Pazartesi, Ocak 3

Beşiktaş 71 - Galatasaray 73


Mutluyum. Önce bu taraftan başlamalıyım. 4 günde 2 derbi kazandım. İkisini de yerinde izledim. Birinde kendimden geçecek kadar özgürdüm kendi evimdeydim. Galibiyeti doya doya yaşadım. Diğerinde rengimi belli etmedim. Sessiz kaldım. Dudakları ısırdık, tırnakları yedik. Sonunda kazandık. Federasyonun sitesini açıyorum: Lider Galatasaray yazıyor. Arkada diğerleri. Ne kadar güzel. Peri masalı. Devamı gelir mi? Hayalini kuruyorum.

Beşiktaş'ı yenmek zor ama açıkçası bekliyordum. Akatlar'da sanıyorum son 6 yılda 1 kez kaybettik. Oradan çıkabiliyoruz. Üstelik bu sene biraz daha iyi bir takımız. Tek korkum hafta içi yaşanan derbi rehavetiydi. Biraz sıkıntı oldu ama kazandık.

İşin duygusal yoğunluğunu kenara koyalım. Madem hayaller artıyor biraz gerçekçi olalım. Aslında kırmızı alarm içeren konu çok. Bunları Oktay Mahmudi çözecektir. Mesela dün yenilen 71 sayı oldukça düşündürücü. 3.periyotta 60'a takılıp kalmak, hücumda sayı üretememek sıkıntı. Aynısını, aynı zaman diliminde Fenerbahçe maçında da yaşamıştık. O maçta Fenerbahçe sayı atamadı, farkı açamadı. Bu maçta Beşiktaş attı ve 15 sayıyı kapadı.

Hücumda biraz daha efektif olursak güzel olacak. Rochestie ilginç bir oyun kurucu. Top ondayken "bu adamı nereden bulduk" diyorum. Savunmaya geçince bambaşka oluyor. Dün 5 top çalmış, bence daha fazlaydı sanki.

Tutku ise Fenerbahçe maçındaki kadar iyi değildi. Tutuktu. Ermal yıldızlaştı. 22 sayı attı, takımı taştı. Ermal varsa #bizimlekimsebasacikamaz

Shumpert en pis işlerin adamı, kısa zamanda çok iş yapıyor, önemli işleri yapıyor. Daha fazla süre alabilir. Andriç hala alışamadı sanki. Shipp takıma uydu, Rancik'e hastayız ama hala geçen senenin aşağısında. Tıpkı Evren gibi. Haluk Yıldırım arada geliyor, dışardan sokuyor , işini yapıyor, çıkıyor. Temiz.

Beşiktaş'ın serbest atışları atamaması ve aslında her maçta rakibin oradan sayı bulamaması şansımız. Sadece 5 hücum ribaundu alıp, 15 hücum ribaundu vermemiz zaafımız. Bunları hocamız düzeltir. Güveniyoruz.

Fakat yine de o 3.periyot, 15 sayıdan maçı verme noktasına gelmek. Şans yanımızda oldu. Biraz da Beşiktaş tribünü takımının yanında olmadı. İbre bize döndü.

Kendi sahanda derbi maçındasın. Az sonra maç başlayacak. Rakibin üzerine çökmen lazım, rakip topçuların bacaklarının titremesi lazım. Ama o esnada salona futbolcular geliyor. Herkesin ilgisi onlara dönüyor. Tribünler "Burası Portekiz buradan çıkış yok" diye bağırıyor.Bizim takım oldukça rahat. Oysa orası Akatlar ve zor deplasmandır. Portekiz olduğu zaman rakip için sorun yok.

Molalarda "Simao" diye bağırmak, "Almedia Fenerin anasını zik.." diye bağırmak. Oysa o maç Galatasaray maçı. Iverson 'a gazı vereceksin Galatasaray'ı yensin diye.

Gerçi Iverson'ın diğer oyunculardan daha çok pohpohlandığı gerçeği var. Herşey onun üzerine inşa edilmiş. Sahaya çıkış sırası bile.

Takım 10 sayı gerideyken sahaya dansçı kızların girmesini ise anlamlandıramıyorum. Herkes mutlu, keyifli. Oysa biraz agresif olmak gerekiyor o anlarda.

Neyse, bütün bu olanlar bize yaradı. Kazandık, mutluyuz. Etiler sokaklarında keyifle yürüdük. Haftaya pazar saat 1'de İpekçi'de Edirne Olin maçı. Geçen sene bu zamanlarda, "1 sene sonra Olin'le maç yapacaksınız" deselerdi, inanırdık. 2.Lig'de karşılaşırız diye düşünürdük. Şimdi Edirne Olin, İpekçi'ye geliyor, Lider Galatasaray ile oynamaya. Teşekkürler geçen seneki takım, teşekkürler bu seneki takım. Teşekkürler Cem Akdağ, teşekkürler Oktay Mahmudi.

Hiç yorum yok: