2022’ye girerken, blog’da 2021’in bana kattıklarından bahsetmiştim.
Düşündüm taşındım, bu sene böyle maddelerim var mıydı? Yoktu. Önce biraz üzüldüm. Senenin biraz ‘kuru’ geçtiğini düşündüm. Ardından kafayı toparladım. Belki o kadar da kuru geçmemiştir.
Evlendim. Öncesinde evlilik teklifi yaptım. Sevgilimin teklifi beklediğini tahmin ediyordum. Fakat o teklifi duyunca şaşırdı, mutlu oldu. O mutlu olunca, ben daha çok mutlu oldum. Aileydik zaten ama daha bir aile olduk. Ailelerimiz ilk kez tanıştı. Birbirlerini sevdiler. Bir araya geldik. Yemekler yedik. Sonra da evlendik. İmza attık. Hayatımız pratikte değişmedi ama bir başka oldu.
Yıllar sonra sigortalı bir işe girdim. Ofise gittim. Pandemiden sonra ilk defa düzenli olarak Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçmeye başladım. Yolda zaman harcama işini özlemediğimi fark ettim. Hemen hemen her sabah Marmaray kullandım. Bir Kadıköy-Beşiktaş insanı olmama rağmen Üsküdar’dan Beşiktaş’a geçtim.
Eşim araba aldı. Ben araba alamayacak durumda olmama üzüldüm. Ona yardım edemediğim için kendi kendime hayıflandım. Fakat bazı sabahlar ve akşamlar onun arabasıyla işe gidip döndük. Onunla fazladan iki saat geçirdim. Yol parası da vermedim. Hayatımız biraz kolaylaştı...
Oysa birkaç sene önce ben de araba alabilecek noktadaydım. "Biraz daha bekleyelim acelesi yok" dedim. Meğer varmış. Bu senenin ilk altı ayında hazıra dağ dayanmadı. Para biriktirmenin saçma bir yöntem olduğunu fark ettim. Birikimler eridi. Buna hazır değildim. Bu baskıyı yıllar önce de yaşamıştım. Bir daha yaşayınca gerildim. Bir daha yaşamamak, marketteki peynir reyonunda sinir krizi geçirmenin eşiğine gelmemek için daha akıllı olmak gerektiğini idrak ettim. Hızlıca daha çok para kazanmam gerektiğini düşündüm. Bu hedefimi iyi kötü gerçekleştirdim. Sular duruldu.
Televizyona çıktım. Ben buna şaşırmadım. Heyecanlanmadım. Gayet olağandı. Daha önce de çıkmıştım. Gerçi bu seferki pandemiden sonra ilkti. Fakat eşim, ailem, arkadaşlarım, komşularım çok sevindi. 1980’lerde televizyona çıkan adam gibi oldum. İlk kez böyle tepkiler aldım. Şaşırdım. Onların sevinciyle ben de mutlu oldum.
Gündemi takip ettim. Özellikle yılın ilk yarısında neredeyse başka bir şey yapmadım. Bol bol korktum. Rusya, Ukrayna’ya girince korktum, dolar ve enflasyon artınca korktum. “İyi ki çocuğum yok” dedim. Bunu düşündükten sonra her defasında gidip kedimi sevdim. Savaş çıkarsa onunla sığınaklarda ne yapabileceğimi düşündüm. Bunu düşünürken ekonomik krizin önemli olmadığını fark ettim. Markete gittim. Zamlı fiyatları gördüm. Savaşı unuttum.
Bodrum dışında bir yere tatile gitmeyi başardım. Hayatımda nadir olan bir deneyimi gerçekleştirdim. Denize girmeyi ihmal etmedim. Datça – Bodrum feribotuna bindim, çok hoşuma gitti. Hayatımda bir günbatımını tam orada, denizin ortasında geçirdim. Ağustos ayında Ege’de yağmura yakalandım. Gökkuşağı gördüm. Knidos’a gittim, umaç çorbası içtim.
Zaman zaman sevgilimi üzdüm. Onu sinirlendirdim. O bana kızdıkça ben hayattan soğudum. Kendimi amaçsız hissettim. Onun tepkisi azalınca, kendime geldim, rahatladım. Hayatın hep böyle devam edeceğini idrak ettim. Bunun iyi mi kötü mü, normal mi anormal mi olduğunu henüz anlamadım.
Eskisi kadar çok film izlemedim. Geçen sene 43’tü. Bu senenin rakamını bilmiyorum ama 30’dan azdır. En çok da Zendegi Va Digar Hich’i sevdim. Film azdı ama 2021'e oranla daha çok kitap okudum. Geçen sene sadece 5’ti, bu sene 13’ü gördük.
Sık sık spor yaptım... 103 gün bisiklete bindim, 126 gün koştum, 30 kere maç yaptım. Son iki maçımı son golde kaybettik, üzüldüm.
Bu sene çok ağladım. Sadece bir kez. Fakat 21 sene sonra ilk kez. Benim için çok yani. Patladım herhalde. Boşaldım. Sonrasında rahatlamadım. Üzüldüm. Özgüvenim zedelendi. Bir 20 sene daha ağlamamaya karar verdim. Fakat sene içinde gözlerim çok doldu. Film izlerken bile nemlendi. Kendi hayatımda yaşanmış acıları düşününce sorun etmedim ama başkalarının acılarının bana denk gelme ihtimali her defasında beni yerle bir etti.
Instagram kullanmaya başladım. Fakat az içerik girdim. Fotoğraf çekme alışkanlığını elde edemedim. Story atmıyorum. Gönderi de az giriyorum. Buna rağmen hesap açıldığı için birçok arkadaşım “Son kale yıkıldı” dedi.
Sosyal medyadan uzak kalmaya devam ettim ama blog’u hiç ihmal etmedim. Sene boyunca 225 içerik girdim. 2017’den sonraki en yüksek sayı. Bir de blog’lar öldü diyorlar…
Bu sene sadece bir maça gittim. Mart ayında oynanan Pendikspor – Bucaspor 1928 karşılaşması. Canlı canlı tek bir gol gördüm. Pendikspor 1.Lig’e çıkınca maça gitme fırsatım azaldı, isteğim de kalmadı. Oysa eskiden bu blog maç anıları ile doluydu.
Müzik dinleme alışkanlığım azaldı. Radyo da azaldı. MP3 Player'da. Youtube'u bile müzik için açmaz oldum. Sonra bunu yazdım.
Her akşam Kelimelik oynamaya devam ettim. Yanına bir de Wordle ekledim. Duolingo’yu telefonuma indirdim. Yazdan beri her gün İngilizce ve Almanca çalışıyorum. Yeni yıl için İspanyolca’yı hedefliyorum. Oysa bu senenin içine dahil etmeliydim. Çok geri kaldığımızı fark ettim.
Her pazar, Yargı izlemeye devam ettik. Yeri geldi 20:00’de başlayan Süper Lig maçlarının ikinci yarılarından feragat ettim, açtım çekirdeğimi kolamı, başladım diziyi izlemeye. Bu sezonu sevmedim ama. Erguvan ailesine sinir olmaya devam ettim. Popülist repliklerde fenalık geçirdim. Yine de Çınar hariç Kaya ailesine desteğimi esirgemedim. Cezmi Baskın’ı, Uğur Polat’ı, Hüseyin Avni Danyal’ı izlemekten büyük keyif aldım. Keşke Nergis Öztürk de devam etseydi.
2023 seçimlerine dair tahminler yaptım. Arkadaşlarımla tartıştım. Bir seneyi buna harcadık ama bir sene önce olduğumuz yerden bir adım uzaklaşamadık. Bunu fark etmek iyice sinirlendirdi. Sıkıldım. Bunaldım. Karamsarlaştım. Burada da üzüldüm. En sonunda kabullendim. Sık sık Demirkubuz’un meşhur tweet’ini andım, artık acı duymamaya başladım.
Dünya Kupası’nı izledim. Eşimle evimizde izlediğimiz ilk Dünya Kupası’ydı. Geniş ailecek izlediğimiz maçlar da oldu; İngiltere – ABD, İngiltere – Fransa gibi. Daha önceki Dünya Kupası finallerini nerede izlediğimi düşündüm. 2022’yi evde eşimle izledim. Tarihe not düştüm.
Yeni insanlar tanıdım. Eskilerden bazılarını sildim. Sık sık üzüldüm ama birçok kez mutlu oldum. Sonuç olarak öyle veya böyle; yaşadım. Yanımda sevdiğim kadınla beraber yaşadık. Bir seneyi daha beraber geçirdik. Bir senenin sonuna daha beraber geldik. Engelleri aştık ve yılın sonuna sağ salim ulaştık.
Sonra da diyorlar ki; 31 Aralık'ta neden kutlama yapıyorsunuz?
Koca bir seneyi düşününce asıl ben soruyorum: Neden yapmayalım ki?