Yıllardır elimden geldiğim kadar her yerde ama sarı-kırmızıya duyulan sevda nedeniyle en çok da Sami Yen 'de maç izledim. İşte o maçların benim için en unutulmaz 10 tanesi. Bu sayede biraz nostalji yapmış oluruz. 10'dan başlayıp geriye doğru gidelim.
10-) 8 Aralık 2002 Galatasaray-Beşiktaş Maçı : Bir sezon önce şampiyon olan Galatasaray, hocası Lucescu ile yollarını ayırıp eski takımı yeniden topluyoruz edasıyla Fatih Terim' i göreve getirmişti. Lucescu ise Türkiye'den ayrılmamış, 100.yılında şampiyonluk hedefleyen Beşiktaş'ın başına geçmişti. Maç bayram haftası oynanmıştı. Biletler arefe günü bir aralık gününe yakışmayan güneşli bir çarşamba günü çıkmıştı. Aynı gün iki takım Türkiye Kupası maçlarını oynamıştı. Güneşli günlere aldanan biz çocuklar aynı sene yaşadığımız öss stresinden bir gün olsun kurtulalım diye biletlerimizi almıştık. Maç günü ise bütün hafta ve bayram baharı yaşayan bizler bugüne kadar yaşadığımız en soğuk güne uyanmıştık. O zamanın parası ile 17 milyona aldığımız biletler maç günü öğlen saatlerinde karaborsada 15 milyona düşmüştü. Ama tribünler dolmuştu yine. Bir önceki sezon oynanan maçta "travesti ilhan mansız" diye bağıran kapalının bu seferki hedefi Sinan Engin olmuştu.
Maçin zirve mücadelesi dışında bir başka önemi de iki takımın yenilmezlik serileriydi. Beşiktaş ligin namağlup tek takımı olarak lider giriyordu 16.haftaya. Galatasaray ise geçen sene Fenerbahçe'nin yapamadığını yapmak üzereydi, Boca Juniors'un evinde üstüste maç kazanma rekoruna ortak olmuş ve kazanıp tek başına rekora sahip olmak istiyordu. Üstelik Fenerbahçe'yi rekorundan eden yine Beşiktaş olmuştu.
Maça dönersek; ilk yarı iki takım birbirine üstünlük kuramadı. Zaten Beşiktaş ve Luce o senelerde çok üstünlük kurma meraklısı değildi. Ama ikinci yarıya Galatasaray çok hızlı başladı. Sezonun belki de en iyi topunu oynuyordu o dakikalarda. Maçın kırıılma noktası da burada geldi. Hasan Şaş, Ali Eren Beşerler 'in çelmesiyle ceza sahası içinde yerde kalmıştı. Hakem Kuddusi Müftüoğlu düdüğünü çalmayınca itiraza giden Hasan'a düşene bir tekme de sen vur zihniyetiyle Zago da bir çelme takmış, hakem bunu da görmemiş, ilginç olanı ise delidolu topçu Hasan bundan hiç etkilenmemişti.
Bu dakikadan sonra Galatasaray anlamısız bir durgunluğa kapılmıştı. Artık oyunun tek hakimi Beşiktaş olmuştu. Önce Zago ile golün haberi geldi, sonra 77.dakikada o soğuk havada içimizi daha da buz eden anda, "deli" İbrahim sağ ayağıyla kariyerinin en önemli golünü attı. Maç bu gole 1-0 sona erdi. Beşiktaş sezon sonu şampiyon oldu, Terim ilk defa ligi 2. bitirdi, biz üşüdüğümüzle kaldık, ama ÖSS'yi kazandık. Kuddusi Müftüoğlu ise koruma altına girdi..
9-) 7 Mart 2001 Galatasaray-AC Milan Maçı : Bir sene önce UEFA'yı kazanan Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final yolunda. UEFA kapısını açan maçta son 5 dakika'da Milan'ı deviren sarı-kırmızılılar, bu sefer yine Milan'ı yenerek çeyrek finale kalacak. Yukardaki maç gibi yine bir bayram günüydü. Ve bu sayede tribünler salkım saçaktı. Merdivenler boşalsın anonslarını ilk o zaman duymuştum. Saat 21.45teki maça 16.00da girerek ayakta kalmamıza zemin hazırlamıştık. Güç bela oturduğum koltuğu, maç öncesi yapılan "meksika dalgası" için ayağa kalktığımda başka biri doldurmuştu. Yeni açık'ta açılan dev bayrak hala spor programlarında jenerik olarak kullanılır. Maçı anlatmaya gerek yok. Sabri Ugan'ın "hagi,hagi,hagi..", diye çığlıklarla anllatığı golün dakikası yanlıs hatırlamıyorsam 11'di. O dakikadan sonra tabiri caizse ölümüne oynayan, deli gibi koşan bir Galatasaray takımı izlemiştik. Son dakikalarda orta sahada önünde yuvarlanan topa Süper Mario Jardel iki defa dokunmuş, ilkinde Arjantinli defans oyuncusu Jose Antonio Chamot 'u çalımlamış, ikincisinde ise topu ağlara yollamıştı. Bu golden sonra 2 sene üstüste Milan'ı devirip yolumuza devam etmiştik.
8-) 10 Aralık 2006 Galatasaray-Bursaspor Maçı: Aslında bu maçın hiçbir önemi yok. Ne bir şampiyonluk maçı ne de bir ezeli rekabet. Ama izlediğim en "film gibi maçlardan" biri. Bursaspor uzun bir aradan sonra bize konuk olmuş. Taraftarı her zamanki gibi çok büyük destek veriyor. Daha maçın başında , 4. dakikada Bursaspor Brezilyalı oyuncusu Mateus de SOUZA ile öne geçiyor. Bu dakikada Sami Yen'de yenen gol aslında iyidir. Tokat etkisi gösterir ve takım maça asılır. Ama hiç öyle birşey olmadı. Bursaspor muhtesem top oynamaya devam etti. Maç Bursaspor-Mondragon maçına dönmüştü. Fenerbahçe maçı olsa kesin atar pozisyonlarında Sinan Kaloğlu kaleyi bulamadı. Burak Akdiş eski takımına resmen iyilik yaptı. İlk yarı 1-0 bitince derin bir oh çektik. İkinci yarıya daha iyi başladık, keza 55te Karan attı 1-1 oldu. Ama bu dakikadan sonra yine Bursa saldırdı. Tolga Seyhan'ın cezasahası içindeki anlamısız hareketine hakem Kuddusi Müftüoğlu 4 sene öncesinin diyetini öder şekilde "devam" dedi.
Son 10 dakika Bursa yorulunca rakip kaleye gider olduk. Önce sahneye Okan BURUK çıktı 2-1 oldu. Daha sonra Mondragon "maçın yıldızı benim" dedirten efsanevi kuratrışlardan birine imza attı. Dönen topta Sabri hayatının en güzel golünü attı, bizi de "Okan'ın golüyle galip geldik" dedirtmekten kurtardı.
7-) 13 Mayıs 2001 Galatasaray-Ankaragücü Maçı: Sadece benim için değil, herhalde Türk futbolunun en unutulmaz maçlarından biri. 2006 yılı Denizlispor-Fenerbahçe, 96 yılı Trabzonspor-Vanspor , 87 yılı Beşiktaş-Denizlispor maçlarının yanına yakışan 4. maç. Bir hafta önce derbi tarihinde çığır açan Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde kazanan Fenerbahçe olmuş, ve puanlar eşitlenmişti. Türk futbol tarihinin en unutulmaz sezonunda son 3 haftaya girilmişti. Seri penaltı atışları gibi geçmişti bütün sezon aslında. Kaçıran yanacaktı, ama kim kaçırdıysa ardından diğeri de kaçırdı. Gidilen her deplasman korku filmi oldu iki ezeli rakibe. Oysa asıl korku filmi Ali Sami Yen'de çekildi: "Evdeki Dehşet"..
Maçın henüz 10.dakikasında ilk perde açıldı korku filminde. Faruk attı 1-0 oldu. 35.dakikada Okan Buruk kırmızı kart gördü. Maç sonunda o ve Emre birçok kişinin gönlünden silinmişti. İlk yarı 1-0 bitti. Aynı saate başlayan diğer maçta Erzurumspor, 1-0 öne geçmesine rağmen, Fenerbahçe Zoran Mirkoviç sayesinde oyunu kendi lehine çeviriyordu. Aynı şeyi kendi takımımızdan beklerken bu sefer 61de Rogerio attı. İkinci yarı oyuna girip maç sonu alkış alan iki isim Hasan Şaş-Ümit Davala skoru 2-1e getiren golü hazırladılar. Bu gol yetmedi, şampiyonluk orada kaybedildi. Maçtan sonra tribünler çıldırdı, koltuklar kırıldı. 4 gün sonra UEFA zaferinin 1.yılı kutlandı. Ersun Yanal en sevilmeyen adam olarak hafızalara kazındı "kapalı" için.
6-) 14 Mayıs 2006 Galatasaray-Kayserispor Maçı: Bu maçı uzun uzun anlatmaya gerek yok. Zaten o maçtan çok diğer maç daha öenmliydi. Bu günün o kadar unutulmaz olmasının yegane sebebi bellidir. Maçların aynı saatte başlaması. Gözlerin sahada kulakların radyoda olduğu maçlar. Bize sadece son haftalarda bunu yaşatanlara teşekkür ediyoruz. Herhalde Galatasaray tribünleri, ne Real'e ne Milan'a atılan golerde bu kadar sevinmiştir. Mustafa Keçeli'nin gol haberi duyulunca, veya 2001 de Ali Akdeniz Samsun'da atınca tribünler yıkılmıştı. Maçlar aynı saatte başlayınca güzel.
5-) 14 Eylül 1996 Fenerbahçe-Beşiktaş Maçı: Gittiğim ilk lig maçıdır. 11 yaşında bir çocuk olarak Beşiktaşlı babamın benim Beşiktaşlı olmam için son çırpınışları. Aslında seçilen maç çok güzeldir. Derbi ve deplasman tribünü. Ama sonuçta yaş takım değiştirmek için oldukça büyüktür. Maç sadece benim için değil derbi tarihi için de unutulmazdır.
Son şampiyon Fenerbahçe ligin 5.haftasında Beşiktaş'ı ağırlamaktadır. Lig öncesi oynanan TSYD Kupası Finali'nin gerginliği Alpay Özalan ile Serdar Topraktepe 'nin Tarık Daşgün ile kavgaları ve son dakikada kupayı Beşiktaş'a getiren Mehmet Özdilek penaltısı hala akıllardadır. Ama o maç ile bu maç hiç birbirine benzemez. Gol yoktur, kırmızı kart yoktur, gerginlik düzeyi bir derbiye kadar oldukça azdır. Ama benzerlik son dakikada ortaya çıkar.Kenan Evren Lisesi tarafındaki kaleye atak yapan Beşiktaş'ın kazandıgı serbest vuruşta topun başına Sergen Yalçın gelir. Yaklasık 15 dakika önce aynı yerden vurmuş yan ağlarda kalan top Beşiktaş tribünlerinde kısa süreli bir sevince neden olmuştur. Sergen yine gelir topun başına yine aynı köşeye vurur. Ağlar yıne havalanır ama ihiıyatlı davranan Beşiktaş tribünleri sevinmez hemen. Sergen'ın tribune doğru koşuşu golü kesinleştirmiştir.Beşiktaş sezonun ilk derbisinden bir Kadıköy galibıyeti çıkarmıştır.
4-) 12 Aralık 2004 Galatasaray-Fenerbahçe Maçı: Necati'nin gol attığı maç diye hafızalarda yer edinen bu maç normal bir derbi maçıdır. Galatasaray 1-0 kazanmıştır, maçtan sonra Aziz Yıldırım sert konuşup gündem değiştirmeye çalışmıştır. Benim için önemi ise Ali Sami Yen'de izlediğim ilk Galatasaray-Fenerbahçe maçı olmasıdır. Bunun için üniversiteye kadar beklemem ise oldukça ayıptır.
3-) 25 Mayıs 2005 Liverpool-AC Milan Maçı : Nerden başlasak nasıl anlatsak. Ülkemizde bir Şampiyonlar Ligi finali oynanacak. Ben bir sene önce oynanan iki "nispeten" renksiz takımın Porto-Monaco maçının adına kanarak bu finale bilet almamışım. Gelen takımlar ise dünya tarihinin en başarılı 2 takımı. 2 ekolün en büyük temsilcileri. Bir yerden bilet bulmak lazım ama İngilizler benden daha hırslı. Bütün İstanbul'u işgal etmişler. Rivayete göre İtalyanlar biletlerini yüksek fiyatla Adalı dostlarına satıp ülkelerine dönmüş. Bu durumda benım bilet bulmam imkansız hale gelmişken, bir mucize eseri final maçında, organiazasyonda çalışma şansım doğuyor. Bize denilen "kapıda biletleri kontrol edeceksiniz maç başlamadan işiniz biter maçı izlersiniz." Ama maça doğru "hiçbir yere kıpırdamayın"a dönüyor olay. Siniri bozulan ben, Maldini'nin maçın başında attığı golü duyunca iyice şoka uğruyorum. Herşeyi göze alıp içeri giriyorum. İngilizlerle beraber maçı izliyorum. Liverpool Galatasaray'dan sonraki göz ağrım ama bir Avrupa Kupası finalinde gol görme isteğim daha ağır basıyor. Hernan Crespo'nun gollerine hiç üzülmüyorum. İlk yarı 3-0 bitiyor. Takımlar sahaya çıkınca You'll Never Walk Alone türküsünü de canlı olarak duyuyorum. İlk 45 dakikada bütün hedeflerime ulaşıyorum. Ama sonra bambaşa bir maça dönüyor. 8 dakika içinde 3 gol atıyor Liverpool. Maç önce uzatmaya gidiyor. Burada kritik bir kurtarış yapan Dudek penaltılarda bir Liverpool kalecisi geleneği olarak saçma hareketler yapıyor ve kupayı getiriyor. Ben de kupa töerinini izlemeden görev yerime dönüyorum.
2-) 2 Ocak 2005 Fenerbahçe-Galatasaray Maçı: Ocak ayında ne derbisi? Bu bir basketbol derbisi. Türk basketbolunun kırılma noktası. Bugün Türkiye Ligi Avrupa'nın en zevkli 2 liginden biriyse bu maç sayesindedir. Aynı zamanda ocak ayında maç bulamazken doğumgününde bir derbi izleyen benim için daha da unutulmazdır.
Bir hafta önce aynı salonda, Abdi İpekçi' de Fenerbahçe, Ülkerspor ile oynamakta. Maçı ekran başından takip etmekte birçok kişi. Ve ilk periyotta inanılmaz birşey olur. Euroleague maçları dışında kalkmayan tribündeki perde kalkmaya başlıyor. Fenerbahçe maça inanılmaz bir ilgi göstermiş, çok da çekişmeli bir maç oynanmıştı. Bir hafta sonra aynı yerde iki ezeli rakip buluşuyor. Daha önceki maçlarda 200er kişinin karşılıklı giderlerle iştirak ettiği derbi bu sefer organize olmuş binlerce insana kucak açıyor. Bir pota arkasında Galatasaray, geri kalan yerde evsahibi Fenerbahçe. 10000 civarında insan. 2001 Avrupa Şampiyonası sonrası en kalabalık seyirci. İnanılmaz bir destek iki takımdan. Maç başabaş geçen 3 periyot sonrasında, 4.periyotta arayı açan Fenerbahçe'nin üstünlüğüyle sona eriyor. Ama maçı kimin kazandığı pek önemli değil artık. Kazanan Türk basketbolu oluyor. Biz de abilerimizden dinlediğimiz SPOR SERGİ günlerini bir nebze de olsa yaşamanın verdiği mutlulukla eve dönüyoruz.
1-)7 Mayıs 2006 Beşiktaş-Galatasaray Maçı: Türkiye'nin en güzel stadyumu, en güzel atmosferi. Arkamız boğaz, önümüz İnönü kapalısı. Hafta içinde Beşiktaş İzmir'de Fenerbahçe'yi yenip Türkiye Kupasını almış, onu kutluyor maç öncesi. En büyük ilgiyi ve sevgiyi Tümer Metin görüyor. Biz ise 2 gün önce basketbol play-off maçında Fener'i yenmişiz ama salondan çıkarılmanın moral bozukluğu var. Maç sondan bir önceki hafta oynuyor. Son haftaya umutla girmemiz için mutlak kazanmamız gerek. Aslında bunları herkes çok net hatırlıyor, ve yıllar geçse de unutulmaz. Önce Tümer atıyor sonra Kabze. Maç 1-1. Fenerbahçe'nin şampiyonluk kutlamalarına başladığı haberı geliyor fısıltı gazetesinden. Bütün hafta akıllara gelen maç 8-0lık Ankaragücü maçı, 92-93 sezonu. Yapılan tezahüratlar o maça gönderme. ADNAN POLAT GELSİN SİZİ KURTARSIN diye bağırıken Beşiktaş tribünleri, Hasan Kabze gelip kurtarıyor bizi. Bu sefer Cordoba kurataramıyor kendini. 10 sıra aşağı düşmeden olmaz bu gole sevinç. Toparlandığımızda ne diye bağıracağını bilemeden saydırıyor herkes Beşiktaş tribününe doğru. İlahi adalet diyor herkes. Haftaya şampiyon olamasak da bu sevinç bize yeter diyoruz, ama bu kısmetle biz haftaya da şampiyon oluruz diyoruz.
10-) 8 Aralık 2002 Galatasaray-Beşiktaş Maçı : Bir sezon önce şampiyon olan Galatasaray, hocası Lucescu ile yollarını ayırıp eski takımı yeniden topluyoruz edasıyla Fatih Terim' i göreve getirmişti. Lucescu ise Türkiye'den ayrılmamış, 100.yılında şampiyonluk hedefleyen Beşiktaş'ın başına geçmişti. Maç bayram haftası oynanmıştı. Biletler arefe günü bir aralık gününe yakışmayan güneşli bir çarşamba günü çıkmıştı. Aynı gün iki takım Türkiye Kupası maçlarını oynamıştı. Güneşli günlere aldanan biz çocuklar aynı sene yaşadığımız öss stresinden bir gün olsun kurtulalım diye biletlerimizi almıştık. Maç günü ise bütün hafta ve bayram baharı yaşayan bizler bugüne kadar yaşadığımız en soğuk güne uyanmıştık. O zamanın parası ile 17 milyona aldığımız biletler maç günü öğlen saatlerinde karaborsada 15 milyona düşmüştü. Ama tribünler dolmuştu yine. Bir önceki sezon oynanan maçta "travesti ilhan mansız" diye bağıran kapalının bu seferki hedefi Sinan Engin olmuştu.
Maçin zirve mücadelesi dışında bir başka önemi de iki takımın yenilmezlik serileriydi. Beşiktaş ligin namağlup tek takımı olarak lider giriyordu 16.haftaya. Galatasaray ise geçen sene Fenerbahçe'nin yapamadığını yapmak üzereydi, Boca Juniors'un evinde üstüste maç kazanma rekoruna ortak olmuş ve kazanıp tek başına rekora sahip olmak istiyordu. Üstelik Fenerbahçe'yi rekorundan eden yine Beşiktaş olmuştu.
Maça dönersek; ilk yarı iki takım birbirine üstünlük kuramadı. Zaten Beşiktaş ve Luce o senelerde çok üstünlük kurma meraklısı değildi. Ama ikinci yarıya Galatasaray çok hızlı başladı. Sezonun belki de en iyi topunu oynuyordu o dakikalarda. Maçın kırıılma noktası da burada geldi. Hasan Şaş, Ali Eren Beşerler 'in çelmesiyle ceza sahası içinde yerde kalmıştı. Hakem Kuddusi Müftüoğlu düdüğünü çalmayınca itiraza giden Hasan'a düşene bir tekme de sen vur zihniyetiyle Zago da bir çelme takmış, hakem bunu da görmemiş, ilginç olanı ise delidolu topçu Hasan bundan hiç etkilenmemişti.
Bu dakikadan sonra Galatasaray anlamısız bir durgunluğa kapılmıştı. Artık oyunun tek hakimi Beşiktaş olmuştu. Önce Zago ile golün haberi geldi, sonra 77.dakikada o soğuk havada içimizi daha da buz eden anda, "deli" İbrahim sağ ayağıyla kariyerinin en önemli golünü attı. Maç bu gole 1-0 sona erdi. Beşiktaş sezon sonu şampiyon oldu, Terim ilk defa ligi 2. bitirdi, biz üşüdüğümüzle kaldık, ama ÖSS'yi kazandık. Kuddusi Müftüoğlu ise koruma altına girdi..
9-) 7 Mart 2001 Galatasaray-AC Milan Maçı : Bir sene önce UEFA'yı kazanan Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final yolunda. UEFA kapısını açan maçta son 5 dakika'da Milan'ı deviren sarı-kırmızılılar, bu sefer yine Milan'ı yenerek çeyrek finale kalacak. Yukardaki maç gibi yine bir bayram günüydü. Ve bu sayede tribünler salkım saçaktı. Merdivenler boşalsın anonslarını ilk o zaman duymuştum. Saat 21.45teki maça 16.00da girerek ayakta kalmamıza zemin hazırlamıştık. Güç bela oturduğum koltuğu, maç öncesi yapılan "meksika dalgası" için ayağa kalktığımda başka biri doldurmuştu. Yeni açık'ta açılan dev bayrak hala spor programlarında jenerik olarak kullanılır. Maçı anlatmaya gerek yok. Sabri Ugan'ın "hagi,hagi,hagi..", diye çığlıklarla anllatığı golün dakikası yanlıs hatırlamıyorsam 11'di. O dakikadan sonra tabiri caizse ölümüne oynayan, deli gibi koşan bir Galatasaray takımı izlemiştik. Son dakikalarda orta sahada önünde yuvarlanan topa Süper Mario Jardel iki defa dokunmuş, ilkinde Arjantinli defans oyuncusu Jose Antonio Chamot 'u çalımlamış, ikincisinde ise topu ağlara yollamıştı. Bu golden sonra 2 sene üstüste Milan'ı devirip yolumuza devam etmiştik.
8-) 10 Aralık 2006 Galatasaray-Bursaspor Maçı: Aslında bu maçın hiçbir önemi yok. Ne bir şampiyonluk maçı ne de bir ezeli rekabet. Ama izlediğim en "film gibi maçlardan" biri. Bursaspor uzun bir aradan sonra bize konuk olmuş. Taraftarı her zamanki gibi çok büyük destek veriyor. Daha maçın başında , 4. dakikada Bursaspor Brezilyalı oyuncusu Mateus de SOUZA ile öne geçiyor. Bu dakikada Sami Yen'de yenen gol aslında iyidir. Tokat etkisi gösterir ve takım maça asılır. Ama hiç öyle birşey olmadı. Bursaspor muhtesem top oynamaya devam etti. Maç Bursaspor-Mondragon maçına dönmüştü. Fenerbahçe maçı olsa kesin atar pozisyonlarında Sinan Kaloğlu kaleyi bulamadı. Burak Akdiş eski takımına resmen iyilik yaptı. İlk yarı 1-0 bitince derin bir oh çektik. İkinci yarıya daha iyi başladık, keza 55te Karan attı 1-1 oldu. Ama bu dakikadan sonra yine Bursa saldırdı. Tolga Seyhan'ın cezasahası içindeki anlamısız hareketine hakem Kuddusi Müftüoğlu 4 sene öncesinin diyetini öder şekilde "devam" dedi.
Son 10 dakika Bursa yorulunca rakip kaleye gider olduk. Önce sahneye Okan BURUK çıktı 2-1 oldu. Daha sonra Mondragon "maçın yıldızı benim" dedirten efsanevi kuratrışlardan birine imza attı. Dönen topta Sabri hayatının en güzel golünü attı, bizi de "Okan'ın golüyle galip geldik" dedirtmekten kurtardı.
7-) 13 Mayıs 2001 Galatasaray-Ankaragücü Maçı: Sadece benim için değil, herhalde Türk futbolunun en unutulmaz maçlarından biri. 2006 yılı Denizlispor-Fenerbahçe, 96 yılı Trabzonspor-Vanspor , 87 yılı Beşiktaş-Denizlispor maçlarının yanına yakışan 4. maç. Bir hafta önce derbi tarihinde çığır açan Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde kazanan Fenerbahçe olmuş, ve puanlar eşitlenmişti. Türk futbol tarihinin en unutulmaz sezonunda son 3 haftaya girilmişti. Seri penaltı atışları gibi geçmişti bütün sezon aslında. Kaçıran yanacaktı, ama kim kaçırdıysa ardından diğeri de kaçırdı. Gidilen her deplasman korku filmi oldu iki ezeli rakibe. Oysa asıl korku filmi Ali Sami Yen'de çekildi: "Evdeki Dehşet"..
Maçın henüz 10.dakikasında ilk perde açıldı korku filminde. Faruk attı 1-0 oldu. 35.dakikada Okan Buruk kırmızı kart gördü. Maç sonunda o ve Emre birçok kişinin gönlünden silinmişti. İlk yarı 1-0 bitti. Aynı saate başlayan diğer maçta Erzurumspor, 1-0 öne geçmesine rağmen, Fenerbahçe Zoran Mirkoviç sayesinde oyunu kendi lehine çeviriyordu. Aynı şeyi kendi takımımızdan beklerken bu sefer 61de Rogerio attı. İkinci yarı oyuna girip maç sonu alkış alan iki isim Hasan Şaş-Ümit Davala skoru 2-1e getiren golü hazırladılar. Bu gol yetmedi, şampiyonluk orada kaybedildi. Maçtan sonra tribünler çıldırdı, koltuklar kırıldı. 4 gün sonra UEFA zaferinin 1.yılı kutlandı. Ersun Yanal en sevilmeyen adam olarak hafızalara kazındı "kapalı" için.
6-) 14 Mayıs 2006 Galatasaray-Kayserispor Maçı: Bu maçı uzun uzun anlatmaya gerek yok. Zaten o maçtan çok diğer maç daha öenmliydi. Bu günün o kadar unutulmaz olmasının yegane sebebi bellidir. Maçların aynı saatte başlaması. Gözlerin sahada kulakların radyoda olduğu maçlar. Bize sadece son haftalarda bunu yaşatanlara teşekkür ediyoruz. Herhalde Galatasaray tribünleri, ne Real'e ne Milan'a atılan golerde bu kadar sevinmiştir. Mustafa Keçeli'nin gol haberi duyulunca, veya 2001 de Ali Akdeniz Samsun'da atınca tribünler yıkılmıştı. Maçlar aynı saatte başlayınca güzel.
5-) 14 Eylül 1996 Fenerbahçe-Beşiktaş Maçı: Gittiğim ilk lig maçıdır. 11 yaşında bir çocuk olarak Beşiktaşlı babamın benim Beşiktaşlı olmam için son çırpınışları. Aslında seçilen maç çok güzeldir. Derbi ve deplasman tribünü. Ama sonuçta yaş takım değiştirmek için oldukça büyüktür. Maç sadece benim için değil derbi tarihi için de unutulmazdır.
Son şampiyon Fenerbahçe ligin 5.haftasında Beşiktaş'ı ağırlamaktadır. Lig öncesi oynanan TSYD Kupası Finali'nin gerginliği Alpay Özalan ile Serdar Topraktepe 'nin Tarık Daşgün ile kavgaları ve son dakikada kupayı Beşiktaş'a getiren Mehmet Özdilek penaltısı hala akıllardadır. Ama o maç ile bu maç hiç birbirine benzemez. Gol yoktur, kırmızı kart yoktur, gerginlik düzeyi bir derbiye kadar oldukça azdır. Ama benzerlik son dakikada ortaya çıkar.Kenan Evren Lisesi tarafındaki kaleye atak yapan Beşiktaş'ın kazandıgı serbest vuruşta topun başına Sergen Yalçın gelir. Yaklasık 15 dakika önce aynı yerden vurmuş yan ağlarda kalan top Beşiktaş tribünlerinde kısa süreli bir sevince neden olmuştur. Sergen yine gelir topun başına yine aynı köşeye vurur. Ağlar yıne havalanır ama ihiıyatlı davranan Beşiktaş tribünleri sevinmez hemen. Sergen'ın tribune doğru koşuşu golü kesinleştirmiştir.Beşiktaş sezonun ilk derbisinden bir Kadıköy galibıyeti çıkarmıştır.
4-) 12 Aralık 2004 Galatasaray-Fenerbahçe Maçı: Necati'nin gol attığı maç diye hafızalarda yer edinen bu maç normal bir derbi maçıdır. Galatasaray 1-0 kazanmıştır, maçtan sonra Aziz Yıldırım sert konuşup gündem değiştirmeye çalışmıştır. Benim için önemi ise Ali Sami Yen'de izlediğim ilk Galatasaray-Fenerbahçe maçı olmasıdır. Bunun için üniversiteye kadar beklemem ise oldukça ayıptır.
3-) 25 Mayıs 2005 Liverpool-AC Milan Maçı : Nerden başlasak nasıl anlatsak. Ülkemizde bir Şampiyonlar Ligi finali oynanacak. Ben bir sene önce oynanan iki "nispeten" renksiz takımın Porto-Monaco maçının adına kanarak bu finale bilet almamışım. Gelen takımlar ise dünya tarihinin en başarılı 2 takımı. 2 ekolün en büyük temsilcileri. Bir yerden bilet bulmak lazım ama İngilizler benden daha hırslı. Bütün İstanbul'u işgal etmişler. Rivayete göre İtalyanlar biletlerini yüksek fiyatla Adalı dostlarına satıp ülkelerine dönmüş. Bu durumda benım bilet bulmam imkansız hale gelmişken, bir mucize eseri final maçında, organiazasyonda çalışma şansım doğuyor. Bize denilen "kapıda biletleri kontrol edeceksiniz maç başlamadan işiniz biter maçı izlersiniz." Ama maça doğru "hiçbir yere kıpırdamayın"a dönüyor olay. Siniri bozulan ben, Maldini'nin maçın başında attığı golü duyunca iyice şoka uğruyorum. Herşeyi göze alıp içeri giriyorum. İngilizlerle beraber maçı izliyorum. Liverpool Galatasaray'dan sonraki göz ağrım ama bir Avrupa Kupası finalinde gol görme isteğim daha ağır basıyor. Hernan Crespo'nun gollerine hiç üzülmüyorum. İlk yarı 3-0 bitiyor. Takımlar sahaya çıkınca You'll Never Walk Alone türküsünü de canlı olarak duyuyorum. İlk 45 dakikada bütün hedeflerime ulaşıyorum. Ama sonra bambaşa bir maça dönüyor. 8 dakika içinde 3 gol atıyor Liverpool. Maç önce uzatmaya gidiyor. Burada kritik bir kurtarış yapan Dudek penaltılarda bir Liverpool kalecisi geleneği olarak saçma hareketler yapıyor ve kupayı getiriyor. Ben de kupa töerinini izlemeden görev yerime dönüyorum.
2-) 2 Ocak 2005 Fenerbahçe-Galatasaray Maçı: Ocak ayında ne derbisi? Bu bir basketbol derbisi. Türk basketbolunun kırılma noktası. Bugün Türkiye Ligi Avrupa'nın en zevkli 2 liginden biriyse bu maç sayesindedir. Aynı zamanda ocak ayında maç bulamazken doğumgününde bir derbi izleyen benim için daha da unutulmazdır.
Bir hafta önce aynı salonda, Abdi İpekçi' de Fenerbahçe, Ülkerspor ile oynamakta. Maçı ekran başından takip etmekte birçok kişi. Ve ilk periyotta inanılmaz birşey olur. Euroleague maçları dışında kalkmayan tribündeki perde kalkmaya başlıyor. Fenerbahçe maça inanılmaz bir ilgi göstermiş, çok da çekişmeli bir maç oynanmıştı. Bir hafta sonra aynı yerde iki ezeli rakip buluşuyor. Daha önceki maçlarda 200er kişinin karşılıklı giderlerle iştirak ettiği derbi bu sefer organize olmuş binlerce insana kucak açıyor. Bir pota arkasında Galatasaray, geri kalan yerde evsahibi Fenerbahçe. 10000 civarında insan. 2001 Avrupa Şampiyonası sonrası en kalabalık seyirci. İnanılmaz bir destek iki takımdan. Maç başabaş geçen 3 periyot sonrasında, 4.periyotta arayı açan Fenerbahçe'nin üstünlüğüyle sona eriyor. Ama maçı kimin kazandığı pek önemli değil artık. Kazanan Türk basketbolu oluyor. Biz de abilerimizden dinlediğimiz SPOR SERGİ günlerini bir nebze de olsa yaşamanın verdiği mutlulukla eve dönüyoruz.
1-)7 Mayıs 2006 Beşiktaş-Galatasaray Maçı: Türkiye'nin en güzel stadyumu, en güzel atmosferi. Arkamız boğaz, önümüz İnönü kapalısı. Hafta içinde Beşiktaş İzmir'de Fenerbahçe'yi yenip Türkiye Kupasını almış, onu kutluyor maç öncesi. En büyük ilgiyi ve sevgiyi Tümer Metin görüyor. Biz ise 2 gün önce basketbol play-off maçında Fener'i yenmişiz ama salondan çıkarılmanın moral bozukluğu var. Maç sondan bir önceki hafta oynuyor. Son haftaya umutla girmemiz için mutlak kazanmamız gerek. Aslında bunları herkes çok net hatırlıyor, ve yıllar geçse de unutulmaz. Önce Tümer atıyor sonra Kabze. Maç 1-1. Fenerbahçe'nin şampiyonluk kutlamalarına başladığı haberı geliyor fısıltı gazetesinden. Bütün hafta akıllara gelen maç 8-0lık Ankaragücü maçı, 92-93 sezonu. Yapılan tezahüratlar o maça gönderme. ADNAN POLAT GELSİN SİZİ KURTARSIN diye bağırıken Beşiktaş tribünleri, Hasan Kabze gelip kurtarıyor bizi. Bu sefer Cordoba kurataramıyor kendini. 10 sıra aşağı düşmeden olmaz bu gole sevinç. Toparlandığımızda ne diye bağıracağını bilemeden saydırıyor herkes Beşiktaş tribününe doğru. İlahi adalet diyor herkes. Haftaya şampiyon olamasak da bu sevinç bize yeter diyoruz, ama bu kısmetle biz haftaya da şampiyon oluruz diyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder