Çarşamba, Ekim 1

0'a 0, elde var 1

Porto maçına göre daha derli topluydu Fenerbahçe, bunu da maçın kendi sahasında olmasına ve rakibin bu maçı kazanmak zorunluluğu olmamasına bağlayabiliriz. Bir camianın beklentisi taraftarından belli olur bence, Dinamo taraftarı meşalaleri yakınca onların da aslında beraberlik için geldiği belli oldu. Nitekim Semin de maçtan sonra 1 puan kazandık dedi. Kazanmak için geldiklerini söyleyince gerçekten korkmuştum, çünkü bu dönemde kazanmak için oynayan her takım Fenerbahçe'yi yenebilir. Savunmanın önündeki iki oyuncuya baskı da gelmeyince Fenerbahçe iyi top dolaştırdı ama dikine oynayamadı maalesef. Emre'nin göbekte olması, Uğur'un sola geçmesi beklediğim hamlelerdi ancak, dakikalar 70'i gösterdiğinde dahi kenarda ısınan adam yoktu.
***
Bu maçlık performansını eleştirebiliriz Aragones'in, gerçekten kitlenen oyunu açmak için hiçbir müdahalede bulunmadı, ama uzun vadede Aragones'i eleştirmek biraz belden aşağı vurmak olur. İdeal kadrodan 2-3 tane çok önemli oyuncu eksik, elindeki malzeme oldukça sınırlı, o malzemeyi tanıyana kadar yapacağı hataları da yapıyor (Önder'in stopere geçmemesi gibi) zaten. Ama artık gerçekten elindekini en verimli şekilde kullanmalı. Zaten kısıtlı bir kadroda bir de orta alanınızda dikine oynayabilecek tek oyuncu olan Emre'yi çizgiye koyarsanız hata yapmış olursunuz. Porto maçında daha da büyüktü bu hata, sağ çizgideydi Emre.
***
Maç sonrası oyuncu demeçlerini okuyorum, Emre ve R.Carlos biraz sabır demiş. Geçen sene iyi işler yapmış, oturmuş bir takımı vardı Fenerbahçe'nin. Yeniden yapılanmaya giderek büyük hata yaptı yönetim. Biraz sabır denecek bir durum olmamalıydı bu sene başında, üstüne koyarak gidilmeliydi. Elindekini tutamadığı gibi, yerine yenisini de koyamadı Fenerbahçe. Hoca değişimi, transfer politikasındaki yanlışlar, yanlış sezon planlaması ve söylemlerdeki geçen seneyi aşacağız uçukluğu hep olumsuz etkenler ama asıl kötü olan Fenerbahçe geçen sene ki ışığını kaybetmiş. Oyuncuların neredeyse içi boşalmış. Takımın süsü olması gereken Guiza, mücadelesiyle alkış alıyor, asıl mücadele etmesi gereken Selçuk 5 metre önüne pas atamıyor. Haydi bu kapasite meselesidir ve böyle bir adamı yıllarca Fenerbahçe'de tutmak yönetimin kabahatidir diyelim, ama mücadele etmemek, kaçak döğüşmek apayrı olaylar. Rakibe çift dalmak, nezaketen geri gelip yatarak topu kornere atmak mücadele edeğildir. Kaç top kazanmışsın, kaç kere olumlu kullanmışsın, dikine oynuyor musun, bunlara bakarım ben. Defansif oyuncu olmak, ileri gitmemek, ileri pas atmamak, risk almamak demek değil.
***
Hiçbir zaman çok kötü oyuncu olduğunu düşünmediğim ve burada da ona gelene kadar kimler var dediğim Maldonado dün yine takımın iyilerindendi, elinden geldiğince çabuk ve hatasız oynamaya çalıştı. Roberto Carlos bitmiş, okeye dönüyor. Volkan'ın kafasının maçta olmadığı her halinden belliydi. Kazım da ne zaman kırmızı görecek merak ediyorum gerçekten, özellikle ilk yarıda Gökhan'a hiç yardımcı olmadı.
***
Gelelim grup aritmetiğine. Bana göre Dinamo Kiev gruptan çıkmak istiyorsa dün alamadığı üç puanla büyük fırsat tepti. Herhalde adamlar ulan bunlar geçen sene çeyrek final oynadı, Chelsea'yi falan yendiler, üstelik Luis Aragones'le anlaşmışlar, 1 puan iyidir buradan diye çıktılar sahaya. Yoksa kazanmak isteyen takım, dün istediğini alırdı. Porto, dünkinden bile daha kötü Fenerbahçe ile üstelik kendi sahasında berabere kalmaktan şans eseri kurtuldu. Arsenal'in dağıtacağı belliydi, dağıttılar. Arsenal bu gruptan lider olarak çıkacak. Kalan üç takım da mücadele edecek. En az şansa sahip olan maalesef biziz, kazanmak zorunda olduğumuz maçı neredeyse pozisyona girmeden bitirdik, üstüne Arsenal'le iki maçımız var, üstüne Aralık ayında Kiev'de oynayacağız. Tablo olumsuz, 4-5 ay içinde iyi oluruz diyen Aragones'e inanırsak, 3.lük harika bir sonuç olur ve Fenerbahçe'yi şubat ayına gönderir. Yoksa grup ikinciliği gerçekten çok ama çok zor artık.
***
Maçtan gelince kafayı dağıtmak için 30 days of night filmini izledim. Severim vampir muhabbetini. Ancak gerçekten berbat bir filmmiş, izlemeyin.

Hiç yorum yok: