Cuma, Şubat 26

Galatasaray 1-2 Atletico Madrid


20 saat geçti. Bu kadar soğumak yeter herhalde. Hamburg maçıyla kıyaslamak mümkün değil dün geceyi. Onla kıyaslamak için önce oynanacak finalin Kadıköy'de olması gerekir. Hamburg maçından sonra 3 gün kendime gelemedim. Tam kendime gelecekken Eskişehirspor yendi. Şimdi öyle değil. Üzüntüden çok sinir var.

Çok fazla uzatmaya gerek yok. Herkes uzatacak zaten. Herkesin hatası, yanlışı var Onları da söylemeye gerek yok, herkes söyleyecek zaten. Sadece şu hikayeyi anlatmak istiyorum:

2002'de çok zayıf kadroyla çeyrek finalin eşiğinden dönmüştük Şampiyonlar Ligi'nde. Gruptaki son maçta yine bir İspanyol takımına, Barcelona'ya, ofsayttan bir golle yenilmiştik. Tek yenilgiyle elenmiştik. Sami Yen'de bilmemkaç maç sonra Avrupa Kupası maçı kaybetmiştik.

O maçtan sonra, çok değil yaklaşık 10 dakika sonra Bülent Korkmaz çıktı mikrofanlara. Geçen sene çok üzse, çok kızdırsa da bizi "Büyük Kaptan" işte. Hafiften ağlamış, hafiften sinirli şunlar söyledi: "Bu maçı kaybettik ama yeniden ayağa kalkacağız, Bu seneyi şampiyon bitireceğiz. 3.yıldızı takacagız. Taraftartarlarımıza kupa kazandıracağız."

Şampiyonlar olsunlar herşeyi unutalım demiyorum. Şu takımın tek eksiği kötü zamanda ayağa kalkmaktır. Bunun için takımı kötü zamanda ayağa kaldıracak futbolculara ihtiyaç vardır. Lider futbolcular. Gerektiğinde takımı tokatlayacak, uykudan uyandıracak. Saha içinde ve saha dışında. Herşeyi Rijkaard'dan beklemeyecek futbolcular.

Dün gece için ne desek boş. Kandil nedeniyle alkol az tüketildi, bu da tribüne olumlu yansıdı. Takım iyi başladı, sonu gelmedi. Yenilmeyi hakettik. Hatta tam hakettiğimiz bir senaryoya uygun olarak son dakikada gol yiyerek yenilmeyi hakettik ve yaşadık. Hayat ve futbol tecrübelerle dolu. Bunu da gördük.

Bu arada son yıllardaki elenmelerin çoğu Sami Yen'de yaşanıyor. Kupada Fenerbahçe, Gençlerbirliği, Antalyaspor, Avrupa'da yukarıda anlatılan Barcelona, Tromso, Hamburg ve dün. Demek ki ilk maçı deplasmanda oynamak avantaj değilmiş.

Hakemler hakkında birşey demeyeceğim ama şu saha içinde 5 hakem olması çok kötü. Eski usul olsa hakemler görmedi der geçeriz ama böyle olunca sinir katsayısı artıyor. Saha kenarındaki hakemler olmasa Caner bu kadar sinirlenmezdi mesela. Yani kısaca, 3 tanesine katlanamıyoruz, 5 tanesi sinir stresi iyice arttırıyor.

Dualarla izlediğimiz maçı verdik. Hayatımla ilgili radikal kararlar almam için bu maçın sonucu önemliydi. Yakın arkadaşlarımın çoğu bile bilmez. Şu maç hayatımın dönüm noktalarından biridir. Kararları uygulmak için önce martı sonra mayısı bekleyeceğiz ama.

Dün eve gelince Four Four Two'nun şubat sayısındaki Ali Ece imzalı Hollanda 1974 başlıklı yazıyı okudum. Orada şu cümle geçiyordu: "Başkasının yöntemiyle kazanmaktansa kendi yönetiminle kaybetmek en doğrusu.'' Sanırım dün için en acıklı olan da bu, başkasının yöntemiyle kaybetmek.

Hiç yorum yok: