Cumartesi, Mart 27

Dünyanın En Büyük Derbisi


Yarın dünyanın en büyük derbisi oynanacak. Bunun aksini de bu tezimi de tartışmam. Çünkü olay çok basit. Dünya benim dünyam, derbi benim derbim. Ve hayatımda 90 dakika kadar bu kadar önemsediğim beklediğim maç/rakip yok.

Gerçi bugün hala derbi havasında değilim. Heyecanım yok. Nedenini keşfedemedim. Sorun derbide değil ama bende. Eski derbi ortamı yok sokakta. Ya da ben yakalayamadım. Belki de son aylarda asosyal bir adam olduğum içindir. Ben de Facebook'taki videolarla, Mustafa Ceceli şarkılarıyla veya Antu açılış sayfasıyla havaya girmek isterdim ama olmuyor. Sokakta arkadan biri sana laf atmayınca, Bağdat Caddesi'nde Galatasaray poları ile yürürken biri ters balmadıkça, ve hatta bilet kuyruğunda olmayınca; olmuyor işte. Ama yine de hala tezimin arkasındayım. Bu dünyanın en büyük derbisi.

Dünyanın hiçbir yerinde, bir ülkenin 81 vilayetinin aynı anda bir maça odaklandığını sanmıyorum. Türkiye'de kredi kartı kullanmının en az olduğu zamanlar GS-FB maçlarının olduğu saatlermiş. Al sana bir şehir efsanesi. Mantıksız mı?

Mesela derler ki, "dünyanın en büyük derbisi dediğiniz bu mu futbol oynanmıyor." İyi de bu derbideki futbol ne kadar önemli. Yani mesela Fenerbahçe'nin 3-0'dan 4-3 yendiği 1989 maçı, veya 6-0, veya bizim 5-1lik kupa finalimiz veya Nonda. Şu an bile en çok konuşulan maçlar. Bu maçlardaki futbolu hatırlayan var mı? Kim hangi taktikle oynadı, kim iyi oynadı. Önemseyen var mı? Ya da şöyle sorayım, iki takımında iyi oynadığı bir maçın hafızalarda diğer maçlardan maçtan daha fazla yer kapladığını söyleyebilir miyiz?

Bir de bunu diyenler genelde İzmirli arkadaşlarımız oluyor, Beşiktaşlılar tabi bir de. Oysa biz de Karşıyaka-Göztepe maçlarında hiç bir zaman futbol resitali izlemedik mesela. Hatta son yıllarda maç bile izlemedik. Ama hala derbi denince akla gelir oradası. Çünkü gelenek vardır, kök vardı, tarz vardır. Maç yoksa bile şehir vardır.

Ya da Boca-River maçları, Celtic-Rangers maçları, seyrine doyum olmayan futbol maçları nedeniyle mi bu kadar dikkatle takip ediliyor.

Dünyada kaç kanalın verdiğini sorgulayanlar hayatlarında kaç Yunan derbisi izlemişler mesela. Oysa dilden düşmez Olympiakos-Panathinakos derbisi.

Roma-Lazio maçında İtalya'da Roma dışında kaç şehir bu maçı izliyordur. O gün kaç ulusal TV kanalı yayın akışını maça göre ayarlıyordur. Lig Tv'nin verdiği 321 milyon doların yüzde kaçı GS-FB rekabetini içerir sizce?

Medya pohpolaması diyenler olabilir. Ama medyanın yarattığı derbi tarzının aslında derbiden çok şey götürdüğünü de düşünüyorum. Ruhunun sanallaştığını, sokaktan çıkıp video derbisi olmaya doğru ilerlediğini düşünüyorum.

Fakat yine de farketmez. Bu dünya bu derbi bizim.

Atarı, totemi, maç öncesi duası, maç sonu telefonu, pazartesi sendromu, pazar gecesi eğlencesi, Sokak'ta içmesi, Nazlı'da beklemesi, Fulya'dan inmesi, İskele'den gelmesi, kendilerine ayrılan bölümde oturan az sayıdaki deplasman taraftarı, çok sayıdaki güvenlik görevlisi, derbiye gelmeyen başkanı, derbiye akredite olan yabancı gazeteci,... Seviyoruz bu heyecanı. Sahada olan biten, sadece interaktif bir senaryonun son sahnesini belirleyecek. Geri kalan herşey buraya özgü, bu dünyaya özgü.

Hiç yorum yok: