Cuma, Aralık 18

Efes Pilsen 77-79 Unicaja Malaga

Dün kendimizi aniden bir Euroleague maçı izlerken bulduk. Aslında beni yakından tanıyanlar şaşırmaz bu duruma. Bir anda kafamıza esti gittik. İngiltere'de okuyan ve Türkiye'ye gelen bir arkadaşım istedi, ben de olmaz demedim tabi ki.

Şunu da söylemek lazım. Arkadaş dediğim çocuk 1990 doğumlu. Benden 5 yaş küçük. Eskiden biz futbol oynarken, o da yan sahada basketbol oynardı. Dedesi "abiler" diye bize emanet ederdi. Şimdi seneler geçtikçe, bize abi diyenlerin sayısı artmışken, biz o çocukla beraber maça gidiyoruz, içmeye gidiyoruz. 5 yaş büyük fark değil artık. Eskiden büyük farktı. Şimdi Arsenal maçını hatırlamayan çocuklar bize abi diyor. 1990 doğumlular en fazla United maçlarını hatırlamıyor.
Maçı, daha önceki maç yazıları gibi anlatmıyorum. Bu sefer arkadaşın fotoğraf makinesi vardı. O sayede bir sürü foto çektik. Biraz fotoroman tarzında olacak. Önce maç hakkında yazalım.

Maçı kaybettik. Sebepleri çok. Ama basketbolu daha iyi bilenler daha iyi yorumlar. Benim şahsi kanaatim Efes'in kadro kalitesi bunun sebebi.

2 seneye yakın süredir burada yazıyorum, bunu yazmak nasip olmamıştı. Efes 25 milyon dolarlık bütçe ile kendini kandırıyor. Yabancılar büyük hedef yabancısı değil.

Schumpert vs gibi Beşiktaş'tan, TBL'nin vasat takımlarından yabancı alıp Avrupa Şampiyonluğu hedeflemek hayalcilik olur. Bu sene Nachbar, Rakoceviç falan çıtayı yükseltti. İgor takımın en iyisiydi, lakin Nachbar'ı göremedik. Ender-Kerem çok fenaydı. Maçın 2 sayı farkla bitmesi, Efes'in son ana kadar oyunda kalması Rakoceviç sayesindeydir. Zaten 21 sayıyla maçın en skorer adamı oldu.

Malaga'da ise Welsch'i çok beğendim. Çok pis işler yaptı, bir de yanına 12 sayı ekledi. Aynı şekilde Printezis de. Malaga takım olarak çok iyidi zaten. İyi savunma yaptılar, hücumda iyi top çevirdiler.
Maça girmemizi sağlayan Efesliler grubu oldu. Onlar olmasa girmezdik. Keza geçen seneki GS-FB maçından beri Ayhan Şahenk'te böyle kalabalık görmemiştim. Geri dönmeyi planlarken kendimizi salonda bulduk. GS-FB maçında bu kadar şanslı değildim.

Efesliler güzel bir grup. Fakat çok etkisiz. Bütün maç boyunca sadece 3-5 defa "Efes" diye bağırdılar. Islık konusunda bile yetersiz kaldılar. Naumoski-Mcrae yazılı olanlar gibi herkesin formayla gelmesi çok hoş. Basketbola İpekçi'de Efes'in Avrupa Kupası maçları ile başlamıştım. Tekrar Efes ile Avrupa Kupası görmek iyidi.

Şahenk'i bu kadar modern görmek çok güldürdü beni. Bizim çılgın gençlik olmayınca bir farklı geldi. Oturarak maç izlemek falan çok güzeldi.
Hakem, Avrupa'nın 1 numarasaymış. Ben bunu yeni farkettim. Hakemlerin sırtlarında numara var. 1 numaralı hakeme itiraz edilmiyor. Konuşmaya heveslenen oyuncu olursa hakem sırtını gösteriyor. Sert basketbola izin verdiler, bence iyi de yaptılar. Rüştü Nuran gibilerinden sonra bu abiler ilaç gibi geldi.
Salonun dolu olmasının sebebi, liselerden öğrencilerin getirmesi. Ve bence yenilginin sebeplerinden. Bırak salon boş kalsın daha iyi. Serbest atışlar atılırken, kendi oyuncusunun konsantresini bozan bir gençlik. Onlara kızamıyorsun, Maltepe'den, Pendik'ten gelmişler. Eğlenmek amaçları. 25 milyona transfer yaparken, bunları da düşünmek lazım. Basketbol kültürü olan 3.000 kişiyi oraya getirilseydi çok daha iyi olurdu. En azından 2 serbest atış fazla atardık.
Efes Kızları. Hepsi birbirinden çirkin. Ama işte erkeğiz biz de, gözlerimizi alamadık kız görünce. Endüstriyel basketbolu da yakından görmüş olduk. Olur da bir gün Euroleague'de falan oynarız, umarım böyle rezilliklere bulaşmayız. Maçın son 3 dakikası, yenik durumdayız, ve sahaya girip dans eden kızlar. Herkes mutlu eğleniyor. Malagalılar çok rahat, baskı yok. Allah yazdıysa bozsun. Bir kere Ahmet Cömert'te Bengü devre arasında konser vermişti, Beşiktaş'tan 15 sayı fark yemiştik, hatun da baya küfür yemişti. Bizim yönetim yapmasa da Cafe Crown bunu yapabilir. Allah yazdıysa bozsun.

Hiç yorum yok: