Perşembe, Mart 22

Le grand bleu




Beyaz evli ve lacivert denizli Yunanistan'da başlayan bir filmin kötü çıkma ihtimali yok.

Ortada geyik bir konu var. Hatta yunuslar falan var, çok gereksiz yer kaplıyolar. Zayen yunusla yüzen erkek oldukça sıkıcı ve rahatsız edici durum. Mustafa Sandal'ın Mevcut klibi de sırf o nedenle tutmamıştı. Yoksa güzel şarkıydı.

Ama müthiş Ege, Akdeniz görüntüleri izlemek, yanına da İtalyan aksanlı konuşmaya çalışan Jean Reno gelince film akıp gidiyor. Baş kahraman Jacques Mayhol gerçek bir elemanmış ve hakikaten kırık bir adammış. Filmden 14 sene sonra intihar etmiş. Kırık adamları ve intihara meyilli olan adamları severim ve sayarım.

Jean Marc Barr'ı ilk defa izledim, yakışıklı herifmiş dedim. 28 yaşında film çekilirken. Şimdiki haline baktım, saçlar falan dökülmüş. Şimdi bizim de saçlar seyreliyor, sevindim hafiften. Rosanna Arquette, nadir olarak oynadığı filmlerden birinde güzel olmuş. Film güzel olunca, oyuncular da güzelleşiyor demek ki. Ama gerçekten film güzel. Makarası falan, görüntüsü, kamerası, ışığı. Yoksa hikaye harbiden çokı bayık.


Bu arada filmle aynı adı taşıyan bir yat var, sahibi Roman Abramoviç.

- Suyun dibinde ne hissediyorsun?
- Yukarı çıkmak için bir neden arıyorum.


6 dakikalık giriş.

Hiç yorum yok: