Pazar, Aralık 20

Galatasaray 1-0 Gençlerbirliği


Bu sefer oldu. Bu maçın 1-1 bitme ihtimali çok yüksekti oysa. Bu şartlar altında oynadığımız son iki maçı 1-1 noktalamıştık. Öne geçip üstelik. Bu sefer öyle olmadı. Fakat uzun süre 1-1 bitme ihtimali, yüzdesini korudu.

Artık 17.hafta sona erdiğine göre, ve ligde lider (veya 2.) olduğumuza göre, şunu söylemek gerekir mi? Bu haftalardan sonra artık güzel futbol beklememek lazım, önemli olan 3 puan.

Dünkü futbol (bizim oynadığımız değil, genel olarak maç) iyidi.Güzeldi. Ama yukarıda yazılan cümlede anlatılmak istenen, sıkıcı bir maçtan sonra gelen 3 puanlar için kullanılır.

İlk yarıda gelmeyen gol, bodyguardı Sinan Engin olan Kuddusi Müftüoğlu, Serdar Kulbilge ve Gençlerbirliği atakları aklımızı başımızdan aldı. Uzun süredir böyle dakikalar yaşanmamıştı belki de.

Kalede Mondragon yerine Leo Franco olunca da insan daha bir geriliyor. Böyle maçlarda Mondragon'un takımı ve tribünü rahatlattığına çok şahit olduk. Ama Leo, ne yazık ki şu anda o konumda değil. Kaleye yönelen her top için, kaleye doğru gitmemesini diliyoruz.

Dün Kahe yerine Youla veya Nobre olsa, o pozisyonlar golle sonuçlanırdı kesin.

Fazla uzatmaya gerek yok. Akıllı, mantıklı bir şekilde maç izlemedim. Özellikle ikinci yarı kabus gibi geçti. Yeni totemim sayesinde Galatasaray'ın atak yönüne göre tribünde yer değiştiryorum. İkinci yarı, uzak kaldım topun oynandığı yere. Orada neler oluyor kavrayamadım. Sonuçta totem tuttu ama. Önümüzde mini bir tiki-taka izledik. 3 puanı böyle bir golle kazanmak, 75.dakikada topu sabırla,ayakla ileriye taşımaya çalışmak güzel aslında.

Takımın iyileri Kewell, Elano, Keita. Vasatları Mustafa, Hakan, Caner, kötüleri Uğur, Servet, Arda, Topal, arananları Sabri ve Baros.

Bu arada Elano'nun pas alamaması çok can sıkmaya başladı.

Sami Yen'e gelen her kalecinin fenomen olma çabasını anlamak mümkün değil. Ömer Çatkıç, Petkoviç, Şenol Karagöl akla ilk gelenler. Acaba bunların her zamanki hali mi bu? Diğer tarftarlara sormak lazım. Sizin maçlarınızda da böyleler mi?

Bize göre biraz şans, biraz sistem sayesınde, Serdar ve Rıdvan Dilmen'e göre Sami Yen'in ışıklandırma sistemi sayesinde maç kazandık.

Gittiğimiz her maç bize yeni bir şey öğretiyor. Bu sefer de, 44.55'te maçın bitebileceğini gördük. Futbolda var böyle şeyler. Taçtan ofsayt veren, yarı sahamızda ofsayt veren, rakipten gelen topa bayrak çalan hakemler kesinlikle art niyetli olamaz. Art niyetli adam böyle yapmaz. Sadece, bu ligdeki hakemler çok kötü. Bu da hakemler hakkında yazdığım tek paragraf olsun.

Tribün garip bir şey denedi. 10 dakika kapalı, 10 dakika eski açık bağırdı. Yani matematik yapalım. Tribünün potansiyeli 10 üzerinden 8. Fakat biz bu sene , bir çok nedenden dolayı bu potansiyeli 2 olarak kullanıyoruz. Bu sayede, yanı değişmeli tarzla, potansiyel 4'e çıktı. Yani iyi mi oldu kötü mü oldu anlamadık? Daha yolumuz var.

Hiç yorum yok: