Maç öncesi Ntvspor'da Rıdvan'ı dinledim, özellikle Holosko'nun kenarda olmasını eleştirirken, Fenerbahçe'nin tek kale oynayacağını söylemişti. Ben buna pek katılmıyordum, çünkü Aragones'in ortasaha tercihi Mustafa Denizli'nin Holosko yerine Serdar ya da Ekrem tercihinden daha yanlıştı ya da nasıl desem daha riskliydi. Nitekim Fenerbahçe golleri bulmasına rağmen Beşiktaş daha sağlam göründü oyunda. Sivok ve Cisse alanı iyi parselliyorlardı. Pazar, Kasım 30
Kumar tuttu
Maç öncesi Ntvspor'da Rıdvan'ı dinledim, özellikle Holosko'nun kenarda olmasını eleştirirken, Fenerbahçe'nin tek kale oynayacağını söylemişti. Ben buna pek katılmıyordum, çünkü Aragones'in ortasaha tercihi Mustafa Denizli'nin Holosko yerine Serdar ya da Ekrem tercihinden daha yanlıştı ya da nasıl desem daha riskliydi. Nitekim Fenerbahçe golleri bulmasına rağmen Beşiktaş daha sağlam göründü oyunda. Sivok ve Cisse alanı iyi parselliyorlardı. Perşembe, Kasım 27
Denklem
Saha içi planlaması açısından Guiza ne kadar doğru bir transfer acaba? Kötü futbolcu değil, hatta fizik olarak düştüğü son 2-3 haftaya kadar ben de bayağı beğeniyordum Guiza'yı. Ama formayı geçirdikten sonra duyduğumuz sevgi ve saygıya gelmeden öncesini ele alalım bir zahmet. Sevmekse, işte Emre'yi bile kabulleniyoruz artık, mevzu o değil. Mevzu, Kezman gitti Guiza geldi, daha iyisi geldi de değil. Geçen senenin başında Semih'i yedek bırakmak çok kolaydı. Semih zaten yedek statüsünde bir futbolcuydu, o zamanlarda hatta Daum zamanında bile bu kadar yedek kalmamalıydı ancak önünde yer alan forvetleri geçmesi de hayli zordu. Kezman sakatlandı, Semih şans buldu, ve bu şansı mükemmel kullandı. Taraflı tarafsız herkes Semih'in ne kadar iyi bir futbolcu olduğunu gördü. Kutay bile eskisi gibi giydiremiyor ona.Fairson üzerine
Benim Velociraptor'dan sonra gördüğüm en iyi kumcudur Fairson. Velo zamanında Centaur gibi, Sun Child ve hatta şanssız biçimde sakatlanarak veda eden Princess Alara gibi kıymetli kumcular da vardı. Şu sıralar ise Fairson kum dendiğinde akla gelen ilk safkan. 1997 Gazi birincisi Fair Tail'in ve çok iyi kumcular veren Royal Abjar'ın oğlu. Bugün de 1400 metrede zorlanmadan kazandı ki aslında ideal mesafesi de 1 mil ve civarı, fazlası değil. Uzun yarışlarda sonlarda nefesi azaldığı zaman geriden kuvvetli kopabilen biri varsa Fairson'u geçebiliyor. Nuhbaba ya da Harputlu Gaggoş gibi... Fairson Türkiye sınırları içinde koştuğu kum yarışlarında ikiliden hiç düşmedi. Efsane bir performans neresinden bakarsak bakalım...Salı, Kasım 25
Porto öncesi...
Şu maçı bir değerlendirelim. Fenerbahçe'nin şampiyonlar ligindeki olmak ya da olmamak maçı. Fenerbahçe bu maçı kazanırsa, bence grubu sonuncu bitirmez. Zico ile elde edilmiş kazanımlar vardı, gruplara 3.torbadan girmek gibi, bu kaybolmamalı. Fenerbahçe prestijini korumalı en azından, gruplardan çıkamayacak olsa bile ki bence öyle olacak, UEFA Kupası için şansını sonuna kadar devam ettirmeli.Cumartesi, Kasım 22
Bir Karaköy Vapur İskelesi vardı...
Lodosun gözü yaşlı olur derler, oldu. İstanbul'da bugün çıkan fırtınada Karaköy Vapur İskelesi çöktü, sulara gömüldü hatta. Bu iskele bir tuhaftı zaten, normal zamanda bile geminin yanaşması aşırı titreşim oluşturuyordu. Bugün ki fırtınaya da dayanamadı. Koca iskele baya bildiğin Titanic gibi yavaş yavaş battı. Videosunu izlerken gördüm, Paşabahçe refakat etti iskeleye batarken. Paşabahçe vapurlar içinde en sevdiğimdir, üstü açıktır, üst katı püfür püfürdür. İstemeye istemeye gittiğim üniversitenin dönüşlerinde denk gelirdim genelde, Anadolu yakasına geçmek onunla daha da güzel olurdu. Zaten karşıyı da sevmezdik, orada yemek yiyip döviz bırakmazdık, okul bitince iyice elimizi eteğimizi çektik, iyi de oldu...Bic
Tanıştırayım, kendisi Bic 3 Sensitive... Wilkinson Quatro, Mach 3 ve Derby Samurai de kullanmış biri olarak söyleyebilirim ki fiyat/kalite eğrisini de düşünürsek şimdiye kadar kullandığım en verimli traş bıçağıdır. Hem çok ucuz, hem kaliteli, hem de dayanıklı. Geçen gün bakkalın önünden geçerken birkaç tane aldım, askere giderken yanımda götürücem sanırım, yüzüm alıştı. Orda satılan bıçak Bic değilse, bu ayrılık koyar bana... Cuma, Kasım 21
Ne Güzeldir Yollarda Olmak Şimdi

Perşembe, Kasım 20
Ayabakan hakkında...
En heyecanlı koşuları bile x birinci, y ikinci oldu diye anlatan aşırı resmi site tjk.org bile Ayabakan ile ilgili bir yazı yayınlmayı uygun buldu. Aynen aktarıyorum; "Kısa bir süre sonra önemli bir ameliyat geçirecek olan Ayabakan’ın dizine takılacak platin sonrası, uzun bir süre istirahat edeceği, en az 1 yıl sonra her şey olumlu ilerlediği takdirde koşu hayatına geri dönebileceği belirtildi.Şampiyon Ayabakan’ın en kısa sürede sahalara dönmesi dileğiyle…"
Çarşamba, Kasım 19
Issız Adam
Artık iki çift laf etme zamanıdır Issız Adam hakkında... Eleştirilerin çoğu mükemmel. Sinemadan salya sümük çıkan insanlar, işte görülmemiş bir aşk hikayesi, yoğun bir duygusallık, hemen herkesin etkilendiği, etkileneceği bir filmmiş Issız Adam. Ben hiç öyle düşünmüyorum. Bana çok sıradan geldi, diyemem ki "iki saatim boşa gitti, bu filmi izlemeye değmez" ancak öyle abartıldığı gibi de iyi değil bu film. Kişisel fikrim sıradan olduğu yönünde.İkilem
Salı, Kasım 18
Ezeli Rekabetler / Özgünhan - Demirkazık
Özgünhan'a kimsenin rakip olacağı yok aslında, ancak bu güzide Demirkır yavrusunu, hatta bu ikiliyi bir dönem oldukça rahatsız eden Anadolu Ateşi'ni de hatırlamak, hatırlatmak gerekir diye düşündüm. İlk önce bu iki ismi kısaca tanıyalım:***
Özgünhan, Özgün-39.Neame orijinlidir. Babası, Odin, Odinhan, Ayabakan gibi şampiyonlar vermiş daha önce de ne zaman fırsat gelse bu satırlarda itibarını teslim ettiğim 1988 yılının şampiyon atı seçilmiş Özgün iken, anne 39.Neame ise efsane safkanlardan Halid'in de annesidir. Neresinden bakarsak bakalım kuvvetli bir kan hattı. Özgünhan koştuğu 38 yarışın 26'sında potoyu önde geçti, 8'inde plase yaptı, 2 defa 3. olurken, ağır sakatlıklardan çıktıktan sonra koştuğu iki yarışında ise tabela yapamadı.
Demirkazık ise sorunlarından ötürü yarış hayatını kısa sürede noktalamak zorunda kaldıysa da güzel eşgali ve Ögünhan'a kafa tutabilmesiyle akıllarda yer etmiş, Gülerce ekürisinin kıymetli atlarından biridir. Demirkır-56.Seyyare yavrusudur. 2001 jenerasyonu dendiğinde akla gelen 3 attan ikisidir bu ikili zaten. Bu ikilinin yaptığı kapışmalar bir döneme damgasını vurmuşsa da devamlılığını koruyabilen Özgünhan bugün bile gelmiş geçmiş en büyük şampiyonlardan biri kabul edilmektedir ki, sanırım günümüzde onu unutturabilecek kapasitede olan tek isim de Ayabakan'dır. Pazar günü yaşanan talihsizlikten sonra bir daha koşar mı bilinmez tabi...
***
Eskiden 3 yaşlıların sezon açılışındaki en önemli koşusu sayılan 2001 Sultansuyu Tarım İşletme Koşusu'na Demirkazık, Anadolu Ateşi'ni iki defa geçerek girerken, Özgünhan da Adana kumunda Dağhanbey ve Didim gibi ters kumculara bir kez geçildikten sonra sağlam bir toto ile çıkıyordu. Bu yarış okulların kapandığı hafta perşembe günü koşulmuştu. Hatta o gün aldığım bültende, bir sonraki cumartesi Odinhan'ın kazanacağı Ali Rıza Bey Koşusu'nun da kayıtları vardı diye hatırlıyorum. Yarışta koşan isimler o dönem performans olarak birbirine yakındı. Özügnhan, Demirkazık ve Anadolu Ateşi daha sonradan rakiplerinden ayrıldılar ve bugün daha farklı bir yerde olduklarını sööyleyebiliriz. Yarışı Başkanbey kazanmıştı ki nispeten sürprizdi bu sonuç. Özgünhan, Aziziye Koşusu'nda ise Babanur'a geçilmişti. Çanakkale Zaferi, Demirkazık'ın üstünlüğü ile geçilirken ilk 1600 yarışı olması bakımından önemli sayılabilirdi.
Hatay Koşusu'nu ikili yumuşak çimde 1.45.05-09 ile bitirirken Özgünhan baş farkıyla koparmıştı yarışı. Aslında taylık dönemlerinde Demirkazık'ın sanki biraz daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. İyi derken öyle aman aman bir üstünlük yok. 4 yaşlılığında Özgünhan'ın yeni rakibi Tamerinoğlu oldu. Fakat Tamerinoğlu hemen hemen her yarışında tosladı Özgünhan'a. Bu dönemde Albatur yavrusu Anadolu Ateşi'nin de zaman zaman bu ikiliyi zorladığını hatta geçtiğini hatırlatmak lazım. Ankara'da koşulan 2002 yılı Mehmet Ali Kiper Koşusu mesela. Anadolu Ateşi bu yarışta, Özgünhan, Odin, Şirinoğlu gibi isimleri geçmeyi başarmıştı. Bir önceki yıl Odinhan'ın kariyerinin sonunu hazırlayan TSK Koşusu laneti aynı yıl Özgünhan'ı da vururken, yarışta sorun yaşamasına rağmen Demirkazık'ı geçmeyi başardı. Ertesi yıl koştuğu ilk yarışında ise tabela yapamadı.
***
Bu iki safkanın zaman zaman ayyuka çıkan mücadeleleri Demirkazık'ın sorunları yüzünden çaptan düşmesi nedeniyle sekteye uğradı. Son kapışmaları 2004 yılı Cumhuriyet Koşusu idi. Yalçın Akağaç'ın Grand Ekinoks'tan sonra kariyerinde en çok unutamadığı at olan Dayıbey büyük bir sürpriz yaparak Özgünhan ve Demirkazık'ı geçmeyi başarmıştı. Geçmişe bakıldığında 2000'de Odinhan-Tamerinoğlu ne idiyse, 2001'de Özgünhan-Demirkazık oydu bence. Güzel günlerdi...
Pazartesi, Kasım 17
Ayabakan'a dair...
Ayabakan neden sakatlandı? Acaba bir ihmal sonucu mu? Çelikkan'a geçildiği yarıştan sonra Halis Karataş ata çok güvenmesinin de yarışı kaybetmelerinde bir etken olduğunu söylemişti. Forumlardan takip edebildiğim kadarı ile genel görüş Ayabakan'ın yarıştan önce de ufak bir problemi olduğu yönünde. Eğer öyleyken Şimşek ekürisi "biz bunları nasıl olsa geçeriz" diye düşündüyse ve Karataş gibi ata fazla güvenip 2800'e çıkardılarsa büyük hata yaptılar. Ama ben öyle olduğunu sanmıyorum, Selman Taşbek'in Ribella için anlattıklarını dinledikten sonra bir at sahibinin atını ne kadar sevebileceğini görmüştüm ve para hırsına ihtimal vermek bile istemiyorum açıkçası.Pazar, Kasım 16
Ayabakan sakatlandı...
Az evvel koşulan uzun mesafeli Veliefendi Koşusu'nda son viraja girilirken Ayabakan arızalanarak yarışı yarım bıraktı. Geçmişe gitmemek mümkün değil, insanın aklına Odinhan geliyor. Yarıştan sonra seyisi ağlaya ağlaya koştu atına... At yarışı salt bir bahis oyunu değildir derken demek istediğim de bu aslında. İzbatur potoyu geçerken, seyisin ters yöne deparı, benim bu postu girme gereği duymam vs... Umarım bir an evvel sakatlığını atlatır, ve yeniden döner pistlere. Ayabakan koştuğu 13 yarıştan 12'sini kazanmıştı... Dem
Yaşar'ın son albümü şahane. Eski albümlerindeki başucu şarkılarını yeni bir tatta, yeniden yorumlamış. Sesini, yorumunu zaten severdim, bu albümdeki farklı tarz yorumunu sevenler için bulunmaz nimet. Nehir gibi akıyor fonda Yaşar'ın sesi... Divane, Esrinim ve Masal albümlerinin baş harfleri Dem. Zaten albümdeki şarkılar da Yaşar'ın karyierinin baş harfleri. Sadece Kumralım eksik, o kadar da olur...Günün Lafı
FB TV muhabiri Uğur Boral ile maç hakkında konuşurken, Volkan Demirel gelir. Muhabir Uğur'a Volkan'ı sorar. Onun ayak hakimiyetinden bahsetmesini ister. Uğur da mealen şöyle der:Uğur Boral gibi eski(ilk) televole kültürü topçularını seviyorum.
Sıradaki Gelsin

Yürüye Yürüye Şampiyon

Cumartesi, Kasım 15
Football Tycoon
Bu oyun hakkında yazmak istiyorum evet. Ntvspor'un internet üzerinden oynanan, adamı bayağı bir meşgul eden, ince düşünülmüş, leziz oyunu. Bütün eksiklerine rağmen insan yine de kopamıyor, bir ara saat 17.00'de bilgisayar başında olmalıyım diye paralıyordum kendimi, hoş hala da farklı değil durum.Nereden nereye...
Geçen gün Haydi Gel Bizimle Ol'u izlerken gördüm Özgü Namal'ı son kez... İlk kez gördüğümde Cüneyt Arkın'lı, Küçük Onur'lu Karate Can'da esas kızdı. Hatta Kurtlar Vadisi'nin reklamları bangır bangır televizyonlarda çınlarken Türkiye'nin ilk defa gördüğü Necati Şaşmaz'ı değil, Özgü Namal'ı alakasız bulmuştum avukat Elif Eylül rolü için. Ama cazgır avukatı harika oynadı. Cuma Sendromu

Derbinin Yeri Olmaz

Cuma, Kasım 14
Alemci Futbolcu
Fotoğraftaki isim Carlos Alberto. Brezilya liginin en ünlü takımlarından, Rio'nun 4 büyüğünden biri olan Botafogo takımının yıldızı.Çarşamba, Kasım 12
The Chinese Restaurant
George: Excuse me, I'm expecting a call. Costanza?Restorandaki adam: Yeah, I just got a call. I yell 'Cartwright! Cartwright!', just like
that. Nobody came up, I hang up.
George: Well, was it for Costanza or...
RA: Yes, yes, that's it. Nobody answered...
George: Well was it a woman?
RA: Yeah, yeah. I tell her you not here, she said curse word, I hang up.
***
George: She called. He yelled Cartwright. I missed her.
Jerry: Who's Cartwright?
George: I'm Cartwright!
Jerry: You're not Cartwri...
George: Of course I'm not Cartwright!
Kaybolan Yıllar?
Gazetelerin net sayfasında über güzellerden bahsedilirken, işte şu ünlü şu kadar estetik yaptırmış, estetikten önceki fotoğrafları için tıklayınız gazteciliği var. Kah yıllıktan fotoğraf koyuyorlar, kah süklüm püklüm bir fotoğrafını koyuyorlar. Bu neden yapılıyor bilmiyorum, şahsen bir erkek olarak bugüne bakıyorum, bahsedilen kişinin geçmişte nasıl olduğu beni ilgilendirmiyor. Kaç estetik ameliyat geçirdiği de... Sanırım hanımlara moral vermek için yapılıyor bu tarz haberler. Sahte güzel bunlar, bakmayın çalımlarına der gibi... E bayağı da bir tık alıyor. Haber neden yapılıyor diye sorgulamıyorum, ancak bazıları da alakasız kaçıyor sanki... Bugün milliyet'in net sayfasında en beğendiğim aktrislerden Catherine Zeta-Jones'un eski fotolarını gördüm. Haber yine aynı şekilde veriliyor, ünlü sanatçının yıllar içinde geçirdiği inanılmaz değişim falan filan. E ulan iyi de bu örnek hiç iyi bir örnek değil ki... Cem Yılmaz'ın dediği gibi güzelliğin o kadar da göreceli olmadığını kabul edersek bu kadının eski hali de bayağı güzelmiş hani... Sadece daha genç olduğunu farketmek mümkün eski fotoğraflardan... Yıllara meydan okuyan diye değiştirmek daha güzel olurmuş bu haberi. Kaldı ki Catherine de sadece 39 yaşında... (catherine ne zibidi)Zico'nun Takımı

Salı, Kasım 11
Sarı Prenses

Tarkan Güçlü Kahraman
Kartal Tibet bu saçma filmleri neden çekti bilmiyorum, nedenleriyle de ilgilenmiyorum ama bir dönem cumartesi öğlen kuşağının en azından benim için keyifli geçmesine neden olmuş film serisidir Tarkan filmleri... Bunun için televizyon kumandasında her zaman 5 numara ile libero oynayan Star'a teşekkür etmek lazım. Evet bir arkadaşımın daha evlerinde Star 5'miş. Bir sırrı olmalı... Neyse biz filme dönelim. Tarkan Kolsuz Kahramana Karşı diye de geçiyor film ancak neden öyle geçiyor bilmiyorum çünkü Tarkan'ın kapıştığı elemanın kolu bacağı yerindedir. Tarkan Viking Kanı, Tarkan Gümüş Eyer, Tarkan Altın Madalyon gibi türevleri de vardır...***
Filme can veren iki karakter kuşkusuz Vang Yu (hakkı koşar) ile giriştiği mücadelede gözlerini kaybetmesine rağmen kulaklarıyla görüp, rakibin hamlesinin nereden nasıl geleceğini sezen Ulu Gökçe (reha yurdakul) ile filmin sonuna kadar Tarkan'a fena sopa atan Vang Yu'dur. Film Altın Kılıç teması üzerine kuruludur. Buna göre tapınağın birinde bir Altın Kılıç vardır ve bu kılıcı alan hükümdar Sapan ülkesine hakim olacaktır. Attila'nın da amacı budur, Çin ile arasında tampon bir bölge kurmak istiyordur ki Avrupa'ya rahatça sefere çıkabilsin. Altan Deliorman'dan tarih dersleri bitti, filme dönelim... Kılıcı almak ise oldukça zordur. Attila kılıcı almak için tabii ki Tarkan'ı görevlendirir. Tarkan da o zamanlar, kurdu ve e-5 kenarında at arabası çeken atlardan hallice olan kır atıyla bu kutsal görevin peşine düşer...
***
Yalnız yolda başına talihsiz olaylar gelir... Gerçi Alonya'yı görmenin neresi talihsizliktir tartışılır zira Hülya Darcan tıpkı kızı Bergüzar Korel gibi oldukça güzel bir hatundur ve Ulu Gökçe'nin de kızıdır. Girdiği her handa yiyip içen, kendi yemesi içmesi yetmiyormuş gibi bir de kurduna da yediren ve bugüne dek tek kuruş hesap ödememişliği olan Tarkan efendi, başı Kazım Kartal'la derde giren Alonya'yı kurtarayım derken bir komplo sonucu kendi başı derde girer. Başını (ne çok baş dedik) Halit Akçatepe'nin çektiği pırpır tayfa ile birlikte yakalanır ve kurtuluş için tek yol yine binbir testten geçmektir. Tarkan bu testleri de geçer ve bir punduna getirip kendini ve arkadaşlarını esaretten kurtarır.
***
Tapınağa kılıcı almak için vardığında Vang Yu ile karşılaşır ve tabir-i caizse bir araba sopa yer. Yaşaması bir mucizedir artık. Alonya Tarkan'ı bu perişan halden kurtarır ve bir umut Ulu Gökçe'nin yanına getirir. Filmin en absürd sahneleri de bundan sonra yaşanır. Ulu Gökçe Tarkan'ı bir muayene eder, tüm kemiklerinin kırılmış olduğunu, yaşayabileceğini ancak döğüşemeyeceğini söyler. Yaşaması için de ancak kurt sütü lazımdır ki burada Tarkan'ın en sadık dostu kurt flashback yaşar, gider kurt sütü bulur, buradan öğreniyoruz ki Tarkan'ı kurtlar büyütmüştür... Kurt sütünü alan Tarkan kendine gelir ancak yeniden eski kudretine kavuşabilmesi için bilmemkaçbin derecelik, dünyanın bütün madenlerinn eridiği (kimya dersinden öğrenmiştik, demir 5000 derecede eriyor, bizim vücut sıcaklığımız 40'a vurduğu zaman havale geçiriyoruz) lav havuzuna girmesi ve oradan sağ çıkması gerekmektedir. Erkekliğe bok sürdürmemek için kabul etse de, havuza girerken bağırıp inlemeyi de ihmal etmez.
***
Tarkan havuzdan sapasağlam çıkar... Ulu Gökçe'nin rövanşı da alamadığı Vang Yu ile karşılaşır ve bize öğretilen tipik Çin yavşaklığı ile Tarkan'a düello teklif eder. Kazanırsa tapınakta yediği dayağa rağmen Altın Kılıç'ı alacaktır. Ayı postuna oku yollar, ancak postun arkasında kılıç değil Vang Yu'nun esir ettiği Alonya vardır ve Tarkan istemeden Alonya'yı öldürür. Bu sahne filmin en akılda kalıcı sahnesi bana kalırsa, kocaman gözlerini açmış Alonya'nın şakaklarından ilkokulda kullandığımız suluboya akmaktadır.
***
Tarkan filmin sonunda Vang Yu ve çetesini perişan eder, Altın Kılıç'ı da alır ve yeni serüvenlere doğru yol alır...
Derbi Bitmez

Pazar, Kasım 9
Fenerbahçe 4-1 Galatasaray
Selçuk Şahin eğer post fotosunda yer alıyorsa, ya çok içmişimdir, ya da kıyamet alameti dedirtecek kadar iyi oynamıştır Selçuk. İkincisi oldu, Deivid'le birlikte maçın adamıydı ki, Deivid için söyleyeceklerimi yazının sonuna bırakmayı uygun görüyorum.Kadıköy'deki En Unutulmaz 5 FB-GS Maçı

Cumartesi, Kasım 8
Çubuklu vs Parçalı

Cuma, Kasım 7
Aşık Oldum
Selma: Ve bu rezaletin sahibi, o rezil hala utanmadan bu masada oturuyor...Sedat: Teessüf ederim Selma, insan bunca yıllık eşine rezil der mi...
Selma: Aynı apartmanda aynı katta oturduğumuz…
Sedat: Aynı katta diiliz, üst katta oturuyor...
Selma: Sabah buluşuyorlar, öğleden sonraları da mektup yazıyorlarmış birbirlerine...
Sedat: Abartıyorsun, abartıyor... Buluştuğumuz günlerde değil, buluşmadığımız günlerde mektuplaşıyorduk.
Sedat: Ben o mukaddes yatakta hiçbir zaman şey yapmadım! Her zaman salondaki divanda yaptım aaa!!!
Perşembe, Kasım 6
1 puan 1 puandır
Josico neden Fenerbahçe'de, veya oyuna girince ne yaptı, acaba fizik olarak iyi olsa bir sonuç verir mi, heralde farklı olmazdı... Çünkü bakıyoruz takımın geneline, sakatlanmamış olsa ve takım arkadaşlarıyla birlikte düzgün idmanda olsa o da 60'tan sonra sürünürdü. Bugün Fenerbahçe Sevilla'daki direnişi gösterebildi mi, ya da kaybettiği Chelsea maçındaki oyunu oynayabildi mi, hayır. Hatta skor aynı olmasına rağmen ve son yarım saati 10 kişi oynamasına rağmen PSV deplasmanında bile fizik açıdan bu takımdan çok daha iyiydi Fenerbahçe. İlk gördüğüm şey bu fiziki noksanlık... Çarşamba, Kasım 5
Zamanı geri sarsam...
Popstar'daki halini falan geçelim, Ebru Gündeş ne de güzeldi eskiden... Her albüme bir dizi yapardı, zayıf, hoş bir hatundu. Baskın mimikleri vardı, hala var, ama antipatik...
Fırtınalar dizisi Ebru Gündeş'in ilk ciddi oyunculuk denemesiydi. Kerem Alışık ile başrolü paylaşıyordu, dizide Senem Hakkı ve Oylum Öktem gibi genç isimlerin yanında Güzin Özyağcılar ve Erol Taş gibi tecrübeli oyuncular da vardı. Yalnız diziye can veren karakter Gönül Cebeci'ydi, hakkını verelim. Daha sonra her albüme bir dizi dönemi başladı, Deli Divane'de Gökhan Arsoy, klibinde Uche'nin oynadığı Sen Allah'ın bir Lütfusun şarkısının dizi versiyonunda ise Tolga Savacı ile başrolü paylaşmıştı. Bu dönemlerde Sevme Yanarsın gibi enkaz kliplerin yerini Sırnaşık Sevgilim gibi nispeten daha iyi klipler almıştı. Belki de klipler hala kötüydü ancak Ebru Gündeş güzelleşmişti... Belki de bir nesli böyle uyuttular... Belki de Arsenal maçı öncesinde böyle alakasız bir post girerek ben kafamı boşaltayım dedim, bilemiyorum.
Salı, Kasım 4
Unutulmayan Maçlar #2

Ayıp Olmaz Mı?

Boku çıktı
Lig başlayalı 9 hafta oldu ve Samet Aybaba da Bursa'daki görevinden ayrılmış. Yani artık hakikaten boku çıktı. Arsene Wenger bu ülkeye bir maç vesilesiyle geldi ve Aragones ile ilgili açıklamalarında yeni bir teknik direktöre en az 6 ay süre verilmesi gerektiğini söyledi. Şimdi bazıları gibi işte istikrar, Arsene Wenger falan filan demeyeceğim ama şu lafa da katılmamak elde değil. Yani bir de değiş tokuş oluyor, Mesut Bakkal Gençlerbirliği'nden ayrıldı, şimdi kim bilir yine hangi süper lig takımının başına geçecek.. Peki Mesut Bakkal'ı yeniden ikame edecek kafalar, bu adamın bir şekilde Gençlerbirliği'nde yapamadığı şeyleri, kendi kulüplerinde yapacaklarına nasıl ihtimal veriyorlar? Mesut Bakkal iyidir kötüdür bu değil mevzu, en büyüğünden en küçüğüne kulüpleri yöneten adamların bir futbol vizyonu, görüşü yok. Osman Özdemir kan değişikliği lazım diye istifa etmiş. Açıkçası Oftaş'ın, pardon Hacettepe'nin bu ligden düşmesini isteyenlerin önde gideniyim. Hafta Açılsın Bayram Başlasın

