk, nihayet sadede gelmişti:
"Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız [...] Neylersin ki çember daralmakta / Şimdilik hoşça kal yaban çiçeğim / Yasal mermisiyle bir komiser yaklaşmakta."
Artık biliyorduk. Âşıkları devlet ayırıyordu. Polis vardı işin içinde. Ahmet Kaya'ya tahammül edilemedi. Arabeskin politikleşmesi gerçek ve muhteşem bir tehlikeydi. Medya, Ahmet Kaya'yı terörist ilan etti. Ve genç âşık, ölüme sürüklendi....."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder