Salı, Aralık 7

İnna Fetahna Leke Fethan Mübina

Yalan yok; Mustafa Cengiz adeta piyangodan Galatasaray başkanı oldu. Öyle bir dönemde kulübün başına geçti ki, resmen oluşan fırsatı kullandı.

Böyle bir giriş yapınca hakkında kötü ifadeler kullanılacakmış gibi duruyor. Alakası yok. Fakat gerçekler böyleydi. Başkan olmasa kendisini tanımayacaktık bile. Aday olduğunda bile kendisini bilmiyorduk. Daha önce bir yöneticilik geçmişi yoktu. Liseli de değildi. Kulübe dair en gizli bilgilerin sahibi liseli dostlarımıza sorduğumuzda, hakkında detaylı cevap bulamıyorduk.

Fakat Cengiz girdiği seçimi kazandı. Hatta iki adaylı seçimi bile yüzde 49'luk oranla kazandı. Yani rakibi Dursun Özbek, o kadar 'istenmeyen adam' olmuştu ki, Cengiz'in çoğunluğu almasına bile gerek kalmadı. Zaten Özbek'in karşısında kim olsa o kazanacaktı. Taşın altına elini sokan Cengiz oldu, o kazandı.

O seçim sayesinde tanıdık kendisini. İyi ki de tanımışız. Çok farklı bir başkan profili çıktı karşımıza. Önce hemen, "Yeni başkan Mustafa Cengiz kimdir?" başlıklı haberlerin altını okuduk.

Gaziantep doğumlu. Mülkiye'den mezun. 80 öncesi devletin birçok kademesinde çalışmış. 80 sonrasında devletten ayrılıp kendi işini kurmuş. İngilizce ve Fransızca biliyor. Galatasaraylılar için normal durum ama yanında bir de Arapça eklemiş. Yıllarca Orta Doğu'da bulunmuş. Batı'ya aşina, doğunun içinde...

Sentezlerin adamı olduğu belli. Konuşmaları da ona uygun ilerledi. Zaten diğerlerinden ayrılan profilini en net konuşmalarında gördük. Hitabeti çok güçlü değildi. Bazen freni patlayarak gidiyordu. Kantarın topuzunu kaçırıp sertleşiyordu. Ses tonu hiç etkileyici değildi. Zaman zaman da cinsiyetçiliğin sınırlarında dolaşıyordu. Fakat içeriğin özünü dinleyince, hatta daha çok okuyunca, karşı tarafa bir ufuk açıyordu.

Yeri geliyor Albert Camus ile başladığı cümleyi Descartes ile bitiriyor, yeri geliyor Ömer Hayyam'dan alıntı yapıyor, yeri geliyor Spinoza'yı önümüze düşürüyordu.

Rusya yerine hâlâ Sovyetler diyordu ve nedense bu benim çok hoşuma gidiyordu.

Eskiye, unutulana sırtını dönmemiş onu yanında getirmişti. Fakat yenilere de duvar örmemişti. pubG oynamayı sevdiğin ama beceremediğini söylüyordu mesela. Ben öyle oyunları oynamayı sevmem ama onun oynadığını öğrenince takdir etmiştim. 'Eskilerden"di ama kendi zamanının değerlerine ve alışkanlıklara sıkışmış bir "eski kafa" değildi. 

İyi başkan mıydı? Değildi. Ama kötü de değildi. En azından kendi bildiği doğrular üzerinden gitti. Bunu yaparken kendi menfaatini gözettiğini de düşünmüyorum. İnşallah yanılmıyorumdur. Zaten başkanlığını değerlendirecek noktada değiliz. Kongreler, ibralar bunun için yapıldı. Geriye bir ömür kaldı. Onu da değerlendirmek haddimize değil ama karşımıza çıkan profilin bize bıraktığı izleri es geçmemek lazım.

Bir de tabi işin duygusal tarafı var. Her insanı etkileyecek şekilde, hızlı ve sert bir biçimde, önümüzde eridi gitti. Hastalandı, ameliyatlara girdi. Kilolar verdi. Sesi kısıldı. Sonra karşımıza çıkıp basın toplantıları düzenledi. Kongreler, teknik direktörler, MHK, lig yarışı falan dedi. Onu o halde görüp de ne dediğini merak etmek ve dediklerini tartışmak çok acayip bir durumdu.

Bir yanım bu hastalık illetini görünce "Keşke Galatasaray başkanı olmasaydı ve koltukta kalmak için inat etmeseydi" diyor, bir yanım da "İyi ki Galatasaray başkanı oldu da onun gibi farklı birini tanıdık" diyor.

Sonuç olarak; ben ondan razıyım.

Allah rahmet eylesin ve "İnna fetahna leke fethan mübina"

1 yorum:

Adsız dedi ki...

kötü değil çok iyi başkandı. kendi başarısızlığını kanser olmuş bir insanın üstüne yıkmak için her türlü algıyı yapacak karakterde bi hoca yüzünden (hastalığın da etkisiyle) siniri bozuldu dengesizleşti hatalı kararlar verdi evet. ki ona rağmen takım bir kez daha şampiyon oluyordu. hatta düşününce 2021 lig 2018 süper kupa ile 6 kupası olacaktı.

faruk süren sonrası en iyi başkan olabilir. hatta öyle. aysal'ı geçti bence, adnan polat berbattı, canaydın'a 1 gün rahmet dilemedim, dursun ölse yine dilemem.

ffp döneminde 40 tane transfer yaptı (yine transfer oburu malum zata beğendiremedi ayrı) kadıköy'de 2 zafer, ve o meşhur sure. o pankart bence ilelebet bir köşede asılı kalmalı ama sanmıyorum yapacaklarını.

liseli naziler tarafından ibra edilmemek gibi bir skandalı da yaşadı. o naziler dursun u ibra ettiler. neler neler çekti mekanı cennet olsun.