Pazartesi, Aralık 19

Hikayelerin Şampiyonluğu

Şampiyonluklara anlam katan biraz da yoldaki hikayelerdir. Buralara vurgu yapanlar romantizm ile suçlansa da olay biraz da budur.

Arjantin'in şampiyonluğunu bazı şampiyonluklardan ayıran ve onu bazı şampiyonluklarla aynı noktaya çıkaran hikayelerinin bolluğuydu. O yola anlam katan hikayeleri sıralayalım. Daha fazlası varsa da siz ekleyin...

1) Lionel Messi: Şampiyonluğun ve hatta turnuvanın tamamen Lionel Messi üzerinden okunmasına karşıyım ama yine de onun için sorulan soruların bu yolculuğa eşlik ettiğini inkar edemeyiz. 12 yıldır, Lionel Messi bu kupayı kazanacak mı, kazanamazsa en iyi olamayacak mı tarzı tartışmalarla iç içeyiz. Ben her ne kadar bu tartışmaları sevmesem de, sırf bu sorunun cevaplanması için Arjantin'in serüvenini ilgiyle izledik. Sorular cevaplandı. Peki şimdi ne olacak? Olan Dünya Kupası'na oldu, kendisine yeni bir soru ve yeni bir özne bulması lazım.

2) İlk maçta yenilgi: Dünya Kupası'nda ilk maçını kazanamadan finale yükselen ilk takım 1966'da İngiltere'ydi. Yenilerek başlayıp finale yükselen ilk takım 1982'deki Batı Almanya'ydı. Yenilerek başladıktan sonra kupayı alan tek bir takım vardı, o da 2010'da İspanya'ydı. Yani Lionel Messi'nin Barcelona'dan takım arkadaşları. 2022'de Arjantin bunu tekrarladı. Fakat bir fark var. İspanya o turnuvada İsviçre'ye 1-0 yenildiğinde hem sağlam bir Avrupa takımına boyun eğmişti hem de bir yol kazası olduğu aşikardı. Arjantin, Suudi Arabistan'a yenildiğinde aynı durum söz konusu değildi. Birçok insan Tangocuların gruptan çıkmayacağını düşünüyordu. Bir ay önce Arjantin'de bambaşka bir hava vardı. Siyahtan beyaza dönmenin tadı da bir başka olsa gerek.

3) İkinci yarılar: Suudi Arabistan maçından sonra gruptan oynanan iki karşılaşmanın da ilk yarısı 0-0 sona erdi. Mutlak kazanılması gereken maçlardı ve 45'er dakikalar çöpe atılmıştı. Hatta Polonya maçında Messi penaltı bile kaçırmıştı. Sonrasında maçlar kazanıldı. Tabi Arjantin gibi takımların zorlanması hoş karşılanmaz. Onların ilk yarıdan işi bitirmesi istenir. Fakat bu maçlarda sonucun geç gelmesi, stresin artması, gerginliğin yayılması, tırnakların yenmesi, totemlerin yapılması, duaların edilmesi ve sonrasında maçların kazanılması olayı daha anlamlı hale getiriyor. Sıradan maçlar değil, hepsi birer anı...

4) Martinez ve penaltılar: Üçüncü maddede olduğu gibi; maçların uzaması, kazananın son anda belli olması, gelgitlerin yaşanması her zaman değerlidir. Yolun bir noktasında, tam düşecekken, son anda tutunmak ve devam etmek güzel hikayedir. Arjantin, turnuvada bunu çok defa yaşadı. Üstelik çoğunda elleriyle uçurumun kenarına tutunan kaleci Emiliano Martinez'di. Avustralya maçının son dakikaları, Hollanda maçındaki penaltılar, Fransa maçının son saniyesi ve Fransa maçındaki penaltılar... Adamın Katar günlerine dair bir belgesel çekilse, Messi'den daha çok ilgimi çekebilir.

5) Taraftar akını: Bu maddeye çok girmeyeceği, zira detaylı olarak burada yazdık.

6) Hollanda maçındaki kavgalar: Birbirimizi kandırmayalım. Sık sık modern insanın kimliğine uygun davranarak "Futbolda kavga istemiyoruz" deriz ama her taraftar sahada rakibiyle didişen futbolcusunu sever. Bunu süreklilik hale getirmesin, tribüne oynamasın yeter. Arjantin - Hollanda maçı böyle bir karşılaşmaydı. Her zaman olmayan ama olunca da duyguları tavana yükselten 120 dakika. İki takım oyuncuları da sık sık birbiriyle didişti. Kariyeri boyunca  böyle anlarda sessiz sakin kaldığı için eleştirilen Messi bile, maç sonunda Weghorst'a laf yetiştirir oldu. Eminim ki o akşam takım bütünlüğü için önemli bir parçaydı.

7) Brezilya'nın elendiği gün: Ezeli rakibinizin olması güzeldir. Milli takımlarda ise bu duygu biraz eksiktir. Genelde komşular ve politik gerginlik içinde olunan ülkelerle bir rekabet ortamı oluşturulur. Fakat onların da sahadaki güç dengesi çoğu zaman birbirlerine yakın olmadığı için maçlardan ve derbilerden tat almak zorlaşır. Brezilya ve Arjantin ise öyle değil. Hem coğrafi olarak birbirlerine yakınlar hem de dünya futbolu konusunda başa güreşiyorlar. Yani yakınlık ilişki olmasa bile birbirlerine meydan okuyabilirlerdi. Sonuç olarak 9 Aralık günü Katar'da yaşananlar enteresandı. İki takım turnuvaya favori olarak geldi, Arjantin kötü başladı, Brezilya'ya kupayı verenler bile oldu, sonra aynı gün sahaya çıktılar. Arjantinliler tribünde kendi maçlarını beklerken, Brezilya penaltılarla elendi. Yani hem ezeli rakip eve döndü, hem de Arjantin'e daha kolay yol açıldı. Müthiş gaz unsuru...

8) Enzo ve Julian: Bence turnuvada Arjantin'i yukarıya çıkaran ikili buydu. Suudi maçında ilk 11'de yoklardı. Scaloni, o gün dedelerle oynadı. Sonra gençleri sahaya attı ve meyvelerini topladı. Bu yazının konusu taktiksel müdahaleler değil. Fakat müdahaleler ve sonrasında kazanılan başarı, ismini yeni yeni duyurmaya çalışan iki genç çocukla olunca anlamlı hale geliyor. Onların hikayesi de Arjantin'in hikayesine renk katıyor.

9) Finallerin golcüsü Di Maria: Angel Di Maria bence turnuvada iyi değildi. Zaten çok da oynamadı. Fakat hikayeye geçen seneden başlamak lazım. Senelerdir kupa kazanamayan Arjantin, Maracana'da Brezilya'yı yenerek hasretini dindirdi. Bu özgüvenin muhakkak Katar'a yansıması olmuştur. İşte o gün finalin golünü atan isim Di Maria'ydı. Döndük Katar'a... Finalde ilk 11'e girdi. Fransa maçında skoru 2-0'a getiren golü attı. İki sene, iki final, iki kupa, iki gol ve karşınızda Angel di Maria... Kötü oyun ama güzel hikaye...

10) Scaloni: Adamı iki maçlığına göreve getirdiler. İki kupa kazandı. Suudi Arabistan maçından sonra evine gönderiyorlardı, şimdi Buenos Aires'e kupayla inecek. 2006'da Messi'nin takım arkadaşıydı. Şimdi ona kupa kazandıran hoca oldu. Sahada oynarken birbirleriyle konuşurken bir fotoğrafları varsa caps hazırlardım:
"Leo, sana Dünya Kupası'nı kazandırayım mı"
"Hayır ben sana kazandırayım."

1 yorum:

Adsız dedi ki...

bence finalde iyi oynadı di maria.. 70'e kadar çıkmamalıydı.. tam finallerin adamı harbiden.
maçlar 80 dakika sürse arjantin gol yemeden şampiyon olurdu. 80 dakika ezip sonra bireysel hata ile yiyip panik oldular ve maçlar uzatmaya gitti. yalnız ekran başında biz gerilirken onlar aynen devam ettiler. mental açıdan da güçlü bir ekip yaratılmış.
sonuçta domine ederek şampiyon oldular. skor insanları aldatıyor. "aa penaltılarla yenmiş" oluyor. 100 dakika ezersen ben hak eden geç de olsa kazandı derim.
bu takım sen takıl biz 10 kişi açığını kapatırız kafasıyla 2026'da da başa güreşir. messi ile.
otamendi de olmayacak hem..