Lig geçen hafta garip bir hal aldı.
Fenerbahçe zor geçmesi beklenen bütün maçlarını neredeyse kayıpsız atlatırken, Karabükspor deplasmanında kötü futbol oynayarak mağlubiyetle döndü. Fikstür de işlerin sarpa sarmasına çok müsaitti. Karabükspor yenilgisinden sonra Galatasaray'ın üst üste kazandığı 6 puan, olası bir puan kaybının yaşanabileceği Kayserispor maçından sonra girilecek devre arası, sıkıntılı bir 25 güne neden olabilirdi.
Karşılaşmanın ilk yarısı da bu senaryoya uygun hareket etti. Kayserispor, Fenerbahçe'ye boş alan ve pozisyon vermedi. Bunu bu sene bir çok takım yapmak istememişti. Sollied'in Elazığspor'u veya Carlos'un Sivasspor'u cesur futbolları nedeniyle farklı mağlup olmuşlardı. Robert Prosinecki buna izin vermedi, tıpkı Akçay'ın Trabzonspor'u gibi. Kuyt-Sow-Emenike üçlüsü 45 dakika boyunca pozisyon bulamadı. Fenerbahçe'nin en büyük sorunu olan yaratıcı oyuncu eksikliği de kendini iyice hissettirince, ilk yarı Baroni'nin uzaktan şut denemeleri ile geçti.
Kayserispor oyunun arka tarafını doğru oynarken, diğer tarafta çok güçsüz kaldı. Hücumda atak yapmak bir yana, çoğalmayı bile beceremediler. Sanki zorlaya zorlaya Fenerbahçe orta sahasını geçiyorlardı. Ikına ıkına, şansa... Salih,Mouche,Biseswar,Ömer Bayram gibi oyuncular, lise maçlarında topu alıp giden son sınıf öğrencileri gibiydi. Pas oyununa girmeyi hiç düşünmediler bile. Bu isimlere orta sahaya doğru adım atmaya mecali bile olmayan Bobo da eklenince Kayserispor'un 0-0'lık bir skor dışında puan kazanma ihtimali mucizlere kalıyordu. Fakat o 0-0 çok uzakta da değildi. Sağlam konsantrasyon, 45 dakikalık direnç gücü ile birleşirse, belli bir dakikadan sonra stres yaşamaya başlayacak olan Kadıköy'de oyun kontrolünü deplasman takımına verebilirdi.
Buna rağmen, sıkıntılı bir ikinci yarı beklerken kilit çok erken çözüldü. Rakibe pozisyon vermeyen Kayserispor, basit bir penaltıya sebep olarak geriye düştü. Cristian Baroni, çok şık bir penaltı vuruşu ile az sonra olacakların da habercisiydi.
Bobo'nun golü büyük sürpriz oldu ve tribünde, maçın gidişatının değişebileceğini düşündük. Fakat kendi aramızda tartışmamya başlamadan bile Fenerbahçe golü buldu. Kayserispor bir basit hata daha yaptı. Kadıköy'de 1-1'i yakalayan takım, arkada az adamla yakaladı. Sow muhteşem bir gol attı. Bu golden 9 dakika sonrasında tabelada 4-1 yazıyordu.
Fenerbahçeli taraftarlar devre arasında oyunun kilidini çözecek futbolcu kim olur diye tartışırken, sahaya çıkan ilk 11, skoru 4-1'e taşımıştı bile. Süper Lig'in güzel bir özeti aslında. Dengeler hiç beklemediğiniz bir şekilde değişebiliyor. Anadolu takımları fiziksel olarak üstünlük kursa bile, mental olarak çabuk kırılıyor mesela. 50 dakika boyunca direndiğin maçı 5 gol yiyerek tamamlıyorsun. Haliyle sezonun devamını planlarkan bunun benzerlerinin ve tersinin yaşanabilceğini düşünebilmek lazım. Bazı deplasmanlar beklenenden oldukça zor geçebilir ve bunun nedeni kağıt üstünde yazmayabilir.
5-1'lik skor aldatıcı olabilir. Pozisyon bulamayn, yaratıcı oyuncu sıkıntısı çeken Fenerbahçe'nin geçen 17 hafta sonunda hala kilit açma konusunda bir aşama kaydedemediğini görüyoruz. Devre arası transfer dönemi bu anlamda önemli bir fırsat ama bu dönemde de nitelikli oyuncu bulmak zor olabilir. İşin ironik kısmı, geçen sene Galatasaray'ın devre arasında bence ihtiyacı olmadan aldığı Sneijder, belki de bu sezonun ikinci yarısında iki takım arasındaki farkı yaratacak oyuncu olacak.
Emenike-Kuyt-Sow üçlüsünün rakip takımlara verdiği zararlar da göz ardı edilmemeli. Yine aynı kıyasa gireceğiz ama Webo'nun durağan yapısı, rakip savunmalara Fenerbahçe'yi kucağına alma fırsatı verirken, diğer üçlü perişan ediyor, en etkisiz oldukları maçta bile rakibin gücünü 1 saat içinde tüketiyorlar.
Öte yandan takımdaki kilit isimlerden bahsederken Mehmet Topal'ın pozitif etkisini de atlamamak lazım. Herhalde sene sonu puan durumu nasıl olursa olsun, yılın 11'ine girecektir.
Kayserispor tarafının ligin ikinci yarısında büyük sıkıntı yaşayacağını söylemek zor birşey değil. Geçen sezon da aynı yerden, müthiş bir devre arası kampıyla dönmüşlerdi ve ligi ilk 5 sıra içinde bitirmişlerdi. Tekrarının bir kez daha olması çok zor ama bunu yapabilecek potansiyelleri oldukları da gerçek. Sanırım Nobre ve Bobo gibi ligi en iyi bilen santrforlara rağmen bir golcü sıkıntısı çekiyorlar. Devre arasında "Akhisar'ın Gekas transferi" tarzı bir hamle üste çıkabilirler. Ve tabi Simic'in de takıma tekrar daihil olması lazım.
Maçı burada tamamlayıp kısaca tribüne dönelim. Fenerbahçe tribünleri için önemli bir maçtı. Özellikle fark açıldıktan sonra yapılan siyasi tezahüratlar bu sefer bir ayrıma neden olmadı. Sezon başında Taksim tezahüratlarını engelleyen grup, yolsuzluk tezahüratlarına katılmadı ama en azından o an söylediği tezahüratları keserek, çalan davulu susturarak ufak çaplı bir tavır koydular. Bu bence tezahüratları desteklemekten öte başka kesimlere de bu tribünde söz hakkı sağlamayı istemekten kaynaklanıyor. Bu tezahüratların sonu nereye varacak, etkisi ülke gündeminde ne kadar olacak göreceğiz. Ama tribünün anlık reaksiyonlara kendi içinde çözüm üretebilmesi şampiyonluk yolundaki en önemli artılardan biri olur.
Son olarak, kazanılan maçtan sonra açılan pankart tribün rajonuna pek uymuyor. Takıma da güvenilmediğini gçösteriyor. Sanırım tabloda oluşan puan farkı Fenerbahçeli taraftarlar pek rahat ettirmiyor.