Bayram ziyaretlerinin sonuncusunu bitirdiğimiz semt olan Kartal'dan İstanbul'un diğer ucu Ataköy'e gitmek zaten başlı başına bir yorgunluk nedeni. Arada bir de Kadıköy aktarması yapınca, salona vardığımızda yorgunluk kendini hissettirmişti. Kötü bir organizasyon nedeniyle, oturacak yer bulamayacak dakikaya kalmıştık. Bayram ve ucuz biletler salonun dolmasına neden olmuştu.
Aslında yaptığımız organizasyonun kötülüğünü bir yana bırakmak lazım. Efes Pilsen maçında, 14.000 kişilik salonda oturacak yer bulamıyorduk. Üst katlar boştu biz de oraya çıkmayı denedik. Efes Pilsen için ayakta kalıp maç izlemeyi kendime kabul ettiremezdim.
4 gün önce 45 liraya bilet satıp, CSKA Moskova maçında 1 liraya göstermelik biletler satan Efes Pilsen'e (maçlarına gitsem dahi) sempatiyle yaklaşmayacağım. Eurolig'de yer alan diğer Türk takımı Fenerbahçe; ne kadar ezeli rakibimiz olsa da, ne kadar hoşlanmasam da, ne kadar sevmesem de Efes Pilsen'den daha çok saygıyı hakediyordur.
Sinan Erdem'in 2.katından izlenen maçı yorumlamam beklenmesin. Oyuncuları görmek, seçmek zordu. Biraz dev ekranlardan yardım alarak maça hakim olmaya çalıştık. Onun dışında kalan zamanı Olimpiyat Stadı günlerini yad ederek geçirdik.
2.devrede ise işler değişti. Aşağıda neler var düşüncesiyle 2 kişi salonda bir tur atmaya karar verdik. O sırada boş bir loca bulduk. Valencia maçında her kapının, her koridorun önünde 2 görevli varken, bu maçta böyle birşey yoktu. Boş locaya girdik, oturduk ve maçı izledik. Bu belki kendi kendine ihbar yazısı ama blogu çok fazla okuyan yok. Bir sonraki maç 2-3 güvenlik görevlisi daha koyulur belki.
Rakoceviç'in nasıl 21 sayı attığını, 63-48 olan maçın nasıl 63-64'e geldiğini farkedemedim. CSKA Moskova'nın bu kadar dirençsiz olacağını tahmin edemiyordum. Efes Pilsen kazandı, CSKA grupta dibi boyladı. Efes Kızları'na daha çok ilgi gösterdiğimiz maçın kısa özeti budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder