Cumartesi, Eylül 10

Duruş


Bir türlü olmayan dakikalar. Oyun, umut ettiğin gibi gitmiyor. Hatta belki de iyi başlamışsın, onun gazını alarak mutlu son hayalleri kurmuşsun ama bir anda rüzgar tersine dönmüş ki bu daha da rahatsız edici, daha büyük bir panik nedeni.

Salonun havası değişiyor. Yılların alıştırdığı başarısızlık duygusu tekrar geri geliyor. Boşuna mı umutlandık diyorsun. Biri birşey yapmalı. Olağanüstü birşeyler. Yoksa başarı, galibiyet yine bizden uzaklaşacak.

Biri gelmeli. Rakibi dağıtan bir oyun kurucu? Ribaundları toplayan, pota altında dövüşen kahraman pivot? Her attığı girmeye başlayan efsane şutör? Biri gelmeli artık, birşey yapmalı.

Coach geliyor, yere çömeliyor. Dünyanın en basit hareketini yapıyor. Olağanüstü yeteneklere sahip olmadan da yapabilirsin bunu.

Coach geliyor, yere çömeliyor. Ağzını açmadan ( gerçi az sonra molada açacak, salon susacak, oyuncular dinleyecek) çöküyor çizginin oraya. Ağzını açmıyor ama çok şey anlatıyor. "Merak etmeyin ben burdayım ve herşeyi görüyorum, halledeceğiz." diyor. Herkes rahatlıyor o anda. "Tamam, coach olaya el koyacak" deniyor.

Bu oturuş, bu duruş sayesinde haziran ayını gördük. 4 ayda özledik de.

İki gün üste üste Jasaitis ile Lakoviç'i izleyince aklıma geldi. İkisinin arası Oktay Mahmudi efsanesi, Oktay Mahmudi takımı, bu duruşun getirdiği; 20 yılın finali. Mahmudi'yi tartışıyorum bazen kendi içimde, fakat karizmasını tartışmak abes olur. Sadece takımını değil, tribünü bile etkileyen bir adam var burada.

Keşke hayatımda da böyle bir insan olsa. İşlerin ters döndüğü bir anda; "Merak etme, ben burdayım ve herşeyi görüyorum, halledeceğiz" demesine gerek kalmadan, sadece varlığıyla o güveni veren biri. Bizi (beni) 20 küsür aradan sonra finale çıkartacak biri.

Şampiyon Yap Bizi

Hiç yorum yok: