Yarın şike konulu bir konferans varken hafızayı tazelemek lazım. Daha doğrusu, bilinen yanlışları silip yerine gerçekleri yazalım. Konu: Aslında İtalya'da neler oldu? Yarın Declan Hill, Andrea Di Caro ve Oliviero Beha daha iyi anlatır ama Türkiye'de hala "şikeci Juventus" olarak bilinenen olayın aslını kısaca yazalım. Yazmadan önce şunu da hatırlatalım; bu olayla Fenerbahçe olayı arasında bazı benzerlikler göreceksiniz. Bu açıdan Galatasaraylı arkadaşlar bana biraz tepki gösterebilir. Öte yandan Juventus'u da hiç sevmem, hatta İtalya'da sevmediğim tek takımdır (1998 ve 2003 Galatasaray maçları sebebiyle). Ama hakkı yenene, düşene vurmak yakışmaz.
İtalya'da olaylar 2006'da başladı. Birçok kişi için de 2006'da sona erdi. 2-3 ay konuşuldu, Juventus lekelendi, ceza aldı ve olay kapandı. Fakat aslında öyle olmadı. 5 sene sonra olay hala tazeliğini koruyor, üstelik işler iyice arap saçına döndü.
2006 yılında
Juventus, Avrupa'nın en büyük 5 kulübünden biriydi. İtalya'da ise tartışmasız bir liderlik sürdürüyordu. Bunun nedeni; bazıları için
Del Piero ve Nevded gibi yıldız futbolcular; bazıları için ise karanlık adam
Moggi'ydi. Sonuç olarak, İtalya'da son 5 yılda 4 şampiyonluk kazanan bir takım vardı ortada. Önlemek mümkün değildi.
Mayıs ayında İtalya bir anda şike dedikodularıyla sallandı. Başta
La Gazetta Della Sport olmak üzere birçok gazete "Juventus Serie C'ye düşüyor" manşetleriyle çıktı. Ortada hiçbir iddianame olmadan. Bunun benzeri burada da oluyor aslında. Fenerbahçe'nin geleceğini belirleyen gazeteler var. Hatta dibi gösterip, az zararla atlatmayı kazanç olarak göstermeyi planladıkları da söylenebilir. Ölüm-sıtma teorisi. İtalya için ayırıcı olan nokta La Gazetta Della Sport'un yönetiminde
Inter'in ikinci başkanının yer alması. Burası önemli, akılda tutalım, not edelim.
Davada geçen karşılaşmalar aslında düşünüldüğü kadar "sonu belli maçlar" sınıfında değildi. Davaya adı karışan 5 takımın (Milan, Juve, Fiorentina, Lazio, Reggiana) bazı yöneticileri, hakem atamalarından sorumlu görevliler ile telefonla konuşmuştu. Bunlar suç teşkil ediyor mu veya ne kadar büyük bir cezaya sebebiyete veriyor, az sonra değineceğiz.
Mahkemenin başlamasıyla, dedikoduların konuşulması, yazılması bir oldu. Moggi'nin hakem
Paparesta'yı soyunma odasına kilitlediği efsanelerini hatırlarsınız. Efsane diyorum, çünkü ortada herhangi bir delil yok. Ama şehir efsanesi olarak kalan bir olaydır. Türkiye'de dahi, Moggi denilince akla bu olay gelir. Aziz Yıldırım'ın
hakem odası basması efsaneleri ise bunun yerel versiyonudur. Paparesta'nın böyle bir olay yaşanmadığını söylemesi zamanında pek inandırıcı olmamıştı. Moggi'nin eksi hanesine çoktan yazılmıştı.
Moggi'nin bir diğer efsanesi de hakemlere FIAT desteği sayesinde Maserati'ler hediye etmesidir. (Aziz Yıldırım'ın gazetecilere hediye ettiği Passat marka arabaların bununla ilgisi yoktur). Hakmeler, Maserati almışlardır ama mahkemelerde kanıtlandığı üzere bu arabalar hediye edilememiş, ücreteleri ödenmiş ve faturaları mahkemeye sunulmuştur.
Moggi-Hakemler ilişkisi dışında, davanın bir de menajerlik şirketi GEA boyutu vardı. İddialara göre, Moggi, GEA'yı kullanarak transfer piyasasını istediğini gibi yönlendiriyordu. 2011 Türkiye'deki olaylarda da şikenin yanı sıra transferlerde usulsüzlük konusu dikkat çekiyor.
Moggi'nin GEA üzerinde hiçbir etkisi olmadıği ve GEA'nın tüm faaliyetlerini federasyonun çizdiği sınırlar içinde sürdürdüğü kanıtlandı. Yani davanın bu kısmından Moggi aklandı.
Moggi'nin Sim kartlar kullanarak hakemlerle iletişim kurduğu iddialar arasında yer aldı. Buraya da değineceğiz ama önce ufak bir ipucu. İtalya'nın en büyük GSM operatörü; TIM markasıdır. Telecom Italia Mobile.
Ayarlanan maçların bilinmemesi de burasıyla benzerlik gösteriyor. Bu maçların hangi maçlar olduğu hep soru işareti oldu. Tıpkı buradaki 19 maç gibi. Önce bir Juve-Sampdoria maçından bahsedildi. Juve'nin bu maçı ofsayttan attığı golle kazandığı yazıldı, çizildi. Fakat o tarihte oynanan maçı Sampdoria 1-0 kazanmıştı. Sonradan iddianameye yeni yeni maçlar katıldı.
Kısacası, Moggi'nin hakemleri ve maçları ayarladığı, bazı kişiler ve kurumların üzerinde baskı oluşturduğu iddia edildi. Son tahlilde, Moggi bu iddiaların hepsinden aklandı. Spor mahkemesinin verdiği kararların hepsini sivil mahkemelere taşıdı ve benim bildiğim çoğundan belki de hepsinden aklandı. Peki Moggi bu kadar beyazsa, Juventus niye siyahlara bağlandı?
İşin komplo teorilerini dökelim.
Şike skandalı ortaya çıktıktan hemen sonra İtalya'da federasyon başkanı değişti. (Buradaki benzerlik, şike skandalı ortaya çıkmadan hemen önce Mehmet Ali Aydınlar'ın federasyon başkanı olması). İtalya'daki başkan, atanarak koltuğa oturdu ki; bunu hala anlayamamış durumdayım. Çünkü UEFA'nın bu konuda yaptırım uygulaması gerekiyordu. Oysa kalantor abiler bu duruma göz yumdu.
Yeni gelen federasyon başkanının ismi yukarıdaki karışıklara biraz ışık tutabilir;
Guido Rossi. Kim bu Rossi? 1931
Milano doğumlu. Yaşından dolayı bir saygınlık oluşturmuş olabillir, bilmiyoruz. Kendisi eski
Italia Telecom başkanı (buraya dikkat) ve eski
Inter ikinci başkanı (buraya dikkate de gerek yok, 10 yaşındaki çocuk da çözer).
Koltuğa atanan Rossi'nin, Aydınlar'dan farkı göreve "deliller gelmeden işi çözemeyiz" veya "kişiler ve kurumlar ayrıdır" gibi sözler yerine icraatle başlaması. Rossi federasyonu yeni bir madde oluşturdu ve hakemleri atayanlar ile yapılan telefon görüşmelerin birden fazla olması halinde şike konusunda delil bulunmasa bile bu kişilerin maç ayarlamaktan dolayı itham edileceği ve cezalandırılacağını belirtti.
Cümle karışık; Yani, 3 kere kırmızı ışıkta geçen kaza yapmasa bile adam öldürmeye teşebbüsten ceza alacaktı.
Dava spor mahkemesinde (bu spor mahkemeleri de ayrı bir yazı konusu olmalıdır) 3 haftada sonuca bağlandı. Juventus -9 puanla Serie B'ye düşürüldü. Mayıs ayında Serie C dedikodulara uyananan Torinolular kötünün iyisini görmüştü. Moggi ise, finansal direktör Antonio Giraudo ile beraber 5 yıl futboldan men edildi. Bu kadar kötü karara rağmen daha da ilginci olan, Juventus yetkililerin gerek TAR'a (bir üst mahkeme) gerekse uluslar arası mahkemelere itiraz etmemesi dikkat çekicidir. Kamuoyunda, özellikle TAR'a yapılacak olası itiraz sonrası Juventus'un cezasının kaldırılacağı tahmin ediliyordu.
Juventus zararlı çıktı, peki kim yararlı çıktı. Şampiyonluğu alınan Juventus'un yerine ligi 3.bitiren Inter şampiyon olarak adlandırıldı. Inter bu işin asıl ekmeğini sonraki yıllarda yedi. Soruşturmada adı geçen Milan'ın (2006'da lig ikincisi), puanları silindi. Zaten mayıs ayında şampiyon değildi, yine şampiyon olamadı ama silinen puanlar onun Şampiyonlar Ligi yolculuğuna çıkmasına engel olmadı. Başbakan Berlusconu'nin takımı Milan Şampiyonlar Ligi'ne katıldı, Atina'da kupayı havaya kaldırdı ve tabir-i caizse Başbakan Erdoğan'ın lafıyla kriz Milan'ı teğet geçti.
Milan, kasasına gelen milyonları sayarken Juventus zarar etmeye başlamıştı bile. Sponsorlar çekildi, bazı oyuncular satıldı. Moggi'nin yerine gelen iş bilmez yöneticiler krizi yönetemedi.
Asıl karışıklık bugünden 1-2 sene önce başladı. Moggi'yi ve Juventus'u suçlatan telefon görüşmelerinin (hakem atalamarını ayarlayan kişilerle yapılan) benzerlerini; Serie A'daki 20 kulüpten 11 tanesinin yaptığı ortaya çıktı. En fazla yapan ise
Moratti ve
Fachetti. Bunu ortaya çıkaranlar ise Moggi'nin avukatları oldu. Yoksa savcıların ve Juventus kulübünün bunu ortaya çıkaracağı pek yoktu.
2006 davasında görevli Attilio Auricchio'ya, mahkeme heyetine bu delilleri neden sunmadığı soruldu. O da bunun davada işe yaramayacağını düşündüğünü söyledi.
Komployu biraz daha derinleştirelim. Fenerbahçeliler şimdi cemaat bağlantısı ve Nato ihaleleri diyor. Büyük resmi görmekten bahsediyor. İtalya'daki resme bakalım. Juventus gibi bir takım maddi ve manevi bu kadar zarara uğrarken kimse niye ses çıkarmıyordu? Burayı daha kısa geçelim.
Juventus,
FIAT'ın kulübü. FIAT'ın sahibi
Agnelli ailesi. Büyük başkan
Gianni Agnelli 2003 yılında hayata veda ediyor. Yerine torunları
Elkann kardeşler geliyor. Yönetim ise
Luca Di Montezemolo'ya geçiyor. Bu ismi Formula 1'!i takip edenler yakından tanır. Ferarri takımının en önemli ismidir.
Soru şu olabilir. 82 yaşındaki Agnelli ölünce başa geçen isimler neden 26 yaşındaki genç isimlerdi. Ailede daha tecrübeli insanlar yok muydu? Gianni Agnelli'nin yeğeni
Andrea vardı ama o çoktan tasfiye edilmişti. Agnelli'den boşalan yere koltuğa ve yönetimsel kademeye geçecek kişiler bir bir uzaklaştırlıyordu. Geriye kalan tek isim Moggi'di. Moggi, Gianni Agnelli'nin çok güvendiği bir isimdi. Nasıl olmasın ki, onun sayesinde Juve başarıdan başarıya koşuyordu. Haliyle Moggi'yi, Agnelli ölse bile kulüpten uzaklaştırmak zordu. Moggi'nin gitmesi için olağanüstü bir şey gerekiyordu.
Luca'nın, kanının hiç ısınmadığı Moggi'den kurtulması için beklenen teklif
bundan geldi. İşte yine başa dönüyoruz. Massimo, yıllardır şampiyon olamayan, babasının mirasını yiyen Inter sevdalısı. Luca'ya dedi ki; gel beraber şu işi halledelim, ben de sana sponsor olayım.
"Sana" dan kasıt
bu; sponsor dediği
bu.
Bu arada Guido Rossi'ye dönelim mi? Hani atanan federasyon başkanı. 70'inden sonra yepyeni bir CV yazdı Rossi. Federasyon başkanlığı, ardından TIM'in başkanlığı, ardından FIAT'ın danışmanı. Taşların yerine oturduğunu düşünüyorum.
Peki şimdi ne olacak? Juventus, daha doğrusu Moggi yavaş yavaş temize çıkarken ne kararlar alınabilir? Bunu da siz yazın. Ama iyi bir iş çıkardıkları ortada. 2011 yılında, Moggi aklanırken bile, Türkiye'de hala Juventus şike yaptı diye konuşmalara başlamak enteresan. Yarın Declan Hill baba anlatsın bakalım, işin aslı neymiş?
Fotoğraftaki adam: Herşeyi karıştıran adam. Yazıda adı geçmiyor. Savcı Stefano Palazzi. İtalya'daki karizması çok üst düzeyde. Üstelik İtalya'da bak. Karizmanın harman olduğu yerde.