Aralık sonu ve ocak başındaki muhteşem dönemden sonra bir düşüşe geçmişti takım. Avrupa'da gruplara ikide sıfırla başladık, Edirne ve Erdemir mağlubiyetleri de hesapta yoktu ve derbi galibiyetleri sevincini hafifçe kursakta bıraktı. Takımın yeniden toparlanması lazımdı.
Karşıyaka ile ilişki biraz Fenerbahçe gibi. Deplasmanda yeniliyoruz, iç sahada yeniyoruz.Yıllar sonra ilk deplasman galibiyetini geçen sene almıştık, bu sene İzmir'den yenilerek dönmüştük. Play-Off'taki olası karşılaşma için ve ligdeki tabloyu düzeltemek adında önemli bir maçtı. Tabi rakip de Karşıyaka, köklü, sağlam bir camia. Onları yenmek de güzel olacaktı.
Maç saat 3'te olunca gitmemek kaçınılmazdı. Abdi İpekçi dışında herhangi bir salonda oynasak bu sene maç seçmeden salona giderdim her maç. Ama İpekçi için, hem güzel maç hem de iyi bir yol arkadaşı bulmak gerekiyor. Aksi halde maça giderken ayaklar geri geri gidiyor. Bu maç güzel gittik, güzel oldu.
Maçtan önce kızların Beşiktaş derbisi varmış. Salonun önüne geldiğimizde bahçe ve gişe bomboştu. Biz de bileti alınca anladık. Bu arada artık basketbol maçlarında bilete para veriyoruz, bileti gişeden alıyoruz. Artık biz de değiştik, insanların genel bakışı da.
Bu maçı efendi gibi saha içinde izlemeye karar verdik. Değişiklik olsun diye. Salon bahçesindeki boşluğu görünce de rahat yer buluruz diye tahmin ettik. Fakat öyle olmadığını içeri girince anladık. Saha içi koltuklarda boşluk bulmak zor oldu. Boş yerler, Karşıyaka tribününün önüydü. Olası bir gerginlikte ön cephede olacaktık. Ama rakip tribün hayatımda gördüğüm en kötü Karşıyaka tribünü olunca ve bizim cevval-ateşli gençlerin çoğu Bursa'da olunca hararet yaşanmadı.
Maça Karşıyaka hızlı başladı. 8-0 oldu ilk etapta. Zor bir maç bizi bekliyor diye düşünürken Johnson ve Shipp sazı eline aldı. Johnson, transferinden sonraki kısa sürede takıma büyük katkı sağladı. Bu maçta da gerekeni yaptı. Takıma biraz daha uyduğu zaman çok daha faydalı olacaktır. Bu maçta oynamayan Rochestie ise artık tribünden izlemeye devam edecek herhalde.
Bundan sonrası karşılıklı sayılarla geçti. Devre sonuna kadar dönem dönem ağırlık koydu iki takım da. Karşıyaka'nın yabancıları ilginç fiziklerine rağmen (özellikle Holston) Galatasaray savunmasını zorladılar. 2.periyotta sahneye çıkan Haluk Yıldırım oldu.
Haluk dün 14 sayı attı. Son zamanlarda bu kadar skorer oynamış mıdır acaba? En azından bu sezon bu kadar yüksek atmamıştı.
Devreyi 10 sayı farkla önde kapama imkanımız varken, önce yanlış tercihler sonra kolay sayılar yiyerek sadece 3 sayı önde girdik. Pota dövmeye salı günü kaldığı yerden devam eden takım, bizi korkutuyordu. Maç boyunca 15te 2 üçlük attık. Salı günü 23 şut denenmişti. Yani son 2 maçta 38 şuttan 4 isabet sağlandı. Üzerinde durulması gereken konu.
İkinci yarı skor 48-48 olunca, takım açıldı. Arka arkaya basketlerle farkı 8'e çıkardık. Maç boyunca tutuk olan Göksenin devreye girdi, kenardan gelen Shumpert yine pis işleri yaptı. Kötü adam ve katil lakaplarını veriyoruz ona. Rakibi öldüren isim o oluyor genelde. Siyah çoraplarıyla tarz yaratmaya da devam ediyor.
Maçın sonunda kaza yaşamadık. Edirne Olin maçına benziyordu 3 periyot. İlk devre başa baş, 3.periyot rahat geçmiş, sonradan maçı vermiştik. Bu sefer öyle olmadı.
Galatasaray tribünü pek iyi değildi ama Bursa deplasmanı muhakkak etkilemiştir. Yine de salon geneli oldukça iyidi. Bilinçli basketbol seyircisi salonun her yerine dağılmıştı ve gereken tepkileri maç boyunca verdi.
Tribünlerin en güzeli Esra Şencebe'ydi. Beşiktaş ile salona gelmiş, maçını oynamış. Biz onu gördüğümüzde, maç sonunda sivil kıyafetleriyle önümüzden geçiyordu. Belki de ilk defa onu forma-eşorfman haricinde gördük. Karşıyaka tribününün önüne oturunca sürekli ona baktık. Karşıyaka tribünü ise sürekli kendilerine baktığımızı ve "bize bakıp tribün izliyorlar" sanrısına tutuldu, öyle birşey yoktu.
KSK tribünü niye bu kadar az çözemedim. İstanbul'da binlerce Karşıyakalı var ama gelenler 50 kişiden az. Edirne Olin taraftarı ( ne kadar kulüp kaldırmış olsa da) otobüs dolusu taraftarla gelmişti. Fenerbahçe besteleri söylemeleri de anti Bizans durşuna uymadı. Galatasaray tribününün de ezeli rakibi olmayan ve hatta ligde de rakibi konumunda olmayan Karşıyaka'ya "koyduk mu" diye bağırması hiç şık olmadı.
Haftaya ( All- Star nedeniyle 2 hafta sonra) Tofaş deplasmanından kaza çıkmazsa güzel olur. Keza aynı hafta, Banvit Edirne, Efes de Karşıyaka deplasmanlarında. Onlar için zor maçlar. Efes maçına kadar 2 maçı da kazanırsak (Tofaş - Trabzonspor) o gün salon dolar, dolmalı. Bir Efes galibiyeti, takıma ocak ayı başındaki havayı kazandırabilir. O nedenle bu KSK galibiyeti, gerçekten çok önemliydi.