Cumartesi, Ocak 24

Four Four Two


İlk çıktığı zaman biraz soğuk bakmıştım. Çıkartan kadroyu bilmiyordum. GOAL gibi tercüme yazılar ve söyleşilerle doldurulan bir dergi sanıyordum.Ama her çıkan spor yayınını almış bir bünye olarak onun da ilk sayısını kaçırmak olmazdı. Kapakta Anelka vardı, sene 2006, biz Galatasaray olarak unutulmaz bir bahar yaşıyorduk.

İlk sayıdan vuruldum dergiye. Kadro da süperdi. Banu Yelkovan, Coşkun Çelik, Ozan Şişli, Koray Gürtaş, Uğur Vardan ve diğerleri... Yıllar sonra tekrardan Türkiye'de muhteşem bir spor dergisi çıkmıştı. Gelişim Spor yıllarına yetişemeyen bizler için milat Süper Futbol olmuştu. 1998 yazı onla vedalaşmıştık. Hasret sekiz sene sürdü. Four Four Two çıktı.

Herşey çok iyiydi. Okunmayacak yeri yoktu. Hatta iki kere okumak sapıklık gözüyle bakılacak bir durum değildi. İşin en güzel tarafı futbolu çok seven bir grubun futbolu çok seven bir kitleye çıkardığı dergide "futbol dilenciliği" muhabbeti yoktu. Dergi bizimdi. Bu ülkenin futbol dergisiydi. Türkiye futbol liglerine azalan sevgim yeniden artmıştı. Askerdeyken Peralta'dan alamadığım sayıları almasını rica etmiştim. O da sağolsun aldı ben yokken. Ocak sayısını temmuzda okumak bile keyifliydi.

Sonra Facebook'ta bir grup kuruldu. Oraya da iştirak ettim. Çok güzel resimler konuluyordu. O sayede bazı çalkantılara daha yakından şahit olduk. Yine de çok net bilmediğimden burayı es geçiyorum. Banu Yelkovan ve ekibi dergiden ayrıldı. Yeni bir ekip devam ettti yola. Malasef hiç de güzel olmadı.

F Dergisi'nden alışık olduğumuz içi boş romantiklik başladı. Eski güzel günlerin hatrına ve birkaç güzel yazan insan adına dergiyi hala almaya devam ediyorum. Şu anda ocak sayısı elimde. İşlerin yoğunluğu nedeniyle uzun süre okuyamadım. Derginin yarısını bitiremedim daha. Ama daha şimdiden 6 kere, cümle içinde kullanılmış "endüstriyel futbol" tamlamasını okudum. Gına geldi bana. Evet Tribün Dergi'yi severim. Yukarıda dergi olarak ondan bahsetmedim, fanzine daha uygun çünkü. Neyse o ayrı konu. Tribün Dergi'nin ortaya koyduğu bir tanım bu. Zamanında çok iş yaptı. Bir bilinç kattı herkese. Ama artık yetmedi mi?

Otu boku buna bağlamak artık bizi sıkıyor. Kusacak konuma geldim. Önümde daha okunmamış sayfalar var, umarım karşıma bir daha çıkmaz. Zaten biz de manayağız,ne kadar eleştirsem de şubatta yine alacağım dergiyi. Bari bu dilencilik, anti endüstriyelcilik sona ersin. Eskisi gibi Abdülkerim Durmaz olsun dergide, 1991deki bir maç anlatılsın, yazılsın da yazılsın.

Hiç yorum yok: