Norveç Ligi'nde 2021 sezonu sona erdi. Yakından takip edebildiğimiz lige kısa bir bakış atalım.
Bu sezon şampiyon yine Bodo-Glimt oldu. Fakat son şampiyon, unvanını korurken biraz zorlandı. Geçen sene güle oynayan şampiyon olan, her maçta rakiplerine gol yağdıran, bahisseverlerin gözbebeğine dönüşen takım, bu sefer işi son maça bıraktı. Bunun nedeni de sezon başlangıcında kaybedilen puanlardı.
Geçen sezon sadece bir kere yenilen ve dört maçta puan kaybeden Bodo, bu sefer ilk 10 haftada 10 puan kaybetti. Sezon boyunca üç kez yenildi. Fakat Temmuz ayıyla beraber çıkışa geçti. Haziran ayındaki 1-0'lık Sandefjord yenilgisi, son darbeydi. Devamındaki 18 maçta yenilmediler. Fakat geçen sezon 81 puanda kapattıkları ligde bu sefer 63 puan toplayabildiler. Hatta geçen sezon 103 gol atarak tarihe geçmişlerdi. Bu sezon gol sayıları neredeyse yarı yarıya düştü ve 59'da kaldı. Ligin en golcü takımı değillerdi ama 25 golle en az gol yiyeni oldular.
Tabi kadrodan çıkan oyuncular önemli kayıplardı. Alışmak da zorlandılar. Jens Hauge, geçen sezon bitmeden Milan'ın yolunu tutmuştu. Geçen sezonun gol kralı Kasper Junker de sezon başında Japonya'ya uçtu. Adı Fenerbahçe ile anılan Zinckernagel de İngiltere'ye transfer oldu. Haliyle sezona başlamak ve iyi bir giriş yapmak kolay olmadı.
21 yaşındaki Erik Botheim'ın takıma ısınması şampiyonluğun anahtarlarından oldu. Kasımpaşa'da varlık gösteremeyen Gilbert Koomson, burada katkı veren isime dönüştü. Adı birçok takımla yazılan 23 yaşındaki Solbakken, devre arası transferi Amahl Pellegrino (gelir gelmez ilk maçında hat-trick yaptı) ve Ligue 1 takımlarının gözdesi Patrick Berg şampiyonlukta pay sahibi diğer isimlerdi. Teknik direktör Kjtil Knutsen de, 2011-2012'deki Ole Gunnar Solskjaer'den sonra ligde üst üste iki şampiyonluk kazanan ilk hoca oldu.
Geçen sezon 62 puan toplayarak ikinci olan Molde, bu sefer 60 puanla Bodo'nun gerisinde kaldı Son beş sezonda dördüncü kez ikincilik. Başarı mı başarısızlık mı? Uzun uzun tartışmak lazım. Aslında bu sezon şampiyonluk biraz daha yakındı. Bir ara liderlik koltuğuna oturan takım, oralarda gaza basabilirdi. Olmayınca yeri değişmedi.
Sezonun sondan bir önceki haftası nefes kesti diyebiliriz. Bodo, haftaya üç puanla önde girdi. Kendi evinde küme düşme hattındaki Brann ile karşılaşacaktı. Molde ise artık pek amacı kalmayan Lilleström'u konuk edecekti. Aslında Bodo'nun şampiyonluğu garantilemesi mümkündü ama beklenti iki takımın da kazanacağı yönündeydi. Tam tersi oldu. Fırsat Molde'nin ayağına geldi. Bodo 2-0 öne geçtiği maçta rakibi ile 2-2 berabere kaldı. Son golü son dakikada yedi. Molde ise aynı dakikalarda 3-2 öndeydi. Kazansa puan farkını bire indirecekti. Fakat bir son dakika golü de onlar yedi. Karşılaşma 3-3 bitince Bodo derin bir nefes aldı.
İki takım arasında oynanan iki maçı da deplasmanda olanların 2-0 kazanması bir başka ilginç noktaydı. Bodo zaten Molde'ye kıyasla daha iyi ve daha oturmuş bir takım. Şampiyon olması şaşırtıcı değil. Fakat Molde'nin zaman zaman aldığı garip yenilgiler de hiç beklenmiyordu. Mesela deplasmanda Stromsgodset'ten 6 gol yemek veya küme düşen Mjondalen ile 0-0 berabere kalmak gibi. Oradan çıkacak beş puan Molde'yi şampiyon yapacaktı.
Molde şampiyon olamadı ama en azından ligin en çok gol atan takımı (70) oldu ve ligin gol kralını çıkardı. O noktada da çok heyecanlı bir çekişme vardı. Molde'nin 27 yaşındaki oyuncusu Ohi Anthony Omoijuanfo ile Lilleström'den Thomas Lehne Olsen kıyasıya bir kapışmaya girdiler. İlginç bir şekilde iki oyuncu da son haftaları sessiz geçirdi. Olsen bu dönemde ufak ufak farkı kapattı. 29. haftaya haftaya aynı gol sayısıyla girdiler. 3-3 biten karşılıklı maçta birer gol kaydettiler. Son haftada ise Olsen suskun kaldı ama Omoijuanfo, Haugesund deplasmanında fileleri havalandırınca ligin yeni kralı oldu.
Ligde gol kralı olan son sekiz oyuncunun üçünün Türkiye'ye geldiğini düşürsek (Kjartansson, Söderlund ve Börven) Omoijuanfo için de bir uçak bileti bakılabilir.
Benim favori takımım ise tıpkı geçen sezon olduğu gibi yine Viking'di. Sezona teknik direktör değiştirerek ve biraz kötü girdiler ama ikinci yarıda müthişlerdi. Son 17 maçta sadece iki kere yenildiler; ki biri zaten şampiyon Bodo'ya karşıydı. Geçen sezonun sonunda (yani bizim devre arasında) Konyaspor'a transfer olan Zymer Bytyqi'yi ilk başta biraz aradılar. Fakat sezonu 22 golle tamamlayan kaptan Veton Berisha önderliğinde müthiş iş çıkardılar. İzlemesi en keyifli takımlardan biriydi. Ofansif gücü çok yüksekti, her maç gol yağmuru vardı. İddaa diliyle 30 maçın 22'si 2.5 gol üstü bitti. Daha yüksek sayıya ulaşan bir takım yok. Göztepe'den dönen Zlatko Tripic de ligin Alex de Souza'sı gibiydi. Duran toplarda attığı goller ve yaptı asistler lige renk kattı. Yeni Zelandalı Joe Bell de çok beğendim, akıl dolu bir oyuncu olarak göz kamaştırdı.
Önümüzdeki sezon Bodo'yu Şampiyonlar Ligi elemesinde, Molde ve Viking'i de Konferans Ligi elemelerinde göreceğiz. Fakat Bodo'nun bu sezon mesaisi henüz bitmedi. Konferans Ligi'nde yola devam ediyorlar ve Şubat ayında Celtic ile karşılaşacaklar.
Biraz da küme düşme hattına bakalım. Geçen sezon play-out ile yırtan Mjondalen bu sefer tutunamadı ve lige son sıradan veda etti. Uzun süre 14. sırada tutunan Stabaek ise son üç maçında sadece bir puan alınca lige veda etti. Stabaek ligde sekiz sezonun ardından küme düştü. 16 yaşındaki Antonio Nusa ise sezona kattıkları tek pozitiflikti.
2007'de şampiyonluk kazanan ve ülkenin en müreffeh şehirlerinden Bergen'in temsilcisi Brann ise play-out oynamak zorunda kaldı. Kırmızı-beyazlılar kesinlikle sezonun en şanssız takımıydı. Oynadıkları futbolla en azından orta sıralarda kalabilirdi. Fakat öyle maçlar öyle savunma hataları yaptılar ki, 14. bitirmeye dua bile edebilecek noktaya geldiler. Sezon içinde sık sık penaltı kaçırdılar. 8 maçta öne geçmelerine rağmen kazanamadılar. Hemen her maç rakip kaleye 10'dan fazla şut çektiler ama maç başına gol ortalamaları 1.5'u bile bulamadı. Son dakikalarda çok fazla gol yediler. Ekim ayında oynanan Stabaek maçında son dakikada gol atamasalar (maç 1-1 sona erdi) ligin kaderi değişecekti. O sayede play-out oynamaya hak kazandılar.
Fakat şanssızlıklar orada da devam etti. Brann play-out finalinde alt ligin üçüncüsü Jerv ile karşılaştı. Oslo'da tek maç üzerinden oynana kader maçında Brann yine dünyaları kaçırdı. Rakip kaleye 33 şut çekti. Jerv ise sadece 1 isabetli şut bulabildi. Buna rağmen normal süre 1-1 sona erdi. Üstelik Brann 90 dakika içinde iki de penaltı kaçırdı. Tıpkı normal sezonda olduğu gibi...
Uzatmalar daha da jötü başladı Brann için. Hem gol yediler hem kırmızı kart görerek 10 kişi kaldılar. 112. dakikada skor 1-3 olunca Brann'ın dönme şansı yok gibiydi. Fakat kalan sekiz dakikada dört gol daha oldu ve maç 4-4 sona erdi. Penaltılarda Brann öne bile geçti ama bu sezon onlar için yazılmamıştı. Beni beğendiğim Fin orta saha Robert Taylor'ın kaçırdığı penaltının ardından Jerv lige yükseldi, Brann ligden düştü.
Brann sezon boyunca deplasmanda sadece bir kez kazanabildi. Bu maçı da deplasman sayılacak şekilde, tarafsız sahada oynadı ve yine kazanamadılar.. Belki iki maç üzerinden oynansaydı ligde kalabilirlerdi. Ben açıkçası ligde kalmalarını isterdim, zira iyi top oynuyorlardı. Fakat girmeyen toplar işi buraya kadar getirdi.
Bu arada birkaç oyuncudan bahsedelim. Geçen sezon çok beğendiğim Mushaga Bakenga, bu sezona da 11 maçta 11 gol atarak başladı. Fakat Odds onu elinde tutamadı. Oyuncu Japonya Ligi takımlarından Tokushima Vortis'e transfer oldu. Odds onun gidişinin ardından bir türlü istikrar sağlayamadı. Geçen sezonu yedinci bitirmişlerdi, bu sezon 13. sırada kaldılar. Sezonun ikinci yarısında sadece iki maç kazandılar. Bunlardan biri, son haftadaki Stabaek maçıydı. Bu sayede düşeni ve kalanı belirlemiş oldular.
Sarpsborg'dan Ibrahima Kone, geçen sene Adana Demirspor'da top koşturmuş ama hiç dikkat çekmemişti. Bu sezon Sarpsborg formasıyla 11 gole imza attı. Bir maçta dört gol atması bu rakamı yukarıya çekse de saha içi performansı da fena değildi.
Rosenborg artık şampiyonluk yarışlarına giremiyor. Bunun nedeni Kristoffer Zachariassen. Başarılı orta saha oyuncusu sakatlandığında maç kazanmakta zorlandılar. Yaz mevsiminde de onu Ferencvaros'a yolladılar. Haliyle sezonun ikinci yarısında vasat bir Rosenborg izledik.
Ligin asist kralı ise Lillestörm'den Gjermund Asen oldu. 30 yaşındaki oyuncu bunun için partneri Olsen'e çok şey borçlu.
Güzel bir sezon oldu. VAR'ın olmadığı nadir liglerden. Kalite düşük ama oyunu oynamak isteyenler revaçta. Sezonun son maçında olduğu gibi, her an her yerden goller çıkabilir. Keyif almak için bire bir. Artık yeni sezonu bekleyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder