Pazartesi, Ocak 11

Australis


Bazı şeylere, olaylara, hatta basit tesadüflere çok büyük anlamlar yüklüyorum. Dün de böyle bir aydınlanma yaşadım. Berbat biten 2009 ve daha berbat başlayan 2010, radikal kararlar almak ve kaçık hayaller kurmak için zemin hazırlıyor. O saçma tesadüfler ise o planların şeklini belirliyor.

Eylem planı hazırlarken, dün sona eren U-20 Dünya Buz Hokeyi Şampiyonası imdadıma yetişti. Kewell sayesinde şampiyon olmalarını istediğim Avustralya takımı şampiyon oldu. Onlar şampiyonluğu kutlarken ben kaçık hayalimin yolunu, kaçış yolumu oraya çizsem mi diye düşünmeye başladım. Keza, takıma olan sempati Kewell ile başlasa da kafilenin rahat tavırları orası hakkında ufak bir fikre de neden oldu.

Güney'e kaçmak herkesin, özellikle bizim biraz daha büyüklerimizin en büyük hayali. Çoğunun da gerçekleştirmediği planı. Babam hariç. Geçen gün Zafer ile bunu konuşmuştuk. Madem güneye gideceğiz, en güneye gidelim. Güney Yarımküre bu iş için olabilirdi. Sadece şehir, bölge hatta ülke değiştirmek değil, artık yarımküreyi bile değiştirmek lazım.

İlk (hatta tek) Arjantin dedik o nedenle. Buenos Aires akla yattı. Ama dün Avustralya daha cazip geldi. Bir anda, nedensiz. Daha zor tabi orası ama hayal ulan bu işte, karışmayın.

Zafer'in blogunun ismi Los Lunes al Sol filmindeki bir replikten gelir. Aynı zamanda oradaki kahraman Santa'nın da hayalidir Avustralya.

Hem Avustralya için dünyanın en büyük adası demek mümkün. Ada fantazisi de Mediterraneo'dan geçti bana.

Avustralya kelimesinin kökü Australis'den geliyor. O da güney demek. Her genç, babasını geçmek ister. Güneyse bu da güney. Adaysa bu da ada. Gitmekse bu da gitmek. Hem de en büyüğünden. Neden olmasın?

Büyük ihtimal olmaz zaten, Arjantin olur belki ama. Neyse ben düşündüm, şimdi artık onlar düşünsün. g-e-l-i-y-o-r-u-z.. (Küçük harfle yazdım, kolpadan geliyoruz çünkü)

1 yorum:

zafer dedi ki...

- Avustralya.
Avustralya bir harika.

- Kaç kilometrekare
biliyor musun?

-Bunun on katı.

-Ya nüfus?

-Hiçbir fikrim yok.

-İspanya'nın yarısından az.

-Bir düşün.

-Düşün, kişi başına ne düşüyor.

-Burada, her şey boktan.

-Sana kendi payını veriyorlar.

-Öyle mi?

-Emekli olduğun zaman.

-Kanunları böyle.

-Bölüyorlar.

-Evet, yaptıkları,ülkenin alanını
yaşayan insan sayısına bölmek.

-Bilmiyorum. Diyelim...

-İki ya da üç
kilometrekare.

-Her ne kadarsa.

-Ve bunu, sana veriyorlar..

-Herkes kendi payını alıyor.

-Siktir.

-Düşünebiliyor musun?

-İşte, bu senin.

-Sonsuza kadar senin. Ve her ne
istersen yapabilirsin.

-Ve insanlar daha iyi haldeler.

-İklim sayesinde de.
Orası harika, Lino.

-Antipodlar.

-Antipodlar?

-Neden böyle denildiğini
biliyor musun?

-Çünkü ''zıt'' anlamına geliyor.

-''Antipodlar.''

-Antipodlar.

-Zıt.

-Buranın zıddı.

-Orada çalışabilirsin, burada çalışamazsın.

-Burada değil, orada iş kurabilirsin.

-''Antipodlar.''