Pazar, Aralık 9

Kasımpaşa 2-2 Gençlerbirliği




Hafta içi oynanan kupa maçından sonra, Şota, kendisine sorulan "Ligde şampiyonluk hedefliyor musunuz?" sorusuna "Biz bu dünyada yaşıyoruz.İyi uyuyoruz ve sabah kalkıyoruz.Rüyalar görmüyoruz. Hayata ciddi bakıyoruz" dedi. Hoşuma gider gibi oldu. O öyle deyince biz de kısa süreli olarak Şota'ya dilenmeye karar verdik. Süper Lig'in en kötü iki teknik adamı Şota ve Fuat Çapa'yı buluşturan mücadeleyi yerinden izlemeye karar verdik. Gerçi Bülent Korkmaz da aramıza yeniden geldi; liste uzuyor...

Öncelikle Kasımpaşa camiasında olan bitenden bahsedelim. Yaz aylarından beri yaşananların arka planını bilmesek de yansıyan tarafı oldukça mide bulandırıcı. Bir semtin, insanların kulübü resmen ellerinden alınıyor. Önce arma değişti, şimdi bilet fiyatları arttı. Yönetim istifa sesleri duyulmasın diye yapılan ucuz politikaların ürünü pahalı biletler. Çok kurnazca. Neyse ki bizim kombinemiz vardı da girdik. Yoksa biz de 30 lira verecek durumda değiliz. Bu zihniyet devam ederse proje takımı olan Kasımpaşa boş tribünlere oynamaya devam eder.

Bu sene iki Süper Lig maçı izledim, ikisi de Kasımpaşa'da. Fırsat buldukça da giderim ama takımın alt ligde yaşattığı heyecan verdiği zevk daha fazlaydı. Keşke bu sene yeniden düşse, eski samimi hava geri gelse. Tabi Kasımpaşalılar diyecek ki, "Ulan hem semtten değilsin hem ahkam kesiyorsun" Ama eminim ki onlar da geçmiş yılları, başarısız olsalar da özlemle anıyorlardır.

Maça gelirsek, ilk yarısı oldukça zevksiz ve kısırdı. Topla daha çok oynayan, daha baskılı oynayan Gençlerbirliği olsa da, tek etkili atağı Kasımpaşa yarattı ama golü atamadılar. İkinci yarıda ise 70.dakikaya kadar Gençlerbirliği istediğini yaptı. Yediği gole bile anında cevap verebildi. İşte Fuat Çapa'nın beğenmediğim yönü de burada ortaya çıkıyor. Ne bir sistemi var, ne de maçın gidişatına göre pragmatist davranabiliyor. Mesela Mehmet Sedef bu hafta sağ bek oynadı, haftaya nerede oynayacağı belli değil. Geçen senenin yıldızlarından Özgür yedek, ilk 11 adamı diyebileceğiniz adam yok. Ukalalık yapmak istemiyorum ama bu kadroyla daha farklı şeyler denenebilirdi. Gerçi sıkıntı da her haftanın birbirinden çok farklı olması. Oyuncuların mevkileri belli değil, takımın oyun karakteri belli değil. Oysa çok yetenekli adamlardan oluşan bir takım. 

Kasımpaşa'nın son 20 dakikası çok etkiliydi. Golün geleceği belliydi. Zaten bu sene sürekli 80'den sonra gol atmayı başardılar. İlginç olan Şota'nın maç boyu sadece 1 oyuncu değişikliği yapmasıydı.  

Bana göre maçın hakkı Gençlerbirliği'nin kaznaması şeklindeydi. Ama golü yemek için resmen davet gönderdiler. İlk yarı Zec'i beğendim ama ikinci yarı yoktu. Mehmet Sedef'in mücadelesi iyidi ve açıkçası şaşırttı; ama yine de mücadele yetmiyor çok ağır kalıyor. Lekiç, Tosiç, Jimmy iyidi. Kasımpaşa'da ise orta saha çok kötüydü. Ernst tam bir hayal kırklığı. Özer ikinci yarı açıldı. Sarmov ilk yarı yoktu, ikinci yarı daha etkiliydi.

Basit bir Süper Lg maçı, aralık ayında güneşli bir hava ve izlenen 4 gol. Arkamızdaki kadın, müthiş futbol bilgisiyle kafamızı sikmese daha çok zevk alırdık. Eskiden bu tip maçlarda, amatör küme maçını izleyen eski futbolcu yaşlı amcalar olur, "bak bu çocuk 18 yaşında..." diye başlayan cümlelerle muhabbet ederdi. Artık Kasımpaşa yönetiminde yer alan insanların şirketlerinde çalışan ukala insanlar var. Yine de köfte ekmek'in 5 lira olduğu bir stadyumda Süper Lig maçı izlemek müthiş ayrıcalık. NBA maçı izleyen Amerikalılar gibi girdik. İşin kötü kısmı öyle de devam etti. Umarım bu sorun çözülür. 



2 yorum:

Adsız dedi ki...

uche nasıl?

omrcnsngzr dedi ki...

Doğdum, büyüdüm Kasımpaşalı olarak. Ama Hiç bir kasımpaşalı sana ahkam kesmenden dolayı birşey demez amin der =) kimse mutlu değil, gözgöre göre kapital gücüyle hareket ediyorlar, korkumuz göztepe gibi, ankaragücü gibi olmak. Ama kaybeden tarafın onlar olması için herşey de yapılacak. Birde şunun için teşekkürler, bilinçsiz yazarlar gibi Kasımpaşa taraftarı maçlara gitmiyor demedin. Bi protesto oldugu gün gibi ortadayken. İşte o yüzden blogları gazetelere tercih ediyorum. eline sağlık