Cumartesi, Şubat 26

Galatasaray 87 - 80 Trabzonspor


Cuma akşamı. Hava çok soğuk. Maddi sıkıntılar da var. Cuma akşamını Ayhan Şahenk'te geçirme kararım arkadaş çevremde çok tartışıldı, daha da tartışılacak.

Aslında maça gitmemin 1.nedeni maçın Ayhan Şahenk'te olması. Metroyla 10 dakika. Abdi İpekçi sıkıntılarını unutmak için ideal bir salon. Bu maç İpekçi'de olsa gitmezdim. Hatta bütün sezon Şahenk'te oynasak bu maça yine gitemzdim. Bir daha bu rahatı bulamayız diye maça gittik. Rakip de Trabzonspor olunca, bir nevi ezeli rakiplerden biri olunca maça gitmek cazip geldi. Nelerden vazgeçip gittiğim ayrı bir konu. Bunu da "bakın ne kadar emek verdım" demek için değil, blogunu okuduğunuz adamın kafasında rahatsızlık olduğunu anlamanız için yazıyorum.

Maçın başlamasına 15 dakika kala salona geldim. Galatasaray tribünü çok değişti. Artık herkes bilet satın alıyor. Daha doğrusu herkes bedava bilet alamıyor. Hatta biletsiz girenler, çocuklu anneler ve babalar oluyor. Öncelik onlarda. Bizim de artık öğrenci olmadığımız suratımızdan belli oluyor herhalde.

Maça çok iyi başladık. O kadar iyi başladık ki, sıkıldım; arkadaşlarıma "boşuna gelmişim takım rahat oynuyor" mesajları attım. Önce 8-2, sonra 15-4 oldu skor. İlk periyot ise 29-17 sonlandı. Herşey çok güzel giderken yine takım dağıldı. Fark 1 sayıya kadar indi. Devre öyle bitti.

Burada Oktay Mahmudi'ye parantez. Seviyoruz, güveniyoruz eyvallah. Ama çok agresif, çok sinirli. Belki bir basketbol antrenörü öyle olmalı, bilemiyorum. Bu maçı tam benchin arkasından izledim. Ben bile tırstım, oyuncuların suratı 12 sayı öndeyken bile asıktı. Şimdi skorlara bakınca insanlar "ilk periyotta farkı açan Galatasaray, rehavet nedeniyle maçı zora soktu" diyecektir. Hiç öyle değil. Takım 12 sayı öndeyken ne yapacağını bilmeyen bir haldeydi. Şaşkın daha doğrusu ürkekti. Mahmudi oyuncu değişikliği kutularını devirdi, oyuncuları azarladı, hakemlere gider yaptı. Bir ara amiyane tabirle Shumpert'ın ağzına sıçacak sandım. Gerçi Shumpert de saçma işler yaptı. Shumpert'ın takımın en skorer oyuncusu olması da enteresan. Bilmiyorum, bu kadar sert olmaya gerçekten gerek var mı?

Burada sazı eline alan Ermal oldu. Evren ve Melih'ten sonra en az oynayan oyuncuydu ama kenarda çok büyük işler yaptı. Melih'in soktuğu 3'lükte en çok o sevindi, Caner'in kafasını okşadı, Shumpert'ın sırtını sıvazladı.. Maçta daha çok benchi izledim. Ve belki ben abartıyorum ama Ermal gibi bir oyuncunun olması, takımda olması, oynamasa bile benchte oturması çok önemli.

İkinci yarı başa baş geçti. Hep geriden gelen Trabzonspor bir ara öne de geçti. Rasiç ve Milosveiç yok diye seviniyorduk Wright (Ali Karadeniz) çıktı, 33 sayı bıraktı. Trabzonspor'un iki önemli eksik ve farklı sonlanan ilk periyota rağmen maça tutunması takdir edilesi.

Tutku-Rancik-Ermal (son 2si az oynadı) 4er asistle oynaması önemli. Takımın en çok ribaund alan isminin 2 metre altındaki boya sahip Caner olması düşünürücü. Caner için şunu da ekleyelim, bu sezonun en verimli maçını oynamış olabilir. Daha iyi bir Caner olabileceğini biliyoruz, bekliyoruz. Trabzon doğumlu oyuncu Trabzonspor maçından sonra kendini bulmuş olsun.

Maçın sonlarında savunmamız devreye girebildi. Bu sayede maçı koparabildik. Kaza yaşayabilirdik, olmadı. Kazanmak güzel. Üstelik Efes maçı öncesi. Haftaya bence anlamlı bir maç oynanacak. Biraz rüştünü ispat etme maçı. İyisiyle kötüsüyle takım buraya kadar geldi. Mart ayında ligin ilk 2 sırasında. Play-Off için umutlanabilir miyiz, yoksa gelişimin tamamlanması için bir sezon daha mı beklemek gerek, bunu cumartesi günü İpekçi'de göreceğiz.

Hiç yorum yok: