Salı, Kasım 11

Tarkan Güçlü Kahraman

Kartal Tibet bu saçma filmleri neden çekti bilmiyorum, nedenleriyle de ilgilenmiyorum ama bir dönem cumartesi öğlen kuşağının en azından benim için keyifli geçmesine neden olmuş film serisidir Tarkan filmleri... Bunun için televizyon kumandasında her zaman 5 numara ile libero oynayan Star'a teşekkür etmek lazım. Evet bir arkadaşımın daha evlerinde Star 5'miş. Bir sırrı olmalı... Neyse biz filme dönelim. Tarkan Kolsuz Kahramana Karşı diye de geçiyor film ancak neden öyle geçiyor bilmiyorum çünkü Tarkan'ın kapıştığı elemanın kolu bacağı yerindedir. Tarkan Viking Kanı, Tarkan Gümüş Eyer, Tarkan Altın Madalyon gibi türevleri de vardır...
***
Filme can veren iki karakter kuşkusuz Vang Yu (hakkı koşar) ile giriştiği mücadelede gözlerini kaybetmesine rağmen kulaklarıyla görüp, rakibin hamlesinin nereden nasıl geleceğini sezen Ulu Gökçe (reha yurdakul) ile filmin sonuna kadar Tarkan'a fena sopa atan Vang Yu'dur. Film Altın Kılıç teması üzerine kuruludur. Buna göre tapınağın birinde bir Altın Kılıç vardır ve bu kılıcı alan hükümdar Sapan ülkesine hakim olacaktır. Attila'nın da amacı budur, Çin ile arasında tampon bir bölge kurmak istiyordur ki Avrupa'ya rahatça sefere çıkabilsin. Altan Deliorman'dan tarih dersleri bitti, filme dönelim... Kılıcı almak ise oldukça zordur. Attila kılıcı almak için tabii ki Tarkan'ı görevlendirir. Tarkan da o zamanlar, kurdu ve e-5 kenarında at arabası çeken atlardan hallice olan kır atıyla bu kutsal görevin peşine düşer...
***
Yalnız yolda başına talihsiz olaylar gelir... Gerçi Alonya'yı görmenin neresi talihsizliktir tartışılır zira Hülya Darcan tıpkı kızı Bergüzar Korel gibi oldukça güzel bir hatundur ve Ulu Gökçe'nin de kızıdır. Girdiği her handa yiyip içen, kendi yemesi içmesi yetmiyormuş gibi bir de kurduna da yediren ve bugüne dek tek kuruş hesap ödememişliği olan Tarkan efendi, başı Kazım Kartal'la derde giren Alonya'yı kurtarayım derken bir komplo sonucu kendi başı derde girer. Başını (ne çok baş dedik) Halit Akçatepe'nin çektiği pırpır tayfa ile birlikte yakalanır ve kurtuluş için tek yol yine binbir testten geçmektir. Tarkan bu testleri de geçer ve bir punduna getirip kendini ve arkadaşlarını esaretten kurtarır.
***
Tapınağa kılıcı almak için vardığında Vang Yu ile karşılaşır ve tabir-i caizse bir araba sopa yer. Yaşaması bir mucizedir artık. Alonya Tarkan'ı bu perişan halden kurtarır ve bir umut Ulu Gökçe'nin yanına getirir. Filmin en absürd sahneleri de bundan sonra yaşanır. Ulu Gökçe Tarkan'ı bir muayene eder, tüm kemiklerinin kırılmış olduğunu, yaşayabileceğini ancak döğüşemeyeceğini söyler. Yaşaması için de ancak kurt sütü lazımdır ki burada Tarkan'ın en sadık dostu kurt flashback yaşar, gider kurt sütü bulur, buradan öğreniyoruz ki Tarkan'ı kurtlar büyütmüştür... Kurt sütünü alan Tarkan kendine gelir ancak yeniden eski kudretine kavuşabilmesi için bilmemkaçbin derecelik, dünyanın bütün madenlerinn eridiği (kimya dersinden öğrenmiştik, demir 5000 derecede eriyor, bizim vücut sıcaklığımız 40'a vurduğu zaman havale geçiriyoruz) lav havuzuna girmesi ve oradan sağ çıkması gerekmektedir. Erkekliğe bok sürdürmemek için kabul etse de, havuza girerken bağırıp inlemeyi de ihmal etmez.
***
Tarkan havuzdan sapasağlam çıkar... Ulu Gökçe'nin rövanşı da alamadığı Vang Yu ile karşılaşır ve bize öğretilen tipik Çin yavşaklığı ile Tarkan'a düello teklif eder. Kazanırsa tapınakta yediği dayağa rağmen Altın Kılıç'ı alacaktır. Ayı postuna oku yollar, ancak postun arkasında kılıç değil Vang Yu'nun esir ettiği Alonya vardır ve Tarkan istemeden Alonya'yı öldürür. Bu sahne filmin en akılda kalıcı sahnesi bana kalırsa, kocaman gözlerini açmış Alonya'nın şakaklarından ilkokulda kullandığımız suluboya akmaktadır.
***
Tarkan filmin sonunda Vang Yu ve çetesini perişan eder, Altın Kılıç'ı da alır ve yeni serüvenlere doğru yol alır...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

"Bunun için televizyon kumandasında her zaman 5 numara ile libero oynayan Star'a teşekkür etmek lazım. Evet bir arkadaşımın daha evlerinde Star 5'miş. Bir sırrı olmalı... "
cümlenizle ilgili olarak yazıyorum :

Çok kısa açıklayayım, TRT döneminde 4 kanal vardı biliyorsunuz. Trt 1,2 ,3 ve 4.. Star televizyonu ( o zamanki adıyla Teleon) bunların ardından yayına girince otomatik olarak kumandalarda 5 nolu tuşa atandı bir çok evde..

Genelde alışkanlıklarını değiştirmeyen Türk halkının muhafazakar kesimi, artık kanal sayısı uydularla birlikte binleri bulsa da hep bu sırayı korudular.. Yaşı 50nin üstündekilere dikkat edin evlerinde kumanda hep böyle sıralıdır. TRT1 mutlaka 1. kanaldır.. Seyretse de seyretmese de.. :)))))

Hatta bu gelenek o kuşağın çocuklarında, hatta ve hatta mahallenin tv tamircisinde bile sürer durur. Öyle ki tamire verdiğiğiniz tvyi adam default olarak o şekide ayarlar

1 = TRT1 2 = TRT2 5 = Star.. :)

Konu uzatılıp sosyolojik tahliller de yapılabilir ama şu an 70'lerden beri süren TV macerası hakkında bunca yıllık gözlemlerime dayanarak söyleyeceklerim bu kadar..

-SoSi-