Türkiye'deki stadlarla ilgili en büyük sıkıntım isimleri. Stadyumlar ya bulundukları şehirlerin işgalci kuvvetlerden kurtuluş tarihleriyle ya da büyük bir çoğunlukla tarihi kişiliklerle adlandırılıyor. Her şehirde bir Atatürk Stadı var. İstanbul ve İzmir'deki büyük stadyumlara Ata'nın adı verilmesi gayet şık ama üst düzeydeki 18 takımın üçte biri Atatürk Stadı'nda oynuyor maçlarını. Aynı oranda iç boşaltmak bu da.
Aslında bu bize özgü değil. Akdeniz ülkelerinin çoğunda bu anlayış hakim. İspanya'da Santiago Barnebau, Vicente Calderon, Ruiz de Lopera, Ramon Sanchez Pizjuan hatta San Mames bunlara örnek olarak verilebilir. Ama bunların yanında El Madrigal, Nou Camp gibi isimler de mevcut. İngiltere'de bu ikinci tarz daha çok var. Old Trafford, Stadium of Light, Millenium, White Harte Lane gibi isimler akla ilk gelenler. Anlamlarını da bilmiyorum ama bir karizma olduğu kesin. Özellikle White H.L. ve Madrigal isimlerinde.
Bizdeki stadyumların isimleri de "farklı" olsa keşke. Mesela Fenerbahçe Stadı ; Şükrü Saraçoğlu yerine Papazın Çayırı olarak adlandırılsa. Galatasaray'ın yeni stadı Aslantepe olarak kalabilir mesela. Gerçi artık çok zor bunlar. Stadyumların isimleri kolay kolay değişmez.
Bu kadar sosyal mesajdan sonra asıl konuya dönelim. Papazın Çayırı'nın Şükrü Saraçoğlu'ya dönüşme sürecini yazmak istiyorum.Niye bunu yazmak istiyorum bilmiyorum. En azından kafamda kalacağına buraya dökülsün.
Bundan 100 seneyi aşkın bir zaman önce o arsada top koşturanlar Moda'nın ve Kadıköy'ün Rum,Ermeni ve İngiliz gençleridir. Fenerbahçe kurulduktan sonra Cemil Topuzlu tarafından kurulan Union Club orayı kiralar. Union Club, Fenerbahçe ve İngiliz ailelerin desteğiyle "çayır" halinden stad haline getirilir. 100 kişilk bir tribün inşaa edilir. İngiltere'den özel çim getirilir.O yıllarda Union Club olarak anılır. Fenerbahçe maçlarını orada oynamaya başlar.Ama futbola olan ilgi azlığı kira bedelini karşılamayı zorlaştırır.Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi İngilizleri düşman konumuna sokar. O sebepten dolayı İngilizler Union Club ile ilgilenmezler. Türk hissedarlar da dağılınca iyise sahipsiz kalan sahaya Kara Kemal el koyar ve isim İttihad Kulübü olarak değişir.Uzun bir süre İstanbul'daki spor karşılaşmalarına ev sahipliği yapar İttihad. Ama Taksim Stadı'nın yapılması ilgiyi karşı tarafa toplar. İlgisiz kalan sahanın imdadına 1929 yılında Fenerbahçe yetişir, sahayı kiralar.İsim de Fenerbahçe Stadı olarak değişir.3 sene içinde stadın kapasitesi arttırılir.Fenerbahçe Kulübü de devlet büyüklerinin yardımıyla stadı satın alır.Taksim Stadı'nın yaptığını yıllar sonra İnönü Stadı yapar. Oranın açılması ilgiyi Dolmabahçe'ye taşır.Fenerbahçe bile 1949 yılından sonra İnönü'de oynamamaya başlar.1962 yılında stadyum Beden Terbiyesi'ne devredildi. 79 yıllık kullanım hakkı yine Fenerbahçe'nin olmuştu.1965 yılında ihtiyaca cevap vermeyen stadyum yıkıldı ve inşaatın başlandı.17 yıl sonra yepyeni bir haliyle hizmete açıldı. Hikayenin gerisi zaten biliniyor.
Türkiye'nin en büyük derbisinin başladığı yer olan Papazın Çayırı artık modern bir konumda. İsmi de eski bir başbakanın adı. Yıllar önce oradaki gençlerin top koşturduğu ve Papazın Çayır diye adlandırdığı yer şimdi eski bir başbakanın adıyla anılıyor. Başbakana saygım sonsuz ama tarih ve vefa daha çok hoşuma gider. Ne zaman oradan bahsetsem ya Kadıköy derim ya Papazın Çayırı.Saraçoğlu diyemiyorum bir türlü. Sorun bende belki de. Ya da UEFA Finali romatizmi. Dedim ya; bu yazıyı niye yazdım bilmiyorum. Güzel de olmadı zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder