Uzun zamandır siyaset ve ülke gündemine dair meselelere dair yazmıyordum. Yazılacak çok fazla konu var ama artık bir şeyler yazmanın veya bir şeyler konuşmanın çok gereksiz olduğu zamanlardayız.
Üstelik bu tip konular artık çok daha fazla tartışılıyor, o yüzden enerjimizi başka mecralara (sokak muhabbetleri, watsapp grupları vs) aktarıyoruz. Bir de seçim öncesi, "Konuşursam yer yerinden oynar, hadi sessizlik bizde kalsın" duygusuna da büründüm.
Fakat son EYT olayına kayıtsız kalmak mümkün değildi. Gerçi yine konu hakkında detaylı bir yazı olmayacak aşağıda. Zaten işin uzmanı da değiliz. Yani nasıl olmalıydı, kim haklıydı gibi sorulara cevap aramayacağım. Yine de söyleyecek cümlelerimiz var ve onun için kısa bir girişle başlayacağız.
Bu olay, birçok çalışan genç insan gibi benim de içime çok sinmedi. Yine birileri mağdur olmasın diye milyonlarca insan bir haktan yararlandı ve bu da seçim öncesine denk geldi. Sırttaki küfeler bizim üzerimize atıldı. Özellikle de 1990'ların sonunda yeni yeni çalışma hayatına giren kişilerin bu torbaya dahil olması, çok büyük haksızlık gibi duruyor. Kısacası ben EYT'nin karşı tarafındayım.
Bunlara benzer yorumları okuyorsunuzdur. Sizin de bir görüşünüz oluşmuştur. Belki de benden farklıdır. Gayet de olağandır. Toplumun bir kesimi bundan faydalanırken, diğer kesimi mağdur oldu. Yasa çıkmasaydı bu sefer oluşmuş başka bir mağduriyet ortada kalacaktı. Diğer yandan ideolojik olarak herkesin konuya yaklaşımı da başka olabilir, olayı herkes farklı değerlendirebilir, ilkeleri ve fikri ayrı bir 'doğru' üzerine eğilir.
Fakat ilginç bir şekilde siyasi arenada; yani ülkede kutuplaşmanın iyice zirve yaptığı bir platformda bu konuda farklı bir söz söyleyen yok. İktidar zaten karar alıcı olarak fikrini beyan etti. Gerçi daha önceki açıklamaları düşününce ve bu kararı seçimden önceye getirerek esas fikri olup olmadığı konusunda emin değiliz ama yine de sonuç olarak eylem esastır.
Diğer yanda ise muhalefet partileri var. Kemal Kılıçdaroğlu'nun zamanında attığı "Loading' tweeti akıllarda. EYT konusunda uzun zamandır destek vericiydi. Eski bir SSK Başkanı olarak, konunun karşısında hiç durmadı. İktidarı bu şekilde zorladığını düşündü. EYT'lilerden yana tavır aldı. İktidar karar alınca da, bunun sebebinin kendisi olduğunu ima etti. CHP'li bazı isimler de buna benzer tweet'ler attılar.
Yani kabataslak bir hesapla ülkede şöyle bir sonuç çıkıyor:
Yaklaşık 3 milyon kişinin yararlandığı bir yasa çıkıyor. Aileler ile 12 milyon yapsın bu rakam. Ülkede ise yaklaşık 30 milyon çalışan insan var. Bu yasadan yararlananları veya yasayla çok alakası olmayanları çıkaralım ve 20 milyona insin bu rakam. 12'ye karşı 20... Yani ülkenin nerdeyse yarısı farklı düşünüyor, diğer yarısı farklı...
Oysa siyasi partilerin aldığı oylara bakınca böyle bir ayrım çıkmıyor. Şu an benim takip edebildiğim kadarıyla, halkın yüzde 95'inde oyunu almış partiler aynı paydada buluşuyor. Yani bu konuda toplumun diğer yarısının sesi olabilen bir oluşum yok.
Neden? Cevap bariz. Tabi ki seçim stratejisi. İlkeler değil, EYT'lilerin en kısa sürede oyunu kapabilmek önemli. İlkeler üzerinden siyaset yapmayınca da çoğunluğun dayatmalarına kurban edilirsiniz. Ve daha kötüsü, kurban olduğunuzu fark etmezsiniz bile. Kendi siyasi başarınız olduğunu düşünürsünüz.
İster misiniz mesela şimdi de, uzun süre iktidara EYT konusunda baskı yapan muhalefet partileri, oluşan tepki nedeniyle bu sefer de yasa komisyona ve meclise gelince iktidarı "EYT çıkardılar, toplum rahatsız" diye eleştirsin? Olabilir.
Peki iktidarı, muhalefeti; bu siyasi partiler nasıl böyle oyuncak olabiliyor? Onun da cevabı başlıkta gizli.
EYT'lilere kızabilirsiniz. Haklı görmeyebilirsiniz. Beddua eden bile var. Fakat haklarını vermek lazım. İnsanlar örgütlendiler. Sosyal medyadan baskılarını yaptılar. Oluşumlar kurdular. Bir çatı altında toplandılar. Yaş konusunda bile geri adım atmadılar. Bu konuyu ülke gündemine soktular. Ve bir şekilde istediklerini aldılar.
Benzer bir süreç bedelli askerlikte de olmuştu. Bedelli Askerlik Platformu'nu kuran ve sık sık Ankara'ya giden çocukla dalga geçenler bile olmuştu. Sonra ne oldu? O örgütlü mücadele, 100 yıllık ülke tarihinin askerlik geleneğini değiştirmeye yetti. Artık parası olan bedelli askerlik yapabiliyor.
Topluma öğretilen, dayatılan "örgütlenmeyin, sokağa çıkmayın, birleşmeyin" anlatılarının ne kadar boş ve yersiz olduğunu biz zaten biliyorduk. Fakat bunu siyaset uzmanları ve siyasiler de dile getiriyor zaman zaman. Yakın fikirde olduğunu düşündüğünüz siyasiler bile "Aman yapmayın sakın, karşı tarafa yarar" diyebiliyor. Fakat toplumun belirli katmanları he defasında örgütlenerek istediğini elde edebiliyor.
Biz de "örgütlenme" denlince akla gelen tek simge; sol oluşumların sokağa çıkıp sert sloganlar atması ve belki de bir çatışma içine girmesi olarak algılanır. Oysa onlar bile tamamen örgütlenebilmiş değillerdir. Savundukları değerleri dile getiren milyonlarca insan varken, sayıları 1000'i zor bulur. Fakat sayılar arttı mı etki de artar. Sokak önemlidir ama artık sokakta olması da şart değildir.
Son 40 yılın en büyük sokak hareketi olan Gezi Parkı, bile böyle bir direnişin ürünü halen. Tabi ki verilen canlar var, içeride olan, müebbet alan insanlar, ödenen bedeller var ve belki de bu bedellerin karşılığında elde edilen kazanımlar, tüm bunların yanında az kalıyor... Fakat istediğini yapmayı adet haline getirebilmiş muktedir bir iktidarın yapamadığı tek bir şey var son 20 yılda: O da Topçu Kışlası...
EYT konusuna dönersek, halk örgütlenmeye devam ediyor zaten. Son iki günde sosyal medyada ve sözlülerde yazılanlara bakınca yeni bir mağdur kitle de oluştu. Onlar da 8 Eylül 1999 sonrasında SGK'ya girenler. Bir gün, bir ay, bir yıl farkla 20 yıl fazla çalışmak zorunda kalanlar. Şimdi de onlar örgütleniyorlar.
Zaten bu ülkede mağdur olmamak mümkün değil. Sadece sınır biraz değişir, kapsar, genişler veya sağa, sola, aşağı iner ve günün sonunda birinin kapısına dayanır. Peki bu sefer işin sonu ne olur? Bunu bilemeyiz. Fakat 8 Eylül 1999 sonrası SGK'ya girenler sağlam bir oluşum kurarlarsa; düşman kardeş gibi görünen tüm siyasi unsurların ortak ilgisini çeker, desteğini alır.
Sonuçta ilkeleri olmadan siyaset yapan insanlardan bahsediyoruz. Haliyle biraz güçlenip ses duyurmak korkutmaya yeter.
1 yorum:
eytli değilim. 2 sene ile kaçırıyorum. 2 gün ile kaçırsam üzülürdüm evet. dahil olsam sevinirdim evet. eytlilere öfkeli de değilim. siyasetçilere de değilim. pislik mültecilere bakacağına kendi vatandaşına baksın devlet argümanı her şeyin üstünde. önce o pislikler gidecek. önce hırsızlık bitecek. ülkede para çok herkese bakar.
tek anlamadığım 9.9.99 gibi şahane tarih varken neden 8? yine bjk mağdur.
Yorum Gönder