Çarşamba, Ekim 22

Ne yapmalı # 2

Birkaçı hariç bütün spor yazarları zırvalamış bence. Çoğu Fenerbahçe'nin hücum aksiyonlarını övmüş, savunmadaki zaaflarından bahsetmiş. Kısaca yazılar Fenerbahçe'nin kaçırdıklarından yakınmalar üzerine kurulu biraz, Guiza eleştiriliyor falan. Yani anlamak mümkün değil, ne olacaktı ki, bir Şampiyonlar Ligi maçı 7-5 falan mı bitecekti? Dün gerçekten Arsenal savunması evlere şenlikti, 5 attığın rakibine 7-8 çok net pozisyon vermenin başka anlamı yok. Peki bizim savunmamız nasıldı? Ya savunmanın önündekiler, defansı rahatlatması gerekenler?
***
Zico'nun gidişiyle kaybolan çok şeyden birisi de Fenerbahçe'nin zorluk derecesi yüksek maçlarda oyunu tutma özelliği. Hiçbir maça dünkü ilk 10 dakikadaki gibi agresif başlamazdı Fenerbahçe. Sakin, ayağa, kontrollü oynayarak oyunu tutardı, eğrisini doğrusuna getirerek de kazanamadığı deplasmanlarda bile iyi oynar, kendi sahasında ise kazanırdı. O tamamen kaybolmuş, bir agresiflik var hücumda ama hep panikli sanki. Yani sanki 1 farklı mağlup durumdaki takımın son 10 dakikası gibiydi dünkü ilk 10 dakika. Halbuki bu yersizdi, zaten çift santrfor üstüne Alex ile oynuyorsun, bir de ailece hücuma gidiyorsun. Üstelik Kayseri maçı gibi bir kopya var önünde, rakibin araya attığı bütün kısa-uzun toplar başına iş açmış. Oynadığın takım ise Arsenal, yani belki de Avrupa'da en hızlı top yapan, hücuma en hızlı çıkan takım. Aragones bu konuda feci şekilde çuvalladı ve geldiğinden beri de bunu önlemek için hiçbir şey yapmadı. Porto maçında da aynısı oldu, ilk yarım saat 3-4 farklı olabilirdi oyun. Porto'yu da geçelim, Partizan deplasmanında da aynısı oldu. Farklı sınıflardaki takımlara karşı hep aynı pozisyonları veriyorsa Fenerbahçe, burada teknik ekibin büyük bir ihmali var demektir. Araya atılan her top tehlikeli kabul de Kayseri maçında da tehlikeliydi, o maç iki hafta önce oynandı, Porto maçında da tehlikeliydi o maç 1 ay önce oynandı, Partizan maçında da tehlikeliydi o maç 2 ay önce oynandı. Hani önlem? Hani çalışmak? Vaktini boşa harcıyor sanki Fenerbahçe.
***
Bir de Fenerbahçe artık şu Alex ve çift forvet, tek forvet muhabbetini çözmeli. Alex ve çift forvet bu orta saha ile Türkiye'de bile mümkün değil. Çünkü Fenerbahçe'nin iki önliberosu Maldonado ve Selçuk'un, özellikle de 6 yıldır nasıl bu takımda olduğunu hiç kimsenin açıklayamayacağı, dün hala takım otobüsüne giderken sırıta sırıta yürüyüp insanı deli eden Selçuk'un bu takıma ne ofansif ne de defansif katkısı var. Aksini söyleyen beri gelsin... Bir pozisyonda sinirlenir rakibe çift dalar, bunun adı Selçuk mücadele etti olur. Maldonado ise tamamen günah keçisi, bu organizasyonların, Şampiyonlar Ligi'nin, büyük hedeflerin adamı değil ama ona gelen kadar kimler var, hep söylüyorum. Saha içi planlaması açısından pahalı bir forvet almak ne kadar doğruydu, bunu tartışmalıyız. Alex ile oynamaya fena halde alışmış bir takımınız var ve Alex ile çok iyi anlaşan, artık yedek bırakamayacğınız, kesemeyeceğiniz bir Semih var. E siz bir de Guiza'yı aldınız. Forvet transferi lazımdı ama Guiza ve Alex yedek bırakamayacağınız isimler. Guiza pivot özelliği olan bir forvet de değil... E ne olacak o zaman Şampiyonlar Ligi? Bari Mehmet Yıldız'ı alsaydı Fenerbahçe, 14 gol 12 asist gibi harika bir cv ile gelecekti, o da deli danalar gibi mücadele eder, alkışını alırdı, kulübün parası da cepte kalırdı. Bunları Guiza'yı eleştirmek için de söylemiyorum, kaçırdığı gollere rağmen bence yine çok iyi futbolcu ve umarım böyle oynamaya da devam eder.
***
Dün maçı fanatik Galatasaraylı abimle birlikte izledim, bu zaten ayrı bir dert. Ama yıllarca kadro kalitesizliğinden Cihanlardan, Orhanlardan dert yanan bir Galatasaraylı, Fenerbahçe yedek kulübesine bakıp da "kim olm bunlar, hiç birini tanımıyorum" diyorsa, bu kadro derinliğinin tamamen kaybolduğun yüzeysel de olsa ispatıdır. Zico'nun rotasyon yapıyorum diye saçımızı beyazlattığı maçlarda belli olmuştu sığ kadro. Nasıl takviye yapılmaz anlaşılır gibi değil.
***
Gelelim grup artimetiğine. Artık Fenerbahçe'nin sorunları başka bir boyuta taşındığı için, gruptan çıkmak veya üçüncü olarak UEFA Kupası'na katılmak gibi ihtimalleri düşünmek yersiz. Gruptan çıkma şansımız Porto'ya deplasmanda kaybettiğimiz maç ile bayağı bir azalmıştı. Çünkü kağıt üzerinde 6 maçın planını yaparken Londra'dan sıfır puanla döneceğinizi hesaplamış olmanız lazım. Kiev beraberliği ile bu şans iyice azaldı belki de yok oldu. Dün ise tescillendi. Üçüncülük için bir şansı var Fenerbahçe'nin, çünkü iyi savunma yapan Kiev takımı bence Porto'yu kendi evinde de yener. Fenerbahçe Porto'yu yenerse puan olarak üste çıkabilir. Deplasmandaki Kiev maçı ise oldukça zor geçecek... Ben Fenerbahçe'nin grup üçüncülüğü şansını devam ettireceğini düşünüyorum.
***
Sezon başından beri yaşanan mağlubiyetlerin, Mehmet Demirkol'un deyimiyle yanlış kadro mühendisliğinin ve zırva transferlerin tek sorumlusu muhakkak yönetimdi, ancak Aragones de yaptıkları ve yapamadıkları ile bir şekilde bu duruma ortak oldu. Bir de her ne kadar eski usül yöneticilik olarak algılanacaksa da bazı isimlerin (Colin Kazım, Volkan, Selçuk gibi... Gereksiz insan çok olduğundan listeyi artırmak mümkün) ciddi bir şekilde uyarılması gerekiyor. Daum döneminde kazanılan şampiyonlukta büyük payı olan Tomas, Adana deplasmanında formayı fırlattı diye ipi çekilmişti. Suç ve ceza, kabul. Peki Kazım'a neden katlanıyoruz, hangi kredisi var da bu kadar sapıtabiliyor bu adam? Bu muydu vaat edilen disiplin?

1 yorum:

methaldar dedi ki...

Aragones'in sistemine uygun orta saha ve savunma oyuncusu yok Fener'de. Bence Aragones ile devam edilip, onun sistemine uygun transferlerle takımın yeniden yapılanması daha uygun olur.
Bu temposuz ve kontrollü oyun oynayan bir takıma, Aragones gibi tempolu oyun anlayışına sahip bir TD'nin getirilmesi hataydı. Ha Aragones'i getiriyorsan, ona göre transfer yapman gerekiyordu. Bencen her halükarda hata yönetimde.
Aragones'in belki tek hatası sistemin şaşmamasıdır, ki o da bir anlayış farkıdır. Kimi TD eldeki oyunculara göre sistem oluşturur, kimi ise bellediği bir sistemi takıma uydurmaya çalışır. Aragones ikinci gruptan çıktı.