Pazartesi, Kasım 29

Galatasaray 1-2 Beşiktaş


2002 yılı Aralık ayı. Az önce İbrahim Üzülmez atmış. Stadyumdan çıkıyoruz. Üşüdük, ıslandık dönüyoruz. Üzgünüz. Gerçek üzgünlük. Ağzımızı bıçak açmıyor. Tamam belki o zaman 17 yaşındayız, ergeniz, ertesi gün okula gideceğiz ve aklımızın bir ucunda pazartesi baskısı var ama yine de çok samimi duygularla üzüldüğümüzü hatırlıyorum.

Aradan 8 sene geçti. Dün bir kez daha yenildik Beşiktaş'a. Stadyumdan çıkarken gülüyoruz. Mutlu değiliz belki ama "kaybeden" hüznü de yok içimizde. En azından bende yok. Gece kafamı yastığa koyunca farkediyorum. Galatasaray son 2 senede bizi hissizleştirdi, uyuşturdu. Artık ne lisedeki gibi üzülüyoruz, ne de 20li yaşlardaki gibi isyan ediyoruz.

Daha önce yazdığımız maçları okuyan bu satırları geçebilir. Değişen hiçbir şey yok. Galatasaray'ın gücü yok. Bu futbolcularının çoğunun milli olması, geçmişlerinde birçok başarı kazanması önemli değil. Orta sıra bir Anadolu takımı gibiler. Eskiden büyük takımlar kötü sezon geçirdiklerinde dışarıya yansıyan; takım içinde arkadaşlık olmaması, kimsenin kimseyi sevmemesi, isteksizilik, takımı umursamamak gibi şeylerdi. Galatasaray'da bunların hepsi olsa da asıl önemli olan takımın gücünün olmaması. Yapamıyorlar, beceremiyorlar. Takat yok, derman yok, dert çok.

Bu işi Hagi çözsün diyerek geçelim. Nereye? Tribüne mi? Skor 2-0 olunca hala Beşiktaş'ın makatından kan almayı düşünebilen iyimser(!) taraftarlardan bahsedebiliriz. Veya maçtan önce alkolün de etkisiyle eğlencenin sınırlarını zorlayan ve maç saatinde önünü göremeyecek hale gelen genç Galatasaraylılar'dan da bahsedebiliriz. Yönetim İstifa diye bağıracak kadar gücü olmayan bir tribün vardı dün. Son yıllardaki derbi maçlarındaki kötü tribünün en önemli nedeni alkoldür. Eskiden alkol olmuyor muydu? Oluyordu ama eskiden herkes saat 5'te maça giriyordu. Artık 18.50 bekleniyor.(Ben dahil).

Beşiktaş iyi mi oynadı? Çok değil. Bizden daha iyidi. Holosko yine Galatasaray maçında coştu, Nobre yine Galatasaray maçında gol attı. Guti... Beşiktaşlılar Köybaşı'nı beğenmemiş. Bizim sol bek Hakan Balta. Ayhan yaşlı evet ama Marco da yaşlı. Beşiktaş'ın bizim yeneceğini tahmin edebiliyordum. Bizden daha çok pozisyona giriyorlardı, atamıyorlardı. Bizim maçta atarlarsa yenerler diye düşünüyordum. Atarlarsa kısmı çok erken oluştu. Ali Turan sağolsun. Herkesin Cihan Haspolatlı'ya bir özür borcu var.

En azından Beşiktaş bu galibiyetle rahatladı. Schuster rahatladı. Schuster kalsın, kalsın ki 1 ay önce "Rijkaard istifa" diyenlerin aklı başına gelsin. Sahi; bu arada Rijkaard gidince herşey düzelecekti, n'oldu düzelen birşey var mı? Totoş futbol İstanbul'da tutmazdı, haklılarmış şimdiki futbol gerçekten tutuyor, izleyen kitleniyor.

Gece eve geliyorum. Yatağa giriyorum. Işıklar kapanıyor, ev sessizleşiyor. O zaman dank ediyor, yarın pazartesi. Yarın berbat hayat yeniden başlıyor. Ve bu hafta da haftayı kurataracak bir tesellimiz yok. "Bu hayatta en azından Galatasaray var" dediğimiz günlerden uzaklaşıyoruz. Daha da yazarım da içimden gelmiyor. Hiç istemesem de; bari Ali Sami Yen yıkılsın da en azından camianın birşeyi değişsin. Bir abimizden çalıntı olacak; "Galatasaray son zamanlarda kötü; ama bu kötülüğün futbol takımının aldığı sonuçlarla alakası varsa Allah belamızı versin."

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzel yazı yazmıssın hele o galatasaray var hayatımızda tesellisini dile getirdiğinde direk kendimi buldum orda ayrıca son 2 senedir bizi hissizleştirdiklerine katılıyorum kaba tabirle yalama olduk üzülemiyoruz bile artık...taraftar kısmında da alkol konusunda çok haklısın cılkını çıkaranlar var ve bilmeyenlerin maça ilk defa gelenlerin diyelim öğle saatlerinde bağırmaya başlayıp maç sırasında bağırmamaları eklenince vasat bi taraftar performansı ortaya çıkıyo fakat dünkü maçta o makattan kan alma tezahüratı hep engellenmeye çalışıldı 2.gole kadar bunu söylemek isterim 2.golden sonrada saldım çayıra mevlam kayıra oldu bi nevi..Taraftarı vasatlaştıran en önemli unsur tabiki de 11 ruhsuz yürek suçu taraftarlardan çok onlarda aramak gerek herneyse herkes gider 'BİZ KALIRIZ'..