Daha önce yazdığım her şeyi yazacağım bu yazıda. Önce Ataköy. Mesela yarın sabah yine Topkapı'da olacağım ve oradan İpekçi'ye yürüyeceğim. Galatasaray maçı için. Oysa bu şehrin güzel semtleri var. O semtlerin salonları da var. Hem merkezi, hem de kaliteli semtler. Biri Ataköy. Sinan Erdem Salonu orada. Ataköy'de yürümek, hele güneşli günde ne kadar güzel oluyor. Sanıyorum en son Peralta ile "basketbolun 6 Kasım'ı" maçından (Fenerbahçe'den 30 küsür sayı yediğimiz maç) önce ve sonra yürümüştüm böyle bir havada. Ne güzel semt Ataköy, ne mutlu orada maçı olan taraftar.
Defalarca yazdığım bir başka şey. Beşiktaş maçı çok iyi oynadı. Yenildi; kırılma anlarından basit hatalar yaparak yenildi. Ama bu maç o kırılma anlarına nasıl geldi? Beşiktaş bir ara baya farklı öndeydi. Sonra hakemler sazı elıne aldı. En normal faullere sportmenlik çaldılar, BJK lehine göz yumdular. Bunlar daha önce de yaşanan şeyler. Efes Pilsen klasikleri. Ve bunun daha ötesi de var; saha dışında, federasyon kanalında. Hal böyle olunca, basketbol salonlarına gelmemiş birinin sırf hükümet karşıtlığından "Efes Pilsen kapanmasın" demesine illet oluyorum. Kapansın abi. Üzülmüyorum. Türk basketbolunu istediğin gibi yönetirsen biri de gelir ben hükümetim istediğim gibi yönetirim der. Biraz etme bulma dünyası. Eğer bugüne kadar eşitlikten bahsetmiyorsan; büyük balığın küçük balığı yemesinden dolayı şikayette bulunamazsın.
Beşiktaş maçın uzun bir bölümünde iyidi. Geçen hafta Akatlar'da son periyotta gördüğümüzü bu maçta periyot boyunca izledik. Iverson belki de geldiğinden beri en iyi ve verimli basketbolunu oynadı. Takımla arası çok iyi ama beklenen Iverson da değil. Şöyle diyelim; ben ondan her maç yüksek sayı atıp takımla sorun yaşayan hafif şımarık bir ABD'li rolü bekliyordum. O ise liseden çıkmış, Avrupa'ya gelmiş bir şeyler yapmak isteyen, sorunsuz ama kısıtlı (fakat verimli) rolü benimsemiş. Yanına da Chatman'ı alınca ikisi iyi işler yaptı.
En iyi işleri yapan ise Ogilvy oldu.18 sayı 14 ribaund, Cevher'in 27 sayısını gölgede bıraktı. Bekir, Mustafa ve Ignerski'nin etkisiz oyunları geçen haftadan devam edenlerdi. Zaten kısıtlı bir kadro olunca, sadece 3 oyuncunun eline bakmak yetersiz oluyor. Bu da maçın sonunda sıkıntı doğuruyor.
Efes'te öne çıkan ise bence Nachbar oldu. Aslında 5 periyotluk maçın 44 dakika 57 saniyesını konusmak biraz hobi. Maçın son 3 saniyesinde Chatman'ın yaptığı hata (rakibe yaptığı faul) geçen haftakı Iverson'ı anımsattı ve Beşiktaş'ın sonu oldu. Bu sefer de Chatman skoru bilmiyordu herhalde.
Güzel bir semtin güzeş salonunda güzel bir maç izledik. Hava güzeldi. Ekip güzeldi. Ama sonuç güzel olmadı. Evet, ne kadar ezeli rakip de olsa, Beşiktaş'ın (ve bazen Fenerbahçe'nin) Efes'i yenmesini isterim. Hem bu sefer yenselerdi bizim zirvede dolanmamız biraz daha uzun sürerdi. Bakalım yarın ne olur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder