Türkiye Kupası sayesinde bu sezon ikinci defa bir alt lig takımıyla karşılaştık. Bu maç için stadyuma gitmek, taraftarlığın en üst noktalarından biridir bence. Pazar günü 8 buçukta, ocak ayının ortasında, muhtelemen kazanacağın, hatta kaybetsen bile bir soruna yol açmayacak maça gitmenin akla ve mantığa bir uygun tarafı yok gibi gözüküyor.
Oysa var. Çünkü futboldan öğrendiğimiz onlarca şeyden biri, futbolda (ve tabi ki hayatta) her zaman her şeyin olabileceğidir.
Daha öncede çok kupa maçı oynadık. Alt lig takımlarıyla da. Farklı da yendik çok defa. Yani daha önce gördüğümüz onca şeyi bir kez daha görecektik. Yeni bir şey yaşanacağını sanmıyordum. O nedenle bir işim çıksa da maça gitmesem diye de düşünmedim değil. Fakat bu da bir kısır döngü. Hayatı Galatasaray üzerine kurunca, Denizli Belediyespor maçının saatinde seni maçtan alıkoyacak bir iş çıkmıyor.
İlk yarıda yaşanan herşeyi bu sezon daha önce yaşamaştık. Caner Erkin arka direğe gelip kafa golü atmıştı (Trabzonspor maçı). Barış Özbek bir devrede 2 gol atmıştı (Netenya maçı). Tribün maç kopunca Fenerbahçe tezahüratlarına girmişti (Dinamo Bükreş maçı). Son 3 ayda yaşanan şeyler bir kez daha yaşanıyordu.
Maç kopunca stadyumdan çıkıp sıcak evime gitmeyi bile aklımdan geçirdim. Daha önce hiç yapmadığım bir şeydi, cesaret bulamadım. Daha sonra pişman olabileceğim bir şey olabilirdi.
İkinci yarı başladı. Gol yedik. Sahada 37 numaralı bir çocuk koşuyor. Gençler oyuna giriyor, takıma ısınıyor. Bunları da daha önce yaşadık. Berkin, Çetin, Serdar. Peki bu hangisiydi.
Demir'e mesaj atıyorum; 37 numara kim diyorum. 5 dakika sonra o 37 numara 2 gol atmış şekilde tribünü selamlıyordu. Demir'den mesaj gelmiyor ama o esnada tüm Sami Yen çocuğun adını Türkiye'ye ezberletiyor.
Denizli Belediyespor maçı belki de 2 sene sonra unutulacak bir maç gibi duruyordu. Fakat şimdi, Emre Çolak takımda oynadıkça, yani umarım seneler sonra bile, muhabbetlerde geçecek bir maç konumuna geldi. Maçlara niye gidiyoruz, niye gitmeliyizin cevabını aldık. Yıllar sonra Emre Çolak'ın Sami Yen'de gol attığı ilk maçta ben oradaydım diyebilmenin hazzı için.
Maç için ekstra söylenecek pek birşey yok. Ama şunu yazmadan yazıyı noktalamak olmaz. Nonda'yı ıslıklayan, yuhalayan adamlar, ahlaksız, serefsiz, ikiyüzlü, nankör insanlardır. Kapalı'nın ortası 3-5 kişiyi tokatlasaydı üzülmezdim.
Nonda'nın maçı bırakıp tribünü selamlamasını görmek için bile maça gelinirdi. Anlık bir olaydı, youtube'da falan da göremez kimse. Biz gördük sadece.
''Bizim için sağ tarafa koy, Nonda koy, Nonda koy.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder