Çarşamba, Şubat 3

Burak


Sene kaç tam hatırlamıyorum. 2000lerin başı. Lisedeyiz. Hayatımın artık futbol odaklı olduğuna iyice inandığım, anladığım günler. Nerede maç var izliyoruz. Üstelik şimdiki gibi her ligi farklı bir kanal da vermiyor ama daha çok maç lzliyoruz. İşte o günlerde bir çocuk gözümüze çarpıyor. TRT'nin alt lig maçlarını verdiği zamanlar.

Topçunun adı Burak. Antalyaspor'da oynuyor. Uzun boylu, büyüklerin "topçu fiziği" dedikleri anatomi onda mevcut. Ayağı topa hakim, hızlı da. Herşey var onda. Arkadaşlarımızın futbolcu sarrafı babaları, mahallenin scout abileri "bu çocuk büyük topçu olacak" diyorlar. Aksini iddia eden yoktu zaten.

Bu Burak bizle yaşıt bir adam. Belki de o sayede bir yakınlık kuruyoruz. Hani futbolcu olmasa bizim sınıfta olacak gibi. Gerçi aslında bu yaklaşımla ona gıcık kapmak lazım. Bizim sınıfta olsa, şımarık haliyle bütün kızları götürürdü, biz de sap gibi takılırdık. (Gerçi biz yine sap takıldık ama bunun konuyla alakası yok).

Sonuçta biz bu arkadaşın patlama yapmasını bekledik. Quaresma'ya benzetiyorduk. Bilemedik, kariyerinin ve talihin de Queresma gibi olacağını. Sanırım bu noktada C.Ronaldo kim diye soranlar olabilir; Arda diyebiliriz. Burak'tan daha sonra ortaya çıktı ama daha çabuk gelişti, daha hızlı ilerledi.

Gerçi Beşiktaş taraftarı onu Ronaldo'ya da benzetmişti ilk zamanlarında. İnönü'de yapılan idmanlarda tribünler ona "Ronaldo çükünü yesin senin" diyordu. Bunda Tigana'nın payı büyüktü. Burak'ı sağ kanatta kullanmıştı. Biz onu forvet ve forvet arkası olarak izlemiştik oysa.

Kilit nokta buydu. Herkes ondan Türkiye'nin Ronaldo'su olmasını istemişti. Hatta abartıp Ronaldo futbolu bekleyenler de olmuştu. Onun handikapı bu olmuştu. Demirkol'un dediği gibi, başkalarını yıldız statüsüne taşıyacak futbolu Burak oynadığı zaman "Burak yine vasatı aşamadı" dendi.

Ve bir başka yanılsama, Burak'ın sanki Queresma gibi Barca'da, Ronaldo gibi United'da oynadığını sandılar. Oysa, Beşiktaş'ta Tigana onu Kapalı'nın önünde sağ kanatta oynadığı zaman, Burak ilk defa sağ kanatta oynuyordu. İlk defa Beşiktaş gibi büyük bir takımda oynuyordu ve hatta ilk defa Süper Lig'de oynuyordu.

Buna rağmen, Beşiktaş'ın İnönü'de Kezman'ın golüyle Fenerbahçe'ye yenilerek şampiyonluğu kaybettiği sezonun en efektif adamıydı. Bütün toplar sağ tarafa atılıyordu. Her atak Burak ile başlıyordu. Burak kaleye şut çekiyordu (genelde isabetsiz), orta yapıyordu (genelde hedefi bulmayan), çalım atıyordu (genelde gereksiz) ama sürekli deniyordu Ve daha 22 yaşındaydı ve ilk defa bu kadar üst düzey bir oyuna dahil oluyordu.

Yarım sezon sonra Burak Beşiktaş'tan gitti. Manisaspor'da yarım devrede kendini toparladı. Sonra Aragones ve Fenerbahçe. Yanlış bir tercihti. Gol kralı ve milli takım santrforu Semih'in forma bulmakta zorlandığı Fenerbahçe'de Burak'a sıra gelmesi olanıksızdı. Olmadı. Bu sene Eskişehirspor da Manisa günlerini arattı. Ama eskisi gibi pasif de değildi.

Ve bu hareketli ve değişimli yıllarda Burak rotasını Trabzon'a yöneltti. Henüz 24 yaşında ama 3 büyüklerde oynadı. Sergen ile aynı rekoru elde etmek için bizde de oynaması lazım. Galatasaray'a gelmesi için önünde 10 sene daha var. Sergen gibi potansiyelli, gelebilir. Sergen gibi kafası dağınık, gelemeyebilir. Burak'ın en büyük eksiği de burada karşımıza çıkar zaten. Futbolcu olmak için gereken herşey onda mevcutken, sporcu olmanın ilk şartı olan mental düşünce Burak'da eksik.

Tigana'dan sonra Şenol Güneş ile çalışmak ona çok şey katacaktır. Tigana yetiştiren bir adamdı ve kısa kariyerinde sadece forvet oynamış bir adamı sağ kanatta oynatarak ona çok şey kattı. Şimdi Şenol Güneş gibi bir zihin koçunun yanında olacak. Onun tek eksiğini düzeltebilecek belki de tek adam.

Şehrin Trabzon olması onun için handikap olarak gözükebilir. Am değil. Burak, ilk "Süper" senesinde sabırsız Çarşı'nın önünde oynayarak baskıya alışmıştır. Ve Trabzon, ne bir İstanbul, ne İzmir'in dibi Manisa, ne üniversite şehri Eskişehir'dir. Bir futbol şehrinde, akşam namazının sünnetiyle farzı arasında Trabzonspor'un konuşulduğu bir şehirde, bir futbolcu tarlasında onu en iyi hale getirebilecek Şenol Güneş ile beraber.

Fakat Bross'dan replik çalarsak, Trabzon bir futbolcu mezarlığına da dönüşebilir. Nereden baktığınıza bağlı. Daha doğrusu Burak'ın nereden baktığına. 20 yıllık futbolcu izleyicisi olarak zamanında en çok güvendiğim genç topçuydı Burak. Biraz da bu nedenle başarılı olmasını istiyorum. Sanırım Burak'ın kendisi bile bu kadar istemiyor. Ama kendisine benden daha fazla güveniyor ki bu onun ya artısı ya da eksisi olacak. İkinci devrenin en merakla beklenin adamı Burak Yılmaz'dır.

3 yorum:

mtunay dedi ki...

Akşam namazının farzı sünnetten önce kılınır abi

kutay dedi ki...

1-)tamam abi ben de hangisi önce kılınıyor demedim ki. farz ile sünnet arası, sünnet ile farz arası, o boşluk işte..=)
2-) yatsı yazacaktım, yanlısşıkla aksam yazmısım
3-)13 paragraf yazı yazdık buna mı takılıdnız?

birini seçin işte..=) bahane çok ben de..=)

Alper dedi ki...

Burak Galatasaray'a dört yıl içinde gelmezse bikini giyerim!