Salı, Mart 30

Fener Maçlarını Önemsemiyoruz


Galatasaray camiasının kendine söylediği en büyük yalandır bu. En azından benim gençlik dönemimde, yani son 10 yılda söylenen en büyük yalandır. Neden söylendiği bilinmez. Belki Fenerbahçe'nin bize olan üstünlüğünü kamufle etme maksatlıdır. Nedeni önemsizdir, büyük bir yalandır. Yalan olduğu dünden beri ortadadır.

Pazartesi öncesine dönelim.Çok öncesine ama. Sezon başına. Belki yaza, belki bir cuma gününe. Frank Rijkaard'ın adının açıklandığı sabaha. İlk başta üzülmüştüm. Üzülmek demeyelim de yanlış olduğunu hissetmiştim. Bunu da çok yazmıştım. Rijkaard geldiği gün de yazdım, ilk Tobol maçından sonra da. İsteyen açıp bakar. Karar yanlıştı.

Kararın yanlışlığı Rijkaard'ın hocalığından kaynaklanmıyor. Karar yanlış çünkü Rijkaard buraya fazla adam. Sene başında sabır diyenler, bu sene kupa alamayalım ama bekleyelim diyenler şimdi Fenerbahçe yenilgisi sonrası hoca gitsin e dönmüştür. Hoca gitsin çünkü çocuklar mahalledeki bakkala rezil oldu. Oysa ne gerek vardı Rijkaard'a, getirecektin Abdullah Avcı'yı Türkiye'de onu bunu yenerdin, Fenerbahçe'yi de yenerdin.

Fenerbahçe maçını önemsemeyen kitle şu anda yeni hoca arayşında. Devrim sesleri yarıda kaldı. Burada işler böyle. 35 metreden Selçuk gol atar, sen de hem hocayı yollarsın hem yabancı futbolcuları sorgularsın. O nedenle ben sezon başında Rijkaard gibi özgür bir hoca yerine Co Adrianse gibi herkesi ama herkesi tokatlayacak adam istemiştim ya neyse. Mesele o değil.

Mesele şudur ki, vizyondan bahseden takım elbiseli abilerin binbir zorluklarla getirdikleri teknik adamın arkasında duramamasıdır. Frank Rijkaard sezon içinde de çok eleştirildi. Tıpkı Michale Skibbe gibi. Skibbe'yi eleştirenlerin, Alman'ın tecrübesiz ve genç olması gibi bir dayanağı vardı. Yönetim kurulu bile bir zaman sonra, belki de şirin gözükmek adına bu konuda hata yaptığını itiraf etti veya öyle demek istedi. Aynısı bu sene Elano için de dediler mesela. Üstelik Elano'nun formunun zirvesine çıktığı günlerde, kendini bulduğu günlerde. Ama peki ya Rijkaard?

Rijkaard'a tecrübesiz diyemeyenler haddini aştı ve "futbolu bilmiyor"a kadar getirdi. Getiriler. Ağız bu. Eğer karşında "hop ne oluyor" diyen yoksa dersin.

İsteğim sansürcü bir anlayışın oluşması değil. Ama Rijkaard''dan birşey isterken, bazı şeyleri de siz yapmalısınız. Yönetim demek budur. Galatasaray Lisesi'ndeki Fenerbahçeli öğrencilerin haberlerini yaptırmaya kudreti olan insanlar, başlarına gelen en güzel insanı korumakta aciz kalamazlardı. O güçleri vardır muhakkak ama kullanmadılar. Belki de isteksizlerdi. Kongre bitti, seçim kazanıldı, görev tamamlandı. Rijkaard alınan oylarda muhakkak büyük pay sahibi. Peki ya şimdi?

Vizyon sahibi olduklarını iddia edenler neden revizyon kelimesinin hem tribünde hem basında bu kadar kullanılmasına izin veriyor.

Kıvırcık saçlının doğru bir tercih olmadığına inandığım cuma sabahının akşamında sarhoş kafayla Bağdat Caddesi'nde "Frank Rijkaard" diye bağırdığımı hatırlıyorum. Rijkaard Galatasaray kelimeleri yanyana gelmişti çünkü. Bunu sağlayan insanlar muhakkak ki ne yaptıklarının farkındalardır diye düşündüm. Rijkaard'ı getiren ne istediğini ne beklediğini biliyordur diye düşündüm. Daha doğrusu aynı şeyleri düşünüyoruz sanıyordum. Yanılmışım. Bir de taraftar boyutu var ama o topa hiç girmiyorum.

Kısacası yönetim acilen bir karar vermelidir. Bu kararı kameralar önünde açıklamasa bile biz gazete sayfalarından hissederiz. Yola devam mı, yoksa anlık başarılar mı? Bizi 1 sene boyunca yediniz mi, yoksa uzun seneleri mi düşündüz? Sezonda 2 gün yaşanan Fenerbahçe mağlubiyetlerini engellemek mi amacınız, yoksa Hamburg facialarını yok etmek mi? Bir yolu seçin. Abdullah AvcıFrank Rijkaard mi? Hemen karar verin ki hem biz boşuna hayal kurmayalım, umutlanmayalım. Hem de siz Seyrantepe'de GS Bonus kullanan müşterilerinizle mutlu Fenerbahçe galibiyetleri yaşayın.

Not: Bugün takımı yönetenlerin son 3-4 yıldaki icraatlarını hatırlatalım ki korkumun desteksiz olmadığını göstermiş olalım.

- Herkesin sevdiği, kimsenin unutamadığını iddia ettiği, küçük bütçeyle, kısa vadeyle büyük işler başaran Eric Gerets ile önce sözleşme uzatıldı, sonra yollar ayrıldı.

- 2008'de takımı baştan kuran Feldkamp'ın arkasında durulmadı. Kalli istifa etti. Onun bıraktığı takım şampiyon oldu, sonra danışman olarak geri geldi.

- Michael Skibbe, Avrupa'da alınan bütün sonuçlara rağmen, Kocaelispor karşısında son 2 dakika yenilen gollerle alınan mağlubiyet gerekçesiyle gönderildi.

- Bunun bir de futbolcu versiyonları var. Şu anda herkesin sevdiği, kimsenin unutamadığını iddia ettiği, gelen her yabancıdan daha verimli olduğu söylenen İliç, bu isimler tarafından "takıma ihanet" suçundan yargılandı ve yollandı. Mondragon'u, Sanctis'i var daha.

Güvenmiyorum ama hocaya değil, ağzından çıkan kararlara baktığımız insanlara. Devrim falan yalandı, kendimizi kandırdık. Geçmiş olsun.

4 yorum:

Arkhe dedi ki...

Ağır ama samimi. Gerçekleri daha da can acıtarak gösteren bir yazı.

Malum, benim de bir stresim vardı, çok bir yorum yapamadım ama gerek maç öncesi gerek maç sonrası yazdıkların bana şunu hissettiriyor;

İyi ki senin gibi Galatasaray taraftarını fazla görmüyorum.

Fazla bilinçlisin ve bir Galatasaray taraftarına göre fazla netsin.

Eline sağlık. Bu yazı için değil, dünyanın en büyük derbisinden bahsettiğin o yazı için..

kutay dedi ki...

arkhe,
iltifat bu değil mi..=)
sağolasın..

yeri gelmişken blogun fenerbahçeli okuyucularını ve artık az yazan fenerbahçeli yazarını tebrik etmiş olayım.

henüz maçtan sonra hiçbir çubuklu formalıyla yüzyüze konuşmamış olsam da..)

Arkhe dedi ki...

Evet, sanırım iltifat.. :)

Eyvallah, tebrik için sağol..

Adsız dedi ki...

realist bir galatasaraylı.

tebrikler üstad, körlere yol göstermek gerek bazen.