Çarşamba, Aralık 9

İnat Hikayeleri


Şimdi moda Ezel. Daha doğrusu dayı. Herşeyin bokunu çıkarma konusunda kendini aşmış olan ülke evlatları, sanırım bunu da becerecektik. Dayılar, yeğenler, videolar havada uçuşacak.

Başladı zaten. Oysa Tuncel Kurtiz'dir o karakteri yaratan. Dayı diyenler, ismini pek bilmezdi son zamanlara kadar. Büyük oyuncudur. Oyunculuğu baştan yazmıştır belki de, hele de İnat Hikayeleri'nde. Filmin adını bağlayalım ve diğer paragrafa geçelim.
***
Galatasaray camiası ülkemizdeki sabır kelimesini baştan yazmalı bu sene.İnat Hikayeleri'ne bir yenisini eklemeli.

Birkaç hafta önce Elano Lincoln tartışması yaratanlar, şimdi Rijkaard Skibbe olayına girdi. Ben Rijkaard, Skibbe'den daha iyidi veya tam tersini savunmayacağım. İkisinin de canı sağolsun. İkisini de çok sevdim.

Fakat artık şu kesin ki, bu haberleri yapmak da artniyettir. Tribünleri kışkırtmaktır. Tahriktir. Ve sınav burada başlar. Bunlara kapılmamak gerekir.

Hani tribün, taraftar bir halt ettiği zaman biri der ya "münferit bir olay", diğeri de cevap verir, "ne münferiti, bunların hepsi çapulcu.", benim de onu diyesim var.

Biri "o haberi yapmış biri, münferit bir olay" desin ben de "bunların hepsi kahpeler", pardon "çapulcu" desem.

Skibbe candır. Skibbe'yi geçemedi diye yazanlar, 1 sene evvel Skibbe'yi kariyer sınavına sokuyordu. Lincoln ile ilişkisini sorguluyordu. Bugün Rijkaard'ın çocuk bakıcısıyla evlenmesini yazanlar, geçen sene Skibbe'nin Türk eşinden falan bahsediyordu. Herşey aynı.

Bugün hayatında ilk defa Türk gazetelerini okuyan biri zanneder ki, yorumcular ve basın Skibbe'nin iyi hocalığını sürekli gündeme getirdi ama sabırsız GS taraftarı ve yönetimi başarısız sonuçlar nedeniyle onu kovdu.

Öyle birşey olmadığı belli. Ne olduğunu uzun uzun yazmak da gereksiz artık. Geçmiş aklımızda (umarım), ne olduğunu biliyoruz, onlardan ders aldık ve yeni hocamıza, yeni Galatasaray'a o gözle bakıyoruz. O nedenle Barış, Elano'ya pas vermeyince hassaslaşıyoruz, o nedenle her gazete haberinde taşıyoruz,art niyet arıyoruz, o nedenle Polat'ın her hareketinde 3 hamle sonrasını tahmin etmeye çalışıyoruz. O nedenle aklımızda mart ayı var, o nedenle Meleke, Demirkol gibi isimlerden önce Hakan Şükür'ü, Hakan Ünsal'ı okuyoruz.


Rijkaard futbolu bilmiyor diyenlere inat, Rijkaard'a sahip çıkılacak. Çünkü sahip çıkılan Rijkaard değil. Bir kültür, bir devrim. Rijkaard'ın lüle saçlarına, kara kaşına değil yoksa sevgimiz. Büyük bir futbol adamıdır, başımızın üstünde yeri vardır. Onlar ayrı. İsmi tartışılmaz. Ama hakikaten şu anda isim önemli değil.

Ya da düzelteyim. Evet isim önemli. Bu isim var diye taraftar daha sabırlı. Baros penaltıyı Kılıçaslan'a nişanlayınca "Skibbe İstifa" diye bağıranlar vardı. Bugün Gökhan Zan kendi kalesine 3 gol atsa Sami Yen'de bu sesi çıkmayacak.

Benim en çok içimi sızlatan konu, aynı hassasiyeti yönetim tarafından görememiz. Biz blog yazarları , övünmek veya kendimizi yükseltmek olarak söylemiyorum bunu, ortalama futbol seyircisinden daha başka bakıyoruz. Ve azınlıktayız. Genel hava, buralarda yansıtılanlar gibi olmayabilir her zaman. Bizim ayıpladığımız bir olayı, genel düşünce baştacı yapabilir.

Fakat sözkonusu Rijkaard olunca Galatasaray camiasında gerisi teferruat oluyor. Yeni Açık'a 10 maçta bir gelip, yedek futbolcuları tanımayan adam ile, laptopunun açılış sayfasını Galatasaray.org yapan adam şu an aynı şeyleri hissediyor. Bunu farkedebiliyoruz.

Fakat yönetim aynı hataya tekrar düşüyor sanki. Kariyersiz Skibbe'yi getirince, arkasında duramadılar. Skibbe eleştirildi ve gönderildi. Ve şimdi Rijkaard. Sürekli tartışılıyor. Üstelik "tartışılmıyor" sesleri altında. Burada artık yönetimin devreye girmesi lazım. Geçen sene MHK'ye, federasyona savaş açanlar, takımda olan biteni düşünmeyenler, veya görmeyenler artık bunlarla da uğraşmalı.

Galatasaray 2 senede 4 hoca değiştirdi. Tarihinde olmayan şey. 2 senede 2 seneden çok daha fazlasını kaybetti. Artık bazı şeylerin değişme zamanı. En ufak meselede değişiklik yapmak buranın kuralı. Değişiklik dediğimiz, bunu kırmak zaten.
***
Tuncel Kurtiz ile başladık onla devam edelim. İzlediğim ilk Kurtiz filmi, 19998Türkiye Kupası finalinde Beşiktaş'a penaltılarla yenildiğimiz gece Cine 5 'te izlediğim Hoşçakal Yarın adlı filmdi. Oradan yola çıkarak;
Hoşçakal Yarın dememek için, İnat Hikayelerine devam...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Kaldı ki şuan Rijkaard'a gösterilen "sabır" (ki şuan sabır gerektirecek bir süreç görmüyorum, yaşanacağı ağustostan belli bir kasım ayı) Skibbe'ye gösterilmeyen "sabır"la birebir aynı; isim.

Yoksa Skibbe iki önlibero çıktığında korkak olmuştu, belli bir sistem, Rijkaard'ınki kadar kesin çizgileri olmasa da formasyona daha açık ama belli bir düzen oturtmaya çalışıyordu, olmadı. Çünkü "ismi" yoktu, "kariyeri" yoktu.

Hatta bazı sığ kafalara göre Skibbe diye isim mi olurdu.

Sabır sadece isimden gösteriliyor ilerisi düşünülmüyor ve bu sürecin bir satranç olduğunun, bikaç hamle ilerisinin düşünülmesi gerektiğini söylediğin gibi ortalama bir futbol seyircisinden daha farklı bakan ve öyle bakmak isteyen biz bloggerlar böyle görebiliyoruz.

Ve eğer asıl teknik direktör Rijkaard değil Neskeens olsaydı, eminim daha şimdiden ciddi homurdanmalar olacaktı.

3 hamle ötesini düşünme konusunda sonuna kadar katılıyorum. Ve Rijkaard/Neskeens'le girilen bu sürecin satrançtan farksız olduğunun, ileride yapılacak hamlelerin de düşünülmesi gerektiği unutulmamalı.

Rijkaard'ın da Skibbe'nin de derdi isimleri.

Skibbe'ye ismi yok diye tahammül edilmedi. Rijkaard'dan ise ismi yüzünden Çoban Matı bekleniyor.

Olacak iş değil.

dt.ibo dedi ki...

Skibbe'nin oynatmaya çalıştığı futbolu takdir etmekle beraber farkın sadece isimlerde olmadığını da söylemek isterim.
Skibbenin takımı ileriye götürme kaygısı olduğuna ben inanmıyordum mesela, yani demeçlerinden de inanamıyordum.
Steau maçına 7 defans oyuncusuyla çıkmasını geçtim Ankaraspor'dan 1 puan alınca Lig liderinden 1 puan almak başarıdır demişti mesela
ancak Rijkaard hiç olmazsa neleri yapamadığımızı net anlatıyor, hak veriyoruz, büyüksün baba diyoruz.

o yüzden Skibbe'yi gönderdiler kafatasçılar yaklaşımının kafatasçı kısmındayım ben, zamanlaması doğru olmamış olabilir belki, hatta yerine gelen adam hiç doğru değildi o da ayrı ama Skibbe ve GS ilişkisinin yürümesine imkan yoktu

Sinan Yılmaz dedi ki...

Kaliteli yazı. Çok hemde

Hikmet Cilli dedi ki...

takım hakkındaki düşüncelerine ekleyecek ya da çıkartacak bir şeyim yok. tuncel kurtizle ilgili yorum yapayım o zaman, "otobüs" filmini izlemediysen onu da izle derim..