Perşembe, Aralık 30

The Man Who Shot Liberty Valance


James Stewart, 1939 yılında Washington'a gitmişti.

1962'ye geldiğimizde halen genç görünen fiziğiyle bu sefer Batı'ya yolculuk yaptı. Zaten 53 yaşında olan Stewart, üniversiteden yeni mezun olmuş 30'larındaki bir avukatı canlandırıyordu. Batı'da ise onu 54 yaşındaki John Wayne karşılıyordu.

Birbirinden farklı bu iki karakterin (Ranson ve Tom) birlikteliği, Batı'nın haydutlarının diz çökmesini sağlıyor. ABD Western'lerinin dayanak noktası olan Kızılderili ordularıyla savaş hikayeleri, bu sefer karşımıza çıkmıyor. Filmde tek bir Kızılderili yok. Zaten filmde silahlar az konuşuyor. Anayasa, kanun, hukuk, insan hakları gibi kavramlar ön plana çıkarılıyor. 

Hatta ABD toplumunu ve ulus bilincini güçlendiren Western türünün, 1962'de o kültürü eleştirecek (tabi ki haddini aşmayarak) bir film çıkarması ilginç bulunabilir. Bu türün en önemli ve en üretken (144 film) yönetmenlerinden John Ford'un da herhalde diğerlerinden ayrılan filmi olarak bir köşede durabilir.

Eh ne de olsa 20'ler, 30'lar, 40'lar geride kalmıştır. ABD'nin bir düşmana hazırlanma durumu ortadan kalkmış, savaşlar çağı sona ermiştir. Artık başka şeyler konuşma zamanıdır. Sinema da buna göre hareket eder.

Bir tane kötü, gaddar, vandal bir karakterimiz var. Karşısında da akıl ve bileğin ittifak kurduğu bir iyiler ordusu var. Bu açıdan benzer yıllarda Türk sinemasında karşımıza çıkan Güneydoğu filmlerine de benzetebiliriz. Köye 'medeniyet' getiren Cumhuriyet çocukları (avukatlar, komutanlar, öğretmenler) ve onların karşısında duran yobaz ağalar. Tabi ki başkentin yolladığı çocuğa kol kanat geren eğitimsiz ama yürekli bir yerli...

Haliyle hem alışkanlıklarımızdan hem de karakterlerin henüz ilk başta yarattığı çatışmadan dolayı filmin varacağı yeri kestirebiliyoruz. Buna rağmen sonuna kadar izlettirmeyi başarıyor. Zaten öykünün sonunda izleyicinin kafasında soru işaretleri yaratan harika bir tartışma noktası mevcut. Sırf bu sayede diğer Western'lerden biraz daha ayrılıp bir 'klasik' haline gelmeyi hak ediyor. Hatta belki de türünü 'politik-western' olarak tanımlayıp, bulunduğu yerde yalnız kalmayı da başarıyor. 

Aradan geçen 60 yılda değerini kaybetmeme nedeni de burada yatıyor. Tabi ki etkileyici oyuncuları ve başarılı yönetmeni saymadan olmaz. 


Hiç yorum yok: