Cumartesi, Aralık 11

Liderler

Başlık ve fotoğraf biraz sarı-kırmızı kokabilir ama yazımızda Galatasaray'dan bahsetmeyeceğiz, sadece biraz hafıza tazeleyeceğiz. Galatasaray'ın Avrupa Ligi'nde yakaladığı liderliğin benzerini başaran Türk takımlarını anacağız.

Şampiyonlar Ligi karnemiz liderlik konusunda biraz verimsiz. 2017-18'deki Beşiktaş'ın namağlup liderliği, nadide bir parça olarak duvarda asılı. Fakat Avrupa Ligi öyle değil. Süper Lig takımları (altı takım) tam 10 kez gruplarını lider olarak bitirdiler.

Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'un bunu başarması şaşırtıcı değil. Fakat listede Osmanlıspor ve Başakşehir de var.

En çok puanı toplayarak lider olan takım Fenerbahçe. Bunu da ilk liderliğinde başardı. 2009-10 sezonunda sarı-laciverli takım, altı maçta 15 puan topladı. Aynı sezonun sonunda Süper Lig şampiyonluğunu bir kez daha son maçta kaçıracak Christoph Daum, aslında fena olmayan bir Avrupa sezonu geçirmişti.

Gerçi gruptaki takımlar birçok kişi için kolay gözüküyordu. Fakat ilk maçta Twente'ye Kadıköy'de yenilince kazan kaynamaya başladı. Sonrasında ise beş galibiyet geldi. Bu sezonun yıldızı FC Sheriff ve S.Bükreş ikişer kez alt edildi. Twente'den de rövanş alındı. Tıpkı bu sezonki Galatasaray gibi, altı maçın dördünde gol yemedi Fenerbahçe. Ayrıca o dört maçın tamamını da 1-0'lık skorla kazandı.

Türkiye açısından güzel bir dönemdi, zira aynı sezonda Galatasaray da kendi grubunu lider bitirmişti. Frank Rijkaard önderliğindeki sarı-kırmızılılar, Panathinaikos, Dinamo Bükreş ve S.Graz'dan oluşan grubu 13 puan toplayarak geçti. Galatasaray, son maçta S.Graz'ı yenseydi Fenerbahçe'nin 15 puanlık rekorunu, 16'ya çıkartarak elinde bulunduracaktı. 

O dönemde blogu takip edenler, gruptaki bazı maçları yerinden izlediğimizi hatırlayacaktır. Son 32'de Galatasaray, Arda Turan'ın santrfor çıktığı maçta Simao, rahmetli Reyes, Servet'in sakatladığı Agüero ve Forlan gibi oyunculara sahip A.Madrid'e yenilerek elendi.

Fenerbahçe ise Emre Belözoğlu'nun muhteşem oynadığı maçta Lille ile 1-1 berabere kalarak aynı turda, aynı günde kupaya veda etti. Hazard, Aubameyang, Gervinho gibi oyunculara sahip Lille'e son anlarda turu getiren golü stoper Adil Rami atmış, o da daha sonra Fenerbahçe'ye gelmişti ama konumuz bu değil.

Liderlerimizden devam edelim. İki sezon sonra zirve Beşiktaş'ın oldu. Stoke, Dinamo Kiev ve Maccabi Tel Avivli grubu en çok Quaresma'nın muhteşem golü ile hatırlıyorum. Liderliği getiren maç ise Dolmabahçe'de oynandı. Beşiktaş 1-0 geriye düştüğü Stoke maçında zor anlar yaşadı. Fakat ikinci yarıda Matt Upson kırmızı kart görünce ve ardından penaltı ile skor 1-1'e gelince, Carvalhal'ın öğrencileri için yol açıldı. Devamında Braga'yı eleyen Beşiktaş, son 16'da  iki maçta altı gol yiyerek (kalede Cenk Gönen) Atletico'ya elendi.

Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'yi yarı finale taşıdığı efsane sezonda grubu lider bitirmesi şaşırtıcı değildi. Fakat grup da zordu. Kadıköy'de 2-2'lik Marsilya beraberliğ ile başlayan serüven Alex, Valbuena ve Aykut Kocaman'ı bir araya getirmişti. Bir sonraki maçta rakip Mönchengladbach'tı. Alex artık Fenerbahçe'de değildi, ben de Uğur Ozan Sulak ile Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan basketbol maçını izlemek için İzmir'e gitmiştim. O akşam Almanya'da 4-2 kazanan sarı-lacivertliler, grubu 13 puanla lider bitmiş ve Mayıs ayına kadar turnuvanın içinde kalmıştı.

Bir sonraki sezon Mustafa Reşit Akçay, Trabzonspor'u grup lideri yapmıştı ama bir sonraki eleme maçında takımın başında Hami Mandıralı vardı.  Bordo-mavili takım Lazio, Apollon ve Legia Varşovalı grupta 14 puan topladı. Fenerbahçe'nin 15 puanından sonraki en yüksek rakam. Üstelik hiç bir rakibine de yenilmedi. Hatta ilginçtir, yine grubun liderlik maçında temsilcimiz Roma'da Lazio ile karşılaştı ve maç 0-0 bitince liderliği eline geçirdi. 

Fakat ligdeki istikrarsız sonuçlar Akçay'ın biletinin kesilmesine neden oldu. Galatasaray, o günlerde Şampiyonlar Ligi gruplarında Juventus'a "Arriverdeci" demişti. O sürecin devamında Trabzonspor'un rakibi, yukarıdan elenen Juventus oldu. İki maç da 2-0 sona erdi ve Trabzonspor'un macerası sona erdi.

2014-15'e geliyoruz. Yine yenilgisiz bir liderimiz var. Bu sefer Beşiktaş... Slaven Bilic'i Premier Lig'e taşıyan sezona siyah-beyazlılar, başa baş oynadıkları Arsenal maçlarıyla başladı. Fakat ön eleme maçlarında Şampiyonlar Ligi bileti gelmedi. Sonra Feyenoord'u eleyerek kendini Avrupa Ligi gruplarına attı. Orada Asteras, Tottenham ve Partizan'ı eledi. Liderlik maçında Tottenham'ı konuk ettiklerinde, ben bir pizzacıda çalışıyordum. Pochettino'nun takımı, Cenk Tosun'un golüne engel olamayarak evine ikinci olarak döndü. 

Çok sevdiğim dayımın vefat ettiği Şubat ayında Liverpool'u eleyen Beşiktaş, Mart ayında Bolingoli Mbombo'nun yıldızlaştığı maçta C.Brugge'a elendi.

2016-17 sezonunda Fenerbahçe, üçüncü kez gruptan lider çıktı. Vitor Pereira ile sezona giren sarı-lacivertliler, Şampiyonlar Ligi'nde Monaco'ya elenmenin faturasını Portekizli teknik direktörü çıkardı ve yola Dirk Advocaat ile devam etti. Monaco, o sezon Şampiyonlar Ligi yarı finaline yürürken, Fenerbahçe de Zorya, Manchester United, Feyenoord'lu grubu 13 puanla noktaladı. Bir sonraki turda Krasnodar'a, bu sezon Lokomotif formasıyla Galatasaray'a rakip olan Smolov'un golüyle elendi.

O sezonun tek lideri Fenerbahçe değildi. Mustafa Reşit Akçay bir kez daha sahneye çıktı ve Avrupa Ligi gruplarında iki kez liderlik yaşayan tek Türk hoca oldu. Akçay, Osmanlıspor'u Villarreal, Zurich ve S.Bükreşli gruptan 10 puanla lider çıkardı. Badou Ndiaye, Aminu Umar, Raul Rusescu, Pierre Webo, Tiago Pintolu takım, grup sonrası ilk turda Olympiakos'a elendi.

Son olarak Başakşehir... Okan Buruk, takımdaki ilk sezonunda Avrupa Ligi'ne kötü başlamıştı. Roma'ya 4-0 yenilen ve Mönchengladbach ile 1-1 berabere kalan Başakşehir için pek umutlu bir gelecek gözükmüyordu. Fakat geri kalan dört maçta (grubun diğer takımı Wolfsberger) üç galibiyet alınca ufak çaplı bir mucizeye imza attı. Almanya'daki son maçta Marco Rose'nin takımını İrfan Can ve son dakikada Crivelli'nin golleriyle yenerek liderlik koltuğuna oturdu. Bir sonraki turda da Sporting'i elemeyi başardı.  Ardından da Kopenhag'i İstanbul'da 1-0 yendi. Fakat devamında araya pandemi girdi. Başakşehir, beş ay sonraki rövanşı 3-0 kaybedince yola devam edemedi.

12 yıl, 10 farklı takım. Unutulmaz maçlar, unutulmaz goller, acı-tatlı hatıralar. Liderlik bahane. Ortak bir nokta bulup geçmişe bakmak ve zaman geçirmek güzel oldu sadece...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

konferans ligine gerek var mıydı sence? bu kadarı da ayıp artık.
avrupa liginin prim ve ödüllerini 2 ile çarpsan çok daha cazip bir kupa olurdu zaten. şu tablo ortada. bütçen var işte. paran yok değil.
yeni turnuva icat edeceğine katılımı 6.5 milyon, galibiyeti 1.2 milyon falan yapsana mis gibi.

https://pbs.twimg.com/media/E7zXTTVWEAQOgv1?format=jpg&name=4096x4096

kutay dedi ki...

Bence gerek yoktu ama Avrupa Ligi bu sayede daha rekabetçi ve izlenir oldu.

Avrupa kupalarına bir düzenleme gerekiyor kesinlikle ama Konferans Ligi bir çözüm olmaz. Öte yandan, ilk 5 ülke dışında kalanlar için de küçümsenecek bir turnuva değil.