En son, kupada Sivasspor'a elendiğimiz maçta gelmiştim TT Arena'ya. Modern futbolun simgesi olan yeni stadyumumuza geçen sene Fenerbahçe galibiyetinden sonra gitmeye başlamış, Sivasspor ile son noktayı koymuştum. Bu sefer Fenerbahçe maçı öncesi geldim. Gelmekten hoşlanacağım maç. Az kişi, soğuk hava, alt lig takımı. Vasatlığın en dip noktası. Modern stadyum, bu muhteşem birleşimi bozan tek unsur.
İsteğim; erkenden farkı yakalayıp, derbiyle uğraşmaktı. Galatasaray tribünü yine sıkıntılı 2-3 gün geçirdi. Aslında kimsenin de keyfi olduğunu sanmıyorum. Zaten öyle bir stadyum ki, kim ne düşünüyor, ne konuşuyor, neler oldu, neler yapılacak bilmiyorum. Kimseyle konuşamıyoruz, birileri uzakta diğerleri daha uzakta, maç öncesi diye bir şey yok, kulis yok, sohbet yok,.. İşten çık, metroya bin, koltuğuna otur...
Evet biz maç erkenden kopsun ve Fenerbahçe'ye sataşalım istedik, bu rehavetle maça geldik ama takımın buna hakkı yoktu. Ama daha da üzücü olan, Fatih hocamın bunu yapmaya hakkı yoktu. Rakip bu kadar küçümsenmez. Üstelik bu rakip, alt lig takımı olsa da kendi liginin en iyi takımlarından biriyken. Rotasyon dediğiniz şey, iki farklı oyuncu grubunun; organizasyona ve rakibe göre oynamasıyla yapılmamamlı. İdmanda yelek dağıttığınız grupların kendine özel maçları olmamalı. Bazen Sercan Süper Lig'de en zor deplasmanda oynamalı, bazen kupada en kolay gözüken maçta Selçuk İnan da olmalı. En kötü ihtimalle yedekte her zaman B planı olmalı.
Galatasaraylı arkadaşlar, Ofspor karşısına yenik duruma düşünce Fernandes ve Almeida'yı oyuna alarak maçı çeviren Beşiktaş ile dalga geçmişti. Oysa olması gereken oydu.Tehlike anında camı kırmak için bir şeyler gerekiyor. Bizde dün yedek kulübesinden santrfor yoktu. Hocam, oyucuları istediği kadar suçlayabilir, eleştirebilir, ''Galatasaray futbolcusu her zaman hazır olmalı" diyebilir, hatta devre arasında bazılarının biletini de kesebilir ama şunu da eklemek lazım; neredeyse babam kadar sevsem de dün yanlış yapmıştır, bizi üzmüştür.
Bir de şunu tartışmak lazım; kupa gerçekten angarya mı? Eğer değilse 70'ten sonra oynanan top da neyin nesi? Gerçekten kupadan elenmek çok üzücü bir şey değil. Ama böyle elenmek kötü. 70 dakika top oynamayıp, 70'ten sonra yumurta kapıya dayanınca top oynamaya başlamak taraftara yapılan büyük saygısızlık.
2005'te kazanılan 5-1'lik kupa zaferinden sonra kupa yolculuğuna biri dışında hep iç sahada son verdik. Fenerbahçe, Erciyesspor, Gençlerbirliği, Antalyaspor, Gaziantepspor, Sivasspor, 1461 Trabzon... Gençlerbirliği maçında hepsi tribündeydim ve sanırım Ömer Çatkıç faktörlü Antalyaspor maçını saymazsak en çok üzüldüğüm bu oldu. Fenerbahçe'yi yenmemize rağmen elenmemiz dahil. Çünkü diğerlerinde kötü oynadık, iyi oynadık, top girmedi birşeyler oldu ve sonunda elendik. Bu sefer hiç bir şey yapmadık. (Düşündüm de Fenerbahçe maçı baya acı olmuştu)
Eğer maçtan, saha içinden bahsedeceksek, konusmamız gereken tek şey 1461 Trabzon olmalı. Hatta Mustafa Reşit Akçay. Tavşanlı'da yaptıkları heyecanlandırıyordu, şimdi Karadeniz'de yaptıkları da heyecanlandırıyor. PTT 1.Lig'in içinde kazanılan galibiyetler-alınan yenilgiler gelip geçer 1 hafta konuşulurdu ama TT Arena'da Galatasaray'ı elemek müthiş iş. Ligi yakından takip edenler ve Trabzonlu olanlar şaşırmamıştır gerçi. Galibiyeti sonuna kadar hak ettiler. Bu modern stadyumda amatör ruh kazanınca ister istemez Zafere Kaçış'ta Pele'nin takımı kazanınca yüzünde tebessüm oluşan subay tipine giriyoruz.
Bu yenilgiden ders çıkar umarım, 8 sene süren bir kupa hasreti oldu. Üstelik 8 senede final bile oynanmadı.
Bir söz de Trabzon taraftarı üzerinden Galatasaray taraftarına. Galibiyete kadar Galatasaray'a küfür etmelerini aslında çok yadırgamıyorum ve ciddiye almıyorum. Onlarla beraber yürüyüş yapan Galatasaray taraftarı ciddiye alırsa daha çok sevinirim. Daha kötü olan ise Galatasaray'a edilen küfürlerden sonra Aziz Yıldırım'a küfür ettiler. Ve ondan sonra Galatasaraylılar alkışlamaya başladılar. Yazık. Neyse ki "Kapalı'nın solu" ruhu devam ediyor...
Öte yandan maç sonu çalan şarkı da ilginç oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder