Günlerdir beklediğimiz heyecanı yaşayamadık. 1 dakika bile.
Avrupa Kupası'nda ezeli rakibimize olmak, bizi haftalar boyunca heyecanlandırdı. Yenilsek, elensek bile onlarla bu organizasyonda maç yapmak keyifli olacaktı. Olmadı.
Maçın ilk dakikasından itibaren inanılmaz bir fark ortaya çıktı. Maçın en ufak anında bile "olur mu" diyemedik. Sebepleri çok.
Yerli kadro farkını hep yazdık. Güvenilen yıldızların güvensizliğini gördük. Potaya şut atmaya korkan basketbolcularımızı izledik.
Şöyle düşünün, rakibinizden 20 sayı fark yiyorsunuz. Hücumda şans yok girmiyor, savunmada başarılı değilsiniz, mücadele edecek özgüven de yok. Hepsine eyvallah. Ama bir basit mantıkla, 20 sayı fark yiyen takımın oyuncusu rakibine faul yapmaz mı? Elini kaldırıken rakibine çarpmaz mı? Galatasaray'da bugün 4 faul alan oyuncu yoktu. (Belki son anlarda biri olmuştur). Faul yapmak bile istemedi takım ve bizi hayal kırıklığına uğrattı.
Bu takım Cem Akdağ ile güzel günler yaşadı. En güzel günde Akdağ kadronun başında yoktu. Yerine başkası tercih edildi. Sonrasında ezeli rakibin hocası için yapılmayan kalmadı. Bu sayede hem ezeli rakibe, en güçlü rakibe daha iyi hoca getirme fırsatı verildi. Hem de o hocanın bir faydası görülmedi. Şu anda da coach konusunda sıkıntı var.
Yönetim, yalnız bırakmış. Caferağa'ya küfür yemeye giden başkan, kendi sahasındaki maça gelmemiş.
Taraftar 4.000 kişi belki. Salı günü Caferağa'ya gelenlerin 4 katı. Ama salonun yarısından fazlası boş. Çünkü salon soğuk, salon deplasman gibi. "Ayhan Şahenk güzeldi" günün en çok kullanılan cümlelerinden.
Tribün inanılmaz bir potansiyel. Maç boyunca susmuyor. 20 küsür sayı yerken bile. Ama öyle işler yapıyor ki, potansiyele yazık oluyor dedirtiyor.
Sonuç olarak, ah vah bile diyemeden 22 sayı farkla eleniyoruz. İlk maçta da 19 sayı fark vardı. Toplam 41 sayı sadece bu iki maçın, bu iki takımın farkı değil. İki camia arasında bu gün oluşan fark.
Mesela, bu farkı en çok, maçı Fenerbahçe TV'den izlemek zorunda kalan tüm Galatasaraylılar hissetmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder